Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Allah'ın bize büyük nimeti: İmam Buhari

Müslümanlar için Kuran-ı Kerim'den sonra en muteber kitap, İmam Buhari'nin kitabıdır. Buhari yüzbinlerce hadis arasından en sahih bulduğu hadisleri almıştır.
Buhari, takvası, ilmi, dirayeti, duruşu, hadislere hâkimiyeti ve dini anlamadaki kabiliyeti ile İslam ümmeti içinde özel yer edinmiştir. O 62 yaşında vefat ettiğinde asırlar sonrasına sarkacak muhteşem bir eser bırakmıştır. Her hadisi altın tartan bir terazi hassasiyetiyle eserine alacak ve hadisleri yazmadan evvel mutlaka gusul abdesti alacaktır. Takvası aşkın bir mümindi. Okuduğu bir kitabı kapattığınızda, kitabın tümünü ezbere tekrar edecek kadar müthiş bir hafızaya sahipti. Hadisleri ileten zayıf ravileri tenkit ettiğinde, yaygın olan yalancı, uydurmacı, gibi tenkit sözleri kullanmamış, bu adamdan hadis alınmamış, sükut edilmiş gibi zarif bir dil kullanmıştır. Eleştirinin edebini öğretmiştir.
Bu yazımızda Buhari'nin hafızası hakkındaki bir olayı aktaracağız. Bu muhteşem insanın hafızası, hadisler hakkında ulu orta konuşan insanlara ders niteliğindedir.

***

İmam Buhari Bağdat'a gelir. Buhari'nin hadis ilmindeki büyük dehası hem halk ve hem de alimler arasında biliniyordu. O asırda İslam âleminde İmam Buhari'nin adı o kadar yayılmıştı ki, insanlar onu görmek için sokaklara dökülüyorlardı. Özellikle Buhari'nin hafızası dilden dile aktarılıyordu. Onun bir defa duyduğu herhangi bir metni asla unutmadığı biliniyordu.
Bağdat'taki hadis alimleri fırsatını bulmuşlardı. İmam Buhari'nin hadis âlemindeki bu şöhretini test etmek istiyorlardı. On hadis alimi, bir araya geldi. Aralarında şöyle bir plan yaptılar:
Dediler ki "her birimiz değişik konularda 10 hadis ezberleyelim. On hadis belirleyelim. Bu hadislerin başındaki rical (hadisi birbirinden alan alimlerin isim listesini) ve altındaki metinleri karıştıralım. Bir hadis metnindeki listeyi, diğer hadis metninin başına koyalım. Böylece Buhari'nin bunları anlayıp anlayamayacağını görmüş oluruz."
Bu anlaşılması son derece zor, hassasiyet isteyen bir işti. Böylece değişik konularda (Mesela abdest, alışveriş, yemek adabı, helal-haram, namaz, dua, borçlanma gibi) 100 hadis tespit edip Buhari'ye sorulacaktı. Buhari'nin bunları birbirinden ayırt edemediği görülecekti.
İmam Buhari, ilim meclisine geldi. Binlerce insan onu görmek için toplanmıştı. On hadis alimi ise, hazırladıkları oyun ile bu tartışılmaz hadis hazinesini imtihana tabi tutup bu büyük alimin durumunu öğreneceklerdi.
İmam Buhari'nin oturmasından sonra birinci alim söze başladı ve birinci hadisi aktardı. Hadisin başındaki listeyi değiştirmişti. Listede ayrıca yer yer oynamalar yapılmıştı. Buhari, bu hadisi dinledi. Ve tek bir cümle cevap verdi: La edri "Böyle bir hadis bilmiyorum." Bağdatlı alim ikinci hadisi aktardı. Buhari'nin cevabı yine aynıydı 'bilmiyorum." Nihayet on hadisi sırayla sordu. Büyük imam kendisine aktarılan bu hadisleri not etmiyor, yazmıyor. Sadece kulağıyla dinliyordu. Buhari'nin hepsine verdiği cevap aynıydı "bilmiyorum."
İkinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve nihayet onuncu hadis alimi söz aldı. Böylece değişik konularda yüz hadisi Buhari'ye sordular. Bu takdim saatlerce sürdü. Buhari birbirine karıştırılmış, ustaca oynanmış, yerleri değiştirilmiş bu 100 rivayetin her birine tek bir sözle cevap verdi: "Bilmiyorum."
Ortalık derin sessizliğe büründü. Alimler Buhari'nin yaptıkları ince planı anladığının endişesi içindelerdi. Halk ise neler döndüğünü bilmiyordu. Kısa bekleyişten sonra İmam Buhari o on alime döndü ve "soracağınız bitti mi" diye sordu. "Evet" dediler. Bunun üzerine İmam Buhari birinci alime döndü ve şöyle dedi: Siz birinci hadiste bana şöyle bir senet (hadisi peygamberimizden alan ileticiye ulaştıran uzun isim listesi) ve o senedin altına şöyle bir metni ilettiniz. Sizin bu rivayetinizdeki şu şu isimler yanlıştır. Orada olmamalılar. Hadisin doğru listesi ile doğru metni şöyledir:
İkinci hadiste bana şu rivayeti okudunuz. Orada şu şu isimler olmamalıydı. Doğrusu ise şu şu isimlerin ilettikleri şu metindir. Buhari önce on hadisi on kişinin kendisine sorduğu sırayla ve yanlış olarak ilettiği haliyle okuyor ve sonra da hadisin doğru varyantını iletiyordu. Bu hal on kişinin 100 hadisini iletinceye kadar sürdü. Takdim yine saatlerce sürdü.
Buhari o alimlerin her birine dönüyor. Sen şu sırada şu hadisi söyledin, yanlışı şudur, doğrusu ise şudur diyordu. Yani 1'den 100'e kadar olan bütün yanlış rivayetleri bir defa dinlemiş ve aynı anda ezberlemişti.
Bu şu demektir: Buhari kendisine okunan 100 sahtelik bir kitabı bir defa dinlemiş ve sonra kendisine okuyan kişiye dönerek, kitabı baştan aç ben sana tümünü satır satır tekrarlayacağım. Sen de kitaptan takip et demek istemiştir. Bu yapılanın anlamı budur.
Mubarekferi (V: 1342) ve Ebul Hasan en-Nedvi derler ki: İmam Buhari'nin, bu müthiş alimin tahrif ve tahrip edilmiş rivayetlerle doğru olanını birbirinden ayırması şaşılacak bir şey değildir. Çünkü o Buhari'dir. Çünkü o özel bir insandır. O Allah'ın gönderdiği özel insanlardan biridir.
Ama bizi dehşete düşüren ve adeta felç eden durum şudur: Buhari on kişinin kendisine okudukları 100 hadisi bir defa dinledi. Sonra o adamlara dönerek 100 hadisi, hem de onların okudukları sırayla, okudukları yanlış haliyle onlara tekrar etti. Hiçbir not almadan defter ve kalem kullanmadan yaptı bunu. İşte bu olağanüstü bir haldir. Bunu normal görmek mümkün değildir.
Bu müthiş olayın adı İmam Buhari'dir. Başkaca söze gerek var mı. Şimdi hadisler hakkında şüphe estirmeye çalışarak, oryantalistlerin Türkiye ayağını oluşturanların bunları düşünüp ibret alması gerekmez mi? Anlayacak olana yeter elbette. Akıl edene ve anlayana. Veya nasibi olana. (Abdülselam el-Mubarekfuri, Siyretül İmam el-Buhari. Darü's -selefiyye, 1987)
***
Hadisler bizim olmazsa olmazımızdır

Hiç şüphe yok ki hadisler Yüce Allah'ın bu ümmete verdiği en büyük nimetlerden birisidir. Birçok peygamber hakkın çocukluk, peygamberlik öncesi dönemi ile peygamberlik dönemi ait çok kısıtlı bilgi varken Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hayatına ait her dönem apaçık ortaya konmuştur.
Peygamberimizin hayatına dair her ayrıntı, 23 yıllık müthiş mücadele, sahabe tarafından kelime kelime ezberlenmiş ve sonraki nesillere aktarılmıştır. Hadisler yazılmamış olsaydı bile bugün her birimizin hafızasında peygamberimize ait bu sözler, eylemler ve hareketler dipdiri halde yer alacaktı. Çünkü Peygamberimize ait her ayrıntı, o kadar konuşulmuş o kadar anlatılmış ki inkârı mümkün olmayan bir bilgi ve kültür haline gelmiştir. Biz buna yaşayan sünnet olarak nitelendiririz.
Peygamberimizin oturması, kalkması, uyuması, yürümesi, konuşmaları, fetvaları, sözleri, gülümsemesi, yemek yeme tarzı, arkadaşlarıyla ilişkileri, insanlarla irtibatı, özetle; ona ait her şey hadis kapsamı içindedir. (Bir kısmı sünnet kapsamı içinde olmasa bile)... 23 yıllık muhteşem ve apaçık yaşantı; böyle evden eve, sokaktan sokağa, bahçeden bahçeye, camiden camiye aktarılmış hayatımıza yansımıştır.
Hadis rivayeti için büyük yolculuklar -rıhle- yapılmış. Hz. Peygamber'e ait hiçbir söz tarihin hafızasına terk edilmemiştir. Sonra hadis rivayet eden ravilerin de durumu göz önde tutulup yüzbinlerce rivayetten birkaç bin rivayet ayıklanıp önümüze getirmiştir. Hadisler bizim hayatımızın pusulası olmuştur. Mesela namaz kılan hanginiz namazdaki secdeyi, rükuu, ayakta duruşu, kaç rekat kılacağınızı tartışırdınız. Hiçbiriniz! Peki bunların hangi şekli Kuran-ı Kerim'de var. Hangisinin detaylı bilgisi var. Kutsal kitapta. Hiçbirisi. Kuran-ı Kerim namazı emreder, rüku et, secde et der ama nasıl yapılacağının ayrıntısını Hz. Peygamber'e bırakır. Cebrail de Hz. Peygamber'e bunları anlatırdı. Uygulamasını anlatırdı. Yaptırırdı. İşte hadis dediğiniz vakıa budur. Kuran'ı anlamaya yönelik bu detaylar hadislerde vardır. Ve bu hadisler, peygamberimizin hayatından birebir aktarılmıştır. Tıpkı bir duvarcı ustasının duvarı nasıl yapacağını çırağına göstermesi gibi.
***
Büyük hadisçiler İmam Buhari'yi anlatıyor

İMAM MÜSLİM: "Sana kin besleyen ancak hasedinden besler. Dünyada senin bir benzerin olmadığına şehadet ederim. Sen alnından öpülecek bir büyüğümüzsün." Kalkar ve İmam Buhari'nin alnını öper.
İMAM DARİMİ: Bir gün Abdullah b. Abdirrahman ed- Darimi'ye "Yalancı, nefsi kendisine ihanet ettiği için yalan söyler" hadisini sordular ve Buhari'nin bu hadise sahih dediğini söylediler. Darimi şöyle dedi: "Buhari benden daha derin görüşlüdür. Çünkü onun işi gücü hadistir. Bense hastayım. Başka işlerim de var. O, Allah'tan (gelen kabiliyetle) Kuran'daki emir ve yasakları iyi anlamıştır. Allah'ın Peygamberinin dilinden emreder, yasakladıklarını da çok iyi bilir. Buhari ne diyorsa doğrudur.
ALİ FELLAS: Amr b. Ali el-Fellas'ın talebelerinden biri Buhari'ye bir gün bir hadis sorar. Buhari "bilmiyorum" cevabını verir. El-Fellas'ın adamları bunu duyunca "Demek Buhari'nin bilmediği hadis de varmış" diyerek sevinirler. El-Fellas'a giderek durumu haber verirler. Onun söylediği şu sözler Buhari'nin hadis ilmindeki otoritesinin en özlü ifadesinden başka bir şey değildir: "Buhari'nin bilmediği hadise hadis denmez."
Bu alimlerin şehadeti binlerce örnekle örneklendirilebilir. Ben sadece üçünü aktardım. Mevlam bizleri bu büyük hadis alimiyle haşretsin. Onu sevenlerden eylesin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA