Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Allah’a yaklaşmak samimiyetle olur

Eskiler, yüce Allah'ı hakikatiyle bilmeyi "marifetullah" olarak tanımlamışlar. Bu bilmek sıradan bir bilgi değil. Yüce Rabb'in hikmet ve sır kapısını aramaya çabalayan bir kalbi marifettir. Bu marifete teslimiyet, irfan, tevazu ve samimiyetle varılır. Yüce Allah, marifet kapısını aralamadıkça insan o kapıdan giremez. O kapıdan girmek sadece ibadet ve riyazetle de elde edilmez. İzin olmadıkça insan, marifetullahın dışında nefis dereceleriyle meşgul olup durur. Belki bütün bir ömür öyle geçer.
Nice insan Allah'ı tanımadan geçip giderken nice mümin ise marifete varamadan ömrünü tüketir. İhlas Suresi'ndeki "De ki, (Ey Muhammed! O kullara) Allah birdir" tebligatı her ne kadar Kur'an'da yer alıyorsa da bütün varlığın tümüne gönderilmiş bir davettir. Buradaki ehadiyet, yani birlik sadece imandır ve bilmektir. Kıvama gelmek için devamı lazımdır.
"Allah Samed'dir." Yani sen ona muhtaçsın. Nefesinde, rükûunda, secdende, baba ve anne olmanda her ama her şeyinde O'na muhtaçsın. O ise hiçbir şeye, hiçbir kimseye muhtaç değildir. Onun için "Doğmadı ve doğurmadı."
Kur'an Rabb'in yakınlığını "hablü'l verid", yani "şahdamarından daha yakın" (Kaf/16) olarak bildiriyor. Nitekim şeytanı tarif ederken bir hadiste, "Zira şeytan her birinizin içinde, vücudunda kanın dolaştığı gibi kendini hissettirmeden dolaşır" (Tirmizi) deniyor.
Sanki diyor ki; nefsin hezeyanları nasıl manayı bozuyorsa, kanın hayati noktalara gelmeden pıhtılaşıyorsa işte senin de yanlışların şahdamarına, yani Rabb'inin yakınlığına giden yolları böylece tıkar. Kur'an'da geçen şahdamar ile hadiste geçen günahın vücudu dolaşan kan gibi süzülmesi ve şahdamarına yani "marifetullah"a gidişi engellemesi manidardır.
O yüce İlahımız, yalnız, çaresiz, garip ve itilmişlerin Rabb'idir. Bazen bir kalbi zikir, yüzlerce nafile ibadetten daha yakınlaştırır. Samimiyet esastır burada. Çobanın, "Allah'ım neredesin?" serzenişi ve samimi duruşu, marifetullaha en güzel örneklerden biri değil mi? Ne dedi çoban? Hz. Musa da orada. Çobana kulak verin:
"Ey Allah'ım! Ey Allah'ım! Sen neredesin? Sana kurban olayım. Senin çarığını dikeyim. Saçlarını tarayayım. Sana süt getireyim. Elbiseni yıkayayım. Bitlerini ayıklayayım. Ellerini öpeyim. Ayaklarını ovayım. Yatağını sereyim. Rahat uyuyasın diye. Gecelerimi senin hürmetine adayayım."

SADECE İMAN YETMEZ
Sözler garip. Zahire göre kabullenilmez. Ne demek saçını tarayayım, yatağını hazırlayıp çarığını dikeyim. Süt getireyim. Yüce Allah bunların hiçbirine muhtaç değildir. Allah, Allah'tır. Hz. Musa, çobana çıkışır, "Sen bu sözlerle din kumaşını yırttın. Saçmalıyorsun" der.
Çoban sarsılır. Zira o hayalindeki Allah'a yalvarıyordu. O saflığıyla marifetullaha ulaşmıştı. Kimi böyle ulaşır Rabb'e. İlmi, ibadeti, bilgisi, görüntüsüyle değil. Çoban ah vah ederek, eteğini yüzüne örterek, utanarak çekip gider: "Canımı yaktın, kalbimi incittin. Allah'la arama girdin!"
Sonra Hz. Musa'ya vahiyle seslenilir: "Sen kulumuzu bizden ayırdın. Sen ayırmaya gelmedin Musa, buluşturmaya geldin. Ayrılık yoluna sakın ayak basma. Birleştir. Boşama."
Marifetullaha neyle ulaşılır?
Allah (CC) sağında, solunda, önünde ve her nereye dönersen dön oradadır.
Rabb'i gafil bilme. Yaptığın, insanlığın yaptığı bunca kötülüğe İlahi sarsıntı gelmiyorsa yüce Allah'ın hükmün infazını ahirete bıraktığındandır.
Sadece iman ve namaz yetmez. İnsan olacaksın, samimi, dürüst, cömert ve mütevazı olacaksın.
Tenhada Allah'ı özleyecek ve arayacaksın.
Gönülle düşünüp akıl ve izan ile konuşacaksın.
Olgunlaşmadan nasıl acıysa meyve, olgunlaşmayan istikamet de aynen böyledir.
Ve son uyarı yine Kitabullah'tan gelmelidir. Bakın; hesaplı, samimiyetsiz, menfaatçi ve kurgulanmış imanı Rabb'imiz sahibine nasıl iade ediyor:
"İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa, gönlü onunla hoş olur. Şayet başına bir kötülük gelirse, gerisin geri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir" (Hacc/11).

***

ERMİŞ KİŞİLERİN MEZARLARINI ZİYARET ETMEKLE YARI HACI OLUNUR MU?
İyi insanların, manevi büyüklerin mezarlarını ziyaret edip dua etmek elbette güzel bir harekettir. Neticede bu bir kabir ziyaretidir. Kabir ziyareti sünnettir. Ancak herhangi bir ermişin (velinin) hatta sahabenin kabrini ziyaret etmekle yarım hacı olunmaz.
Şu anda bir kişinin mucize göstermesi mümkün mü?
Mucize aslında peygamberlerin, kendilerine verilen olağanüstü güç ve hallerle harikulade şeyleri başarmasıdır. Bu gücü Allah verir ve verilmesinin amacı peygamberliğin ispatıdır. Peygamberlerin gelecekte olacaklar hakkında -Allah'ın bildirdiği kadar- verdikleri bazı haberler ileride vuku bulabilir. Mesela, kıyamet alametleriyle ilgili haberler ileride vuku bulacaktır. İşte bunlar da mucize sayılır. Ama bunun dışında bir insanın mucize göstermesi mümkün değildir.
Büyük günah işleyenler imani açıdan ne durumdadır?
İslami esaslara eksiksiz inandığı halde, çeşitli sebeplerle şirk, küfür dışındaki büyük günahlardan birini işleyen kişi, işlediği günahı helal saymadıkça mümindir. Bu günahından dolayı ceza görecektir. Ancak bu kişiye tövbe kapısı açıktır. Allah dilerse affeder, dilerse cezalandırır. Ama imanı açıdan mümin olduğu için sonunda cennete girer.
Türbe ziyaretlerinin usulü nedir?
Türbe ziyareti, mezar ziyaretidir. Mezarları ziyaret etmek sünnettir. Peygamberimiz buna teşvik etmiştir. Ancak orada mum yakmak, çaput bağlamak, etrafında tavaf etmek, ondan bir şey istemek gibi hususlar bidattir. Şirke yol açacak tavırlardır. Ziyarette Allah'tan tövbe ve istiğfar dilenir ve türbe sahibine dua edilir. Doğru olan budur.
Camilerde namazdan sonra toplu tespih çekiliyor. Bu Peygamberimiz döneminde uygulanıyor muydu yoksa bidat midir?
Namazlardan sonraki tespih uygulaması, yani "Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber" tespihleri Hz. Peygamber döneminde topluca yapılmıyordu. Herkes kendi kendine okurdu. Ama sonraki dönemlerde bilmeyenler çoğalınca cemaatçe uygulanmaya başlandı. Bu yeni uygulama İslam'ın ruhuna aykırı değildir. Faydalıdır. Kötü bir bidat olarak nitelemek sağlıklı olmaz.

BİR HADİS
"Ölen herkes pişman olacak. Mümin dünyada iken daha fazla ibadet yapamadığı için, kâfir ise tövbe edemediği için pişman olacak." (Tirmizi)

BİR AYET
"Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik edenlerden olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (Maide/8)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA