Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İBRAHİM KALIN

"Sorun"dan "Açılım"a

Kullandığımız kelimeler, yaşadığımız değişimi ele veriyor. Uzun süre Kürt meselesini nasıl konuşacağımızı bilemedik. Kürt sorunu dışında her şeyi dedik. Güneydoğu sorunu dedik. Bölge sorunu dedik. Terörizm dedik. Geri kalmışlık sorunu dedik. "Kürt kökenli vatandaş" demekte dahi zorlandık.
Resmi makamlarsa böyle bir sorunun olmadığını söylediler. İlk ürkek adım Demirel'in "Kürt realitesini tanıyoruz" ifadesiyle geldi. Başbakan Erdoğan'ın 2005 Diyarbakır konuşması, bir dönüm noktasıydı. Başbakan Kürt sorununu bütün acısı ve çıplaklığıyla kabul etti. Devletin hata yaptığını itiraf etti. Herkesin ümidini kaybettiği, "2005 Diyarbakır"ının gerisine düşüyoruz dediği anda, yeni bir ivme var ortada. En yüksek askeri yetkili olarak İlker Başbuğ "Bu sorunu silahla çözemeyiz" diyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül "En hayati meselemizde güzel şeyler olacak" diyor.
Peki ne değişti de Başbakan'ın tabiriyle "Kürt sorunu"nda "Kürt açılımı"na geçtik? Bu geçiş, Türkiye'de yaşanan demokratik derinleşmenin ve toplumsal olgunlaşmanın bir tezahürü. Kritik konularda artık sorun düzleminden açılım düzlemine geçiyoruz. "Alevi sorunu"nu değil, "Alevi açılımı"nı konuşuyoruz. "Ermeni meselesi"ni değil, "Ermenistan açılımı"nı konuşuyoruz.
Hrant Dink öldürüldüğünde bu ülkede "Hepimiz Ermeniyiz, hepimiz Hrank Dink'iz" diyebilmiştir insanlar. "Devlet Kürt meselesinde hata yapmıştır" denilebilmiştir. Bunların her biri yakın demokrasi tarihimizde önemli eşiklerdir ve Türkiye bu eşiklerin gerisine kolay kolay düşmeyecektir.
Peki değişen ne? En temel değişim, Kürt sorununun tanımında yaşanıyor. Resmi makamlar sorunu bugüne kadar terörizm olarak tanımladı. Buna iki tanım daha eklendi: aşiret bağları ve geri kalmışlık. Ana sorun modernleşememiş aşiret kültürünün ve ekonomik geri kalmışlığın teröre dönüşmesi olarak tanımlandı. Bütün tedbirler bu tanıma göre alındı.

Tanımlar yetersiz kaldı
Şimdi bu tanımların yetersiz olduğu herkesçe kabul ediliyor. Doğru, Kürt meselesi bir yönüyle ekonomik geri kalmışlık sorunudur. Bir yönüyle geleneksel cemiyet yapısının modern döneme geçiş yapamamasıdır. Şener Şen'in "Züğürt Ağa"sı filmden çıkmış ve bütün bölgeye yayılmıştır. Ve şüphesiz PKK'nın temsil ettiği yönüyle bu bir terörizm sorunudur. Fakat Kürt sorununun bunlardan daha fazla bir şey olduğu ortada.
Bugünkü değişimi tetikleyen, dört kilit aktörün Kürt sorunu konusundaki algı ve tutumunun değişmesidir.
Devlet: Resmi makamlar, Kürt sorununun PKK teröründen ibaret olmadığını kabul ediyor. Terörün bir sonuç olduğu ortada. Temel sorun, ulus devletin etno-seküler kimliğinin imparatorluk bakiyesi Türkiye'ye dar gelmesi. Atatürk 1910 ve 20'li yıllarda Kürtlerin yeni kurulacak Cumhuriyetin asli unsurları olacağını ifade etmişti. Fakat devletin kurulmasından sonra uygulanan politikalar, iki grup insanı yok saydı: Türk olmayan Müslümanlar (Kürtler, Araplar, Çerkezler, vd.) ve gayrimüslim vatandaşlar (Rumlar, Ermeniler, Süryaniler, vd.). Bugün devlet, etnisite değil, anayasal vatandaşlık esasına ve eşitlik ilkesine dayalı bir toplumsal- kültürel çoğulculuğu benimsiyor.
Toplum: Türk kamuoyu Kürtlerin varlığını hiç yadsımadı. Şimdi bunu daha büyük özgüvenle ifade ediyor. Kürtlerin kimliklerini ifade etmesini, dillerini konuşmasını kendi Türklüğüne yapılmış saldırı olarak görmüyor. TRT-6'ya olumlu tepkiler bunu teyit ediyor. Bin yıllık Türk-Kürt kardeşliği nostaljiden öte bir gerçekliğe tekabül ediyor.
PKK: PKK daha fazla terörizm yaparak Kürt halkına hizmet edemeyeceğini görüyor. PKK türü hareketler kolay kolay bitmez. O yüzden ben "PKK bitti, çözüme mecbur" tespitine katılmıyorum. Fakat PKK'nın da bir dönüm noktasına geldiği ortada. PKK'nın bundan sonra silah bırakıp çözüme katkı sunmaktan başka şansı yok.
Uluslararası Aktörler:
Uluslararası şartlar Türkiye'den yana. Türkiye'yi sevdikleri için değil, mecbur oldukları için. Uluslararası aktörler güçlü bir Türkiye'ye muhtaç. 80 ve 90'larda olduğu gibi Türkiye'yi krizlere, darbelere, etnik çatışmalara terk edemezler. O yüzden Türkiye'nin eli güçlü ve bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerekiyor.
Umutlu olalım. Umutlu olmak için elimizde sağlam gerekçeler var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA