Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞELALE KADAK

Fransa'ya karşı en büyük kozumuz 'hukuk' diyen işadamı!

Avrupa Birliği ile ilişkilerde uzun yıllardır görüşlerine başvurduğum isimlerin başında sanayici Aldo Kaslowski gelir.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türk-Fransız İş Konseyi Eş Başkanlığı görevini yürüten isim Kaslowski idi düne kadar.
Kaslowski şu anda da TÜSİAD'ın başta Ermeni meselesi olmak üzere büyük soruna dönüşen konularda lobi yapmak, sıcak temaslarda bulunmak amacıyla kurduğu Paris Bosphorus Enstitüsü yönetim kurulunda yer alıyor.
Her ne kadar İtalyan asıllı olsa da Aldo Kaslowski'nin Fransa'da da hem siyasi hem de iş dünyasında pek çok etkin isme bir telefon uzaklığında olduğunu bizzat biliyorum.
O nedenle Fransız Senatosu'nda kabul edilen Ermeni soykırımını inkâr edenlere hapis cezası verilmesini öngören tasarı sonrası ne yapılmalı sorusuna Kaslowski'nin vereceği cevap önemli.
İlginçtir Kaslowski, bugüne kadar defalarca ve çoğu kez bir gece yarısı Ankara'dan gelen telefonla harekete geçtiklerini ve Fransa'ya gidip dert anlattıklarını ve de sonuç aldıklarını hatırlatarak, "Ama bu defa tuhaftı. Ne yazık ki hem sağ hem de sol Ermeni baskılarından kurtulamadı" diyor ve bu iş spekülatif ve siyasi bir sorun olduğunun altını çiziyor.
Dünya âlem biliyor ki Sarkozy yeniden seçilmek için Ermeni kozunu kullanıyor.
Peki bundan sonra ne yapılmalı?
Asıl önemli olan bu. Çünkü Sarkozy durmayacak deniyor ve süratli bir şekilde Avrupa platformunda konuyu gündeme getirmek isteyecek.
Kaslowski buna kesin gözüyle bakıyor ve aslında Fransızların Fransa'daki Anayasaya- ki Avrupa Anayasası ile birebir aynıdırtamamıyla aykırı bir harekette bulunduklarının altını çiziyor. "İnsan haklarını hiç konuşmuyorum, zaten çok bariz" diyor.
Bundan sonra ne yapılmalı sorusuna, bu ülke politikacılarını ve insanlarını çok iyi tanıyan Kaslowski şöyle cevap veriyor:
"Avrupa Birliği ile bağlarımızı kesinlikle koparmamalıyız. Bu iş uzun sürebilir, sürsün. Ne yaparsak yapalım AB en büyük ticari ortağımız. İlişkilerimiz çok fazla. Şayet gidip de ticari alanda herhangi bir boykot yaparsak yanlış olur. Ama tabii devletin yapacaklarını ayrı tutuyorum. Yani askeri ihaleler gibi devletler arasındaki ticari ilişkilerde bazı yaptırımlar alınıyor zaten.
Bizim vereceğimiz yegâne cevap, hukuk cevabıdır. Hukuk üzerinde cevabımızı vermeliyiz, çünkü gerçekten güçlüyüz.
O yıllarda neler oldu, neler olmadı, hepimiz bilmek istiyoruz. Türkiye'de herkes sadece bu konular alevlendiği zaman değil, doğruları öğrenmek istiyor.
O bilgileri parlamentolar, siyasiler değil, tarihçiler bize vermeli. Ne yapıp edip bu tarihçileri bir masa etrafında toplamamız lazım ama o masa örneğin Birleşmiş Milletler gibi uluslararası bir platformda olmalı. Mutlaka böyle bir kurul tarafından organize edilmeli ve tartışılmalı."
Kaslowski başkanlık sisteminin dezavantajına da yaşanan bu örnekle dikkat çekiyor:
"Avrupa'da başkanlık sistemi olduğu için çok güçlü olan iki kişi var. Rusya'da Putin, Fransa'da Sarkozy. Şimdi başkanlık sisteminin dezavantajını görüyoruz. Tek başına sürüklüyor insanları." Bakalım önümüzdeki günler neler getirecek?
Türkiye haklı olduğu bir konuda Avrupa Birliği'ni ve Fransız kamuoyunu atacağı doğru adımlarla ikna etmeyi başaracak mı?
Daha da önemlisi Sarkozy ilişkileri terse çeviren bu tutumundan geri adım atacak mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA