Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Hayat büyülü bir fener

İnsan elinin izini mağaranın duvarına bıraktığı gün dünyaya geldi. Çünkü zamanı o gün idrak etti. Yeryüzündeki varlığını o gün sonsuzlaştırmak istedi. Buna karar verdi. Zamanı, geçmiş ve gelecek diye ikiye ayırmayı o gün düşündü. Zamanla mücadeleye o gün girdi.

***

Bazı insanlar o geçmişte yaşar, bazıları gelecekte. Bazı insanlar geçmişi izler, bazıları hiç yaşamadıkları geleceği. Bazı insanlar, geleceği, hayallerinin gerçekleşeceğini görmek için bekler. O geleceğin mutlaka gerçekleşeceğini, kendisi görmese de o tahayyülün o gelecekte yaşanacağını düşünür. Geçmişin insanları karamsardır, bugünü sevmeyenlerdir. Geleceğin insanlarıysa iyimser, yaşadığı her andan haz duyanlardır.
Ben o ikincilerdenim. Hayatın geçmişte değil gelecekte anlam bulduğuna inanırım. Eğer "özlemek" anlamı da varsa nostaljinin, aslında tam manasıyla "sıla acısı" demektir, ben gelecek için nostaljik duygular besliyorum, geleceği yurt/sıla edindim kendime. Yarın daima bugünden daha iyi olacaktır. Yaşayınca insan, hele böyle geçiş ve dönüşüm çağlarında, insan, hayallerinin teknoloji aracılığıyla gerçekleştiğini görünce, geleceğe daha fazla bağlanıyor, inanarak. Kaldı ki, insanı insan yapan şey, odur, alet yapabilme yeteneğidir. İnsan "homo faber"dir: alet yapandır. "Fabrikasyon", geleceği sahiplenmektir, gemlemektir.
***

Her yeni yıl bir paradokstur. Geçmişin yükünü artırır, gelecek birikimini azaltır. Gene de ben o geleceği geçmişten daha fazla seviyorum. Ayrıca geleceğe bağlı olanların daha heyecanlı, daha iyimser, daha mutlu ve barışık olduklarını düşünürüm. Her yeni yıl bir geleceğin karşısında durmak demek. Her yeni yıl yapılacak işler yığını demek. Geçmişten en iyi intikam almanın yolu da yeni, iyi ve çok iş yapmaktır.
Geçen yıl sonu kendime verdiğim sözleri tuttum. Mesela geçen yıl bütün romanlarını okumak için seçtiğim yazar Kundera'ydı. Okudum tüm kitaplarını. Tadı hâlâ damağımda. Hayatta en çok sevdiğim şeylerden birini gerçekleştirdim, üç-beş gün de olsa denize gittim, girdim. Elimdeki bütün işleri iyi yaptım. Hastalıklar geçirdim, birbiri ardınca, ama hiç önemi yok. Üniversite, Contemporary İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı, Kore'de düzenlediğim sergi beni çok mutlu etti. Ama geçen yılın göz bebeği Akbank Sanat'ta açtığım, hâlâ devam eden büyük heykelci Abakanowicz'in muhteşem heykellerinden oluşan sergiydi. Onu hayatımdaki en önemli işlerden bir olarak değerlendiriyorum. Görmemiş olanlara şiddetle tavsiye ederim.
Bu sene yazmam, "yapmam" gereken üç büyük kitap projem var. Düzenleyeceğim birkaç serginin üstünde şimdiden çalışıyorum. Bu yılın romancısını henüz seçmedim. Gene de her şeyin üstünde bu yıl daha uzun bir tatil yapmak istiyorum. Masmavi bir göğün altında, mavi, lacivert, tirşe bir suyun gitgide değişen renklerle yüklü dibine doğru inerken, başımı çevirip yukarı doğru baktığımda, üstümde oynaşan pırıltılarla kımıldayan günışığının bana hayatın ne kadar güzel olduğunu, hayatın bir büyülü fener olduğunu bir kere daha anımsatmasını özlüyorum.
Evet, öyle, hayat muhteşem bir şey. Herkese gönlünce bir yıl dileyerek...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA