Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Çantada keklik değil...

Bir siyasal parti için iktidar nimettir. Tüccarın kârına, kazandığı paraya benzer. İktidarsız siyaset ancak teorik siyasettir, sadece entelektüel bir çabadır. Maksat iktidar olduğu, iktidarda bulunup devleti tercih edilmiş ideoloji etrafında dönüştürmek, toplumu o yönde yönetmek olduğu için siyasal partiler program yayınlar, sözler verir, oy ister.
Bunlar bilinen şeyler. Büyük, gövde partiler bu maksatla oy alır. Diğer küçük partiler ise iktidar olamayacaktır. Kendileri de, seçmen de bunu bilir. Hem demokrasinin özü gereği, hem bir toplumun homojen olmadığının güzel bir işareti olarak, hem de iktidara gelecek partiyi eleştirmek için, ondan hangi düzeyde hoşnut olmadığını göstermek için seçmen o partilere oy verir.
Bunu muhalefet olarak adlandırıyoruz. O kadar güçlü bir şeydir ki, muhalefet, hiç iktidar olamayacak, olma umudu bulunmayan partilerin de, parlamentoda kendi güçleri ölçüsünde çok etkili olma imkânı vardır. Toplum onları iktidarı dizginlemek için değerlendirir. Türkiye birkaç kez böyle muhalefet görmüştür. En çarpıcısı 1965 Meclisine giren 15 Türkiye İşçi Partisi milletvekiliydi. İktidar olamayacaklardı. Ama o 15 milletvekili, Bülent Ecevit bana bizzat söylemiştir, Meclis'i 'hallaç pamuğu gibi atmış'tı.
Bu defa HDP o iş yapacak. Belli. Umarız olayların gelişimi 1991 Meclisindeki tatsız ve Türkiye'ye zorluklar yaşatan noktalara tırmanmaz. 1991 Meclisi deyince o Meclisi 'hallaç pamuğu gibi atan' partinin de RP olduğunu bir daha belirtelim. Türkiye karşısında ansızın hiç beklemediği demokratik talepler üreten, muhalefet yapan, sistemi dönüştürme yönünde hamle üstüne hamle geliştiren bir muhalefet bulmuştu. Sistemin o partiye dönük bütün müdahalelerine rağmen 2002 seçimleri, o kökten gelen Akparti'yi iktidar yaptı.

***

Önümüzdeki Meclis bu manzaralara tanık olacak. Ama benim şimdi dikkat çekmek istediğim başka bir husus var muhalefet açısından: koalisyon. Herkesin akıl yürüttüğü koalisyon.
Bir koalisyonun başarılı olması için iki önemli husus gereklidir. Birincisi, partilerin ideolojik olarak zıt kutuplarda bulunsalar dahi ortaklıklarının bulunması gerekir. İki, partilerin güç dengeleri açısından gene denk oranlarının bulunması şarttır.
Şimdi yakın koalisyon ihtimali Akparti- CHP ise bu iki şart açısından bakalım. Bir, iki parti neredeyse taban tabana ters düşmüş durumdalar. Ortak bir programda uzlaşabilirler mi derseniz, çok dikkatli bir çalışmayı gerektirir bu. Gayet ince bir ayarı... İkincisi, sandalye ve oy oranları. Akparti % 41, CHP % 25 oy elde etti. Akparti 258, CHP 132 milletvekili kazandı. İkinci seçeneği de görelim: MHP daha beter bir noktada. % 16.5 oy, 80 milletvekili. İki parti de Akparti'yle koalisyon için can atıyor. O zaman durumu bu güç dengesi etrafında irdelemek gerek.
***

CHP, iktidar durumunda hem ideolojik açıdan hem sandalye oranıyla Akparti'ye direnecektir. Sandalye olarak fazla bir şey söyleyemese de MHP politik sertliği bakımından güç bir seçenektir. Ama her halde, MHP, ancak bir Akparti iktidarının tamamlayıcısı olacak, CHP koalisyonu ise nispeten eşit şartlarda, zorluğu burada yatan bir birleşme anlamına gelecektir. HDP de seçenek ne olursa olsun iktidar dışında kalmanın avantajını kullanacak, pençe pençe muhalefet edecektir.
Akparti
ise en yakın rakibinden % 16 fazla oy almış, onun iki katı sandalye sahibi bir parti olarak psikolojik açıdan koalisyonlarda zorlandıkça zorlanacaktır.
Uzun sözün kısası şu: kurulmasına kurulacaktır ama koalisyon çantada keklik değildir, ince ayar işidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA