Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

İstiridye refleksi ve Kemal Kılıçdaroğlu

Kendime yakıştırdığımı yapayım, küfrün bile analizi yapılır diyeyim ve Kemal Kılıçdaroğlu'yla özel olarak uğraşmayıp, içine düştüğü durumu doğuran nedenleri, onu hazırlayan siyasal yapıyı ele alayım.

***
Önce bir küçük bellek çalışması: 1990'lardaki SHP/ CHP ve MHP kongrelerinde şiddetli kavgalar yaşanırdı. 'Taban' yani delegeler, yani izleyiciler, taraftarlar birbirine girerdi.
Bilhassa MHP bu işin sahnesiydi. SHP ve CHP de içlerine kapandıkça, 'kapalı örgüt sosyolojisi'ne ulaştıkça bu kavgalara sahne teşkil ederdi.
Bütün bunların altında yatan nedeni, hatta SHP ve CHP'deki bitmek bilmez kongre süreçlerini, genel başkanlık yarışlarını, kavgalarını açıklayan nedeni yukarıda belirttim: kapalı örgüt sosyolojisi.
***
19. yüzyılın biçimlendirdiği bir örgüt olarak siyasal parti kendi içine kapalıdır. Maalesef. O çok abartılarak övülen 'parti disiplini' kavramı, parti dediğimiz 'teşkilatı' oluşturan, ona modern içeriğini kazandıran Lenin'in bir icadıdır.
Bu disiplin işi o kesimde o derecede ileri gitmiştir ki, şimdi gençler bilmez, bir dönemde 'insanlar eskiden disiplinli oldukları için komünist olurlardı şimdi komünist oldukları için disiplinli oluyor' gibisinden yargılar tartışılırdı. Jorge Semprun gibi yazarlar, Savaş Bitti gibi muhteşem filmlerinde disiplin-militan ilişkisini irdeledikçe irdelerdi. Kısacası ya partili olur disiplini tanırdınız ya da başınıza olmadık işler gelirdi.
Bu anlayış sonunda o örgütleri toplumsaldan koparır, yatay ilişkilerden sıyırır, düşey hiyerarşik ilişkilere sıkıştırır, en neticede bürokrasilere boğar. Gene de bu partiler, örgütler ideolojik bir temele yaslandığından, bahsettiğim yapısal özellikleri büyük yozlaşmalara yol açsa bile bizde görüldüğü türden sapmalar, yani lumpenleşmeler söz konusu olmazdı.
Bizdeki siyasette ise, evet, düpedüz lumpenleşme yaşandı. Yani ideolojilerin zayıfladığı, neredeyse tümden ortadan kalktığı bir dönemde, bir de partiler soluk almalarına, kendilerini yenilemeye olanak sağlayacak toplumsaldan kopunca lumpenleşme onları kıskıvrak sardı. Neticede iş, tribünlerde, salonlarda birbiriyle boğuşan, vuruşan kitlelere geldi.
Uzun bir aradan sonra, çeşitli nedenlerle ve yöntemlerle bu çözülme, yozlaşma görünmez oldu. Ama görünmezlik gerçeği ortadan kaldırmıyor.
O gerçek şimdi Kılıçdaroğlu'nu ve zaman zaman genel olarak siyasetçiyi saran ve vuran bir yapıdır. Bugün gene MHP'de başlayan hareketlenme de bu oluşumun bir parçasıdır. Nedeni açık: MHP büsbütün, CHP çok geniş ölçüde içine döndü, dışına kapandı.
Buna 'istiridye tepkisi' diyorum. İş bu hale gelince, partiler dışlarından kan almayınca kendi kendilerini zehirliyor. MHP mahkeme mahkeme dolaşıyor. Kısa bir süre sonra gene gerginlikler başlayacak. CHP ise henüz o mertebede değil ama bir kere daha içe dönüklüğü nedeniyle, ideolojisi olmaması nedeniyle, sosyolojiden kopukluğu nedeniyle lumpenleşmeyi siyasal söyleminde yaşıyor.
Salı günleri yapılan konuşmaların sadece hakaret ve küfür ekseninde gitmesi bundandır. O oluşumun son adımı olarak Kılıçdaroğlu'nun başına gelenler geldi. Bu kaderi bir şekilde yaşayacaktı.
Siyaset, ideoloji ve sosyoloji bitince, partiler istiridyelere dönüşünce böyle oluyor...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA