Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

En büyük rolü Tarık Akan

Tuncel Kurtiz bağırıp çağırmış, sürükleyip tam 40 yıl sonra doğduğum Kars'a ilk kez götürmüştü. Yol filminin Paris'te ilk gösterildiğinde kamuoyu çıldırmasın diye atılan sahneleri gösterilecekti.
Atı öldürüp donmamak için karnını kesip ayaklarını içine soktukları sahne.
Bir panel olmuş, Tarık Akan katılmış, ben de yönetmiştim. Tanıştık.
İki yıl sonra, bir zamanlar Kültür Bakanlığı'nda çalıştığımı öğrenmiş yanında arkadaşları, çıkıp geldiler.
Kars yöresinde, Malakanlarla ilgili bir film yapacaklarmış ('Deli Deli Olma') acaba sponsor veya Bakanlık desteği bulmakta yardımcı olabilir miymişim? İşin para kısmıyla ilgili hiçbir şey yapamayacağımı anladıklarında kalkacaklardı ki, durun dedim, ben size şu Malakanlarla ilgili hem bildiklerimi hem de anılarımı anlatayım. Tabii, Kars'ta doğduğumu, ahududuyu ilk defa ellerinden yediğim o muhteşem insanlarla çocukluk hafızamda eşsiz anılarım olduğunu en yakınlarım bile bilmiyor.
Ötekiler yarım kulak dinlediyse de Tarık Akan can kulağıyla dinledi. Gittiklerinde, hayat böyle dedim, bir daha. 1970'te Ses dergisinin yarışmasını kazandığını öğrendiğimiz, Hey dergisinde mülakatlarını okuduğumuz Tarık Akan'la, 2006'da, 2008'de böyle karşılaşmak varmış.

***
Benim de içinden geçip geldiğim 1970'li o cehennem yıllarında, yakışıklı jön olarak girdiği sinemada siyasal bir dönüşümle sola kaymış, orada kalmıştı.
Maden'le büsbütün beliren bu tutumu ve tercihi Yılmaz Güney'in eşsiz ve unutulmaz 'Sürü' ve 'Yol' filmlerindeki rollerle oyunculuğunu, siyasal bilincini ve bireysel tavrını mühürlemişti.
Büyük kırılmaların yaşandığı 1980'lerde ve sonrasında da bu çizgiyi sürdürdü.
***
Şimdi gelelim meselenin çetrefilleşen noktasına.
Siyasal görüş olarak Tarık Akan'la elbette anlaşamıyorduk. Türk solunun tragedyasını o da yaşamıştı. Soldan 1970'li yıllarda anladığımız kaba bir anti-emperyalizm, emek ve kalkınmacılıktı. Ötesi yoktu. Olmadığı için 1989'da Berlin Duvarı'yla birlikte bürokratik sol çökünce ve yepyeni bir toplumsal- teknolojik yapı oluşunca bu sol kaydı gitti, Kemalizmulusalcılık çizgisinde durdu.
Bu defa Batı karşıtlığını, negatif laikçiliği ve militarizmi prensip edindi.
Akan da bu kervana katıldı. Bu çizgiyi izledi.
Olabilir. Hiçbir şey demem. Düşünce planında tartışırız. Herkesin her şeyi önermek hakkı vardır. Nitekim tartıştık. Bazı açıklamalarına karşı görüşümü yazdım.
***
Önemli olan bir starın, kitlelere mal olmuş bir insanın, onurlu bir şekilde, yozlaşmadan, inandırıcılığını yitirmeden görüşünü ve konumunu korumasıdır. Bu çok zordur. Siyasal tutum alınca toplumun öteki kesimi karşınıza geçer. Starlar bunu hazmedemez. Akan başardı. Taviz vermedi.
İki, sinema kalıcı bir sanat değildir.
Bugün vardır yarın yoktur. On yıl sonra teknoloji değişir, hiç izlenmez. Sinema starı ayakta kalabilmek için özel yaşamını sansasyonel şekilde topluma açar.
Mahremiyetini ifşa eder.
Akan'ın elinde buna yarayacak çok malzeme vardı. Ama Türkiye'ye mal olmuş o aşk konuları açıldığında bile haysiyetle davrandı, gevşemedi. Kendisi olarak yaşamayı seçti. Tiyatroda tek tük görülür de sinemada örneği olmayan bir tavırdır. Hastalığını saklaması bile ciddi bir tutumdur.
En büyük rolünü kendisi olarak, hayatıyla oynadı. Bu yeter!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA