Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

CHP ve AYM: Yatağına akan su

Nihayet doğru bir karar verdi CHP: Meclis'te onanan anayasa değişikliğini AYM'ye götürmeyecek. Hemen belirteyim. Bir ülkede AYM'nin olması gereğine inananlardanım, hatta onu hayati derecede önemli görenlerdenim. Türkiye'de AYM, 1961 Anayasası ile kurulmuştur. 55 yıllık bir geçmişi vardır. Birçok AB ülkesinden daha eskiye giden bir tarihtir bu.

***
Daha önce de yazdım.
1961 Anayasası ruhu ve mantığıyla yanlıştır. CHP ve onun aydınları tarafından hazırlanmıştır. Bu ilginç bir tarihtir. Çünkü içlerinde Doğan Avcıoğlu'nun da bulunduğu bu kesim sonradan 'sol Kemalistler' diye anılacaktır.
Başlarını Mümtaz Soysal çeker. Hepsi militarizm yanlısıdır. Hepsi Kemalist devrimlerin tepeden inmeci modelini benimser. Hepsi o devrimlerin tamamlanmadığına inanır. Ve o yılların ruhuna uygun olarak da 'sol' dedikleri bir eğilimle bazı 'taşıyıcı kurumlar' önermişlerdir anayasaya. Bunlar sendikalardır örneğin. Ayrıca CHP'nin 1959'da yayınladığı İlk Hedefler Beyannamesi'nin damgasını taşır 61 Anayasası. Yargıç teminatı, kuvvetler ayrılığı, iki dereceli meclis gibi öğeleri barındırır. Bunlar doğru elemanlardır. Anayasa genel olarak toplumsal örgütlenme bakımından imkânlar getirir. (Eğer bitirebilirsem Türk Siyasetinin Yapısal Analizi adlı yapıtımın III. cildinde uzun uzun anlatıyorum bu oluşumu.) Ne var ki, anayasa bir bütün olarak devletçidir, daha doğrusu devlet yanlısıdır.
Halkı dışlar. Uzlaşma aramaz. Emekçi kitleleri bu modeli destekleyecek ve sürmesine yardım edecek sınıf olarak gördüğü için anayasa korumuş ve kollamıştır.
Özgürlükçülüğünün nedeni budur.
***
Anayasa Mahkemesi uzun yıllar gücünü ve görev yetkisini bu anayasa ruhundan almıştır. Sadece kanunları anayasaya uygunluk yönünden denetleme yetkisine sahip olan bu yüksek mahkeme hele 1965'ten itibaren DP'nin devamı olarak görülen AP iktidara geldiği ve bu anayasayı hazırlayan ordu- bürokrasi ve aydınların oluşturduğu blok tarafından 'zararlı' görüldüğü için yetki sınırlarını aşıp doğrudan yasamaya hatta yürütmeye müdahale eden bir mahkemeye dönüşmüştür. Bu yaklaşımını tüm tarihi boyunca sürdürmüştür.
O tarih incelenirse AYM'nin adeta CHP'nin açtığı davaları karara bağlayan bir mahkeme olarak faaliyet gösterdiği görülür. CHP geleneksel müttefiki ve dayanağı olan yargıyı yasama ve yürütmeye karşı bir silah olarak kullanmıştır. Bu sürecin son ve vahim halkası Baykal CHP'sinin Abdullah Gül'ün CB seçilmesini engellemek için AYM'ye başvurmasıdır. Netice '367' garabetidir.
Hatta o dönemde Baykal 'mahkeme olumlu karar vermezse Türkiye'de çok kötü şeyler olur' demiştir.
Ama yanlış hesap Bağdat'tan değil seçim sandığından dönüyor. Halk bu saçma kararın hemen ertesinde AYM'ye ve CHP'ye tarihsel dersi vermiştir. Bürokratik vesayete, bu yetki ihlaline ve hak gaspına tepki göstermiştir.
***
CHP şimdi bu tarihin tekerrür edeceğinden korkmak bir yana, bizatihi AYM'ye gitmenin halkta ne denli bir infial uyandıracağını bildiği için bu defa mahkemeye gitmiyor. Kendi açısından doğru olanı yapıyor. Ama bu sadece 'CHP'nin doğrusu' anlamına gelmez. Çok objektif bir biçimde bir tarihin kapandığı anlamına gelir.
Artık yetki sınırlarını aşması için zorlanabilecek bir AYM olmadığı gibi yargı bürokrasisinin yasama üstündeki vesayetini tahrik etmeye kimse cesaret gösteremiyor. AYM'nin bugünkü teşekkülü de o yaklaşıma kapalıdır.
Tüm bunları çok önemli bir gelişme olarak görmek gerekir. Hep vurgulanan kuvvetler ayrılığının somutlaşmasıdır bu durum. CHP şimdi siyasal bir parti olarak Akparti'yle meydanlarda siyasal olarak mücadele edecek.
Sular galiba ilk defa tersine akıtılmıyor, yatağına akıyor...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA