Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KEREM ALKİN

Para politikasında ‘ince ayar’ mümkün mü?

Dünyanın önde gelen ekonomilerinin iki 'siyah kuğu', küresel pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nın ana ve artçı etkilerini bertaraf etmeye yönelik çok katmanlı çözüm çabalarının aralıksız sürdüğü bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemi, önceki yazılarımızda bir kaç kez vurguladığımız üzere, 1970'lerin 'Petrol Krizleri' dönemiyle karşılaştırmamak gerekir. O dönemde, ne Avrupa'da sıcak çatışma vardı, ne de küresel virüs salgını. Doğalgaz hayatın önemli bir parçası değildi. Oysa, bugün, bir tarafta küresel pandemi, bir tarafta yeni bir 'Soğuk Savaş Dönemi' tartışmalarının, diğer tarafta ise petrol, doğalgaz ve akaryakıt ürünlerini kapsayan 'çok katmanlı enerji krizi' tartışmalarının tam ortasındayız.
Bu durum, önde gelen ekonomiler açısından para ve maliye politikası tasarımının, tercihlerin, uygulamanın ne kadar karmaşık ve çok bilinmeyenli bir ortamda kurgulanmaya çalışıldığını da açık ve net gösteriyor. ABD Hazine Bakanı ve bir önceki ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Janet Yellen'ın 24 Temmuz'da yapılan mülakatta söylediği sözler, FED'in daha geniş bir ekonomik gerilemeye neden olmadan fiyatları aşağı çekmek için ekonomiyi yeterince soğutabileceğini umduğu yönündeki sözleri, işin ne kadar çetrefilli olduğu konusunda gereken ipucunu veriyor. Asaf Savaş Akat Hoca 'para politikası taş devri silahı, teçhizatı gibidir' sözü aklıma geliyor. Bakan Yellen'ın para politikasında 'ince ayar' umudunun aksine, pek çok önde gelen ekonomist para politikasında 'ince ayar'ın zorluğuna işaret ediyorlar.
Çünkü, dünyanın her önde gelen ekonomisinde, para ve maliye politikasında yapılan her yeni tasarım, her yeni patika, her yeni modelleme, makro ekonomik dengeler üzerindeki gerçek etkisini 16 ile 20 ay arasında gösterir. En basit ifadesiyle 1,5 yıl. Bu nedenle, FED'in ABD'de ekonomisindeki enflasyon baskısını hafifletmek adına, attığı her para politikasını sıkılaştırıcı adımın gerçek sonuçları, 2023 yılının en erken ilkbahar başı, tam anlamıyla sonbahar başı gibi görülecek. Bu nedenle, FED'in aldığı sıkılaştırma tedbirleri nedeniyle ABD ekonomisini bir 'stagflasyon' girdabına sokması da hayli kuvvetli bir ihtimal. Bu nedenle, Bakan Yellen'ın 'geniş bir ekonomik gerilemeye sebep olmadan' yönündeki umudu hayli iyimser bir beklenti. Ve, bu gelişmelerin ABD ekonomisinde işsizlik ve yoksulluk adına sonuçları da ancak gelecek yıl görülebilecek.
ABD ekonomisinin taşıdığı ciddi kamu, özel sektör ve hane halkı borcu dikkate alındığında ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerin çoğunda var olan kamu borç stoku sorunu hatırlandığında, FED ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) açısından, 'önden yüklemeli' bir para politikası sıkılaştırma sürecinin, küresel pandeminin ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sebep olduğu küresel enerji arzı, küresel gıda arzı ve küresel tedarik arzı krizleriyle birlikte, ülkeler açısından sosyo-ekonomik sonuçları ağır olabilir. İşte tam bu noktada, iktisadi ekoller arasındaki büyük çatışma öne çıkıyor. Neoliberal ortodoks ekol diyor ki:'Eğer söz konusu olan enflasyonla mücadele ise, daha fazla işsizlik ve yoksulluk göze alınır'. Peki, ya küresel pandeminin sebep olduğu ciddi bir işsizlik ve yoksulluk şoku zaten önceden yaşanmışsa? Bu durumda, ülkelerin sosyo-ekonomik durumu işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımında bozulmayı daha da kaldırabilir mi? Hayli meşakkatli bir sonbahar olacak gibi gözüküyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA