Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

Fethullah Gülen beyinleri nasıl yıkıyor?

Dün Fethullah Gülen'in polis teşkilatını ele geçirme stratejisinin ilk kez resmen deşifre edildiği 1991'e döndük ve o dönem ortaya çıkanları yazdık. Bugün artık toplumun nerdeyse tamamı Gülen'in antidemokratik yollarla devlet iktidarını ele geçirmeye çalıştığını kabul ediyor. Öyle ki bir dönem paralel devlet normal meşru devletten bile güçlü hale gelmişti. Şimdiyse çok şükür hukuk içinde bir mücadeleyle bu şebeke devletten temizleniyor. Peki Gülen nasıl yöntemlerle bu kadar müridinin beynini yıkayarak ne emretse yapmaya hazır bir fanatik kadro yaratabilmişti?

***

Gülen örgütü sempatizan tabanını büyük ölçüde kaybetti ama militan tabanı olan adanmış grup aynen duruyor. Gülen'i Mehdi ve insan-üstü varlık olarak gören militan kadroların beynini nasıl yıkadı Gülen? Bunun izlerini en net görebileceğimiz eserlerden biri Gülen tarafından piyasadan toplatılan Küçük Dünyam isimli kitaptır. Bana göre millet menfaatleri için her vatansever yayınevi korkmadan bu kitabın birinci baskısının tıpkı basımını basmalıdır. Bu kitabı hazırlayan Latif Erdoğan bugün Türkiye'nin yanında taraf olmuş ve Gülen gerçeğini anlamış bir kişi. Latif Bey bu kitabı basanlara asla dava açmaz. Dolayısıyla bu kitabı basanların hukuki sorumluluğu da yoktur. Bu kitap yeniden basılsın ki millet şu gerçekleri öğrensin. Bakın Gülen ne laflarla militanlarının beynini yıkıyor:
***

Küçük Dünyam, Sayfa: 43
"Çocukluğumda kazlarımız vardı. Ben onları çok severdim. Bir gün bu kazlar, Necip Ağa adındaki çok muhterem, abit, zahit komşumuzun tarlasına girmişler. O da kızmış, kazları bir güzel dövmüş. Baktık bizim kazlar kan revan içinde. Kiminin ayağı kırılmış, kiminin gözü çıkmış. Onları öyle görünce içim sızladı, çok rikkatime dokundu. Fakat ne ben ne de evimizden bir başkası tek kelime söylemedi. Çok geçmedi. Havada bir bulut belirdi. Necip Ağa'nın tarlasına öyle bir dolu yağdı ki, bahçede ne var ne yok hepsini aldı götürdü. O da, biz de hayret içinde kaldık. Çünkü köyde başka hiçbir yere dolu yağmamıştı..."
***

Sayfa: 137
"O sıralarda Kâbe ve çevresinin temizliğine bugünkü kadar dikkat edilmiyordu. Harem'in duvarlarına dahi idrar yapan oluyordu. Pislik sebebiyle de çok sinek bulunuyordu. Bilhassa geceleri, sinekler ciddi şekilde çoğalıyor ve rahatsız edecek oranda insanlara saldırıyorlardı. Ben on beş gün kadar Harem'den hiç ayrılmamıştım. Buna rağmen herkesi ısıran sinekler bir kere dahi olsun beni ısırmadı..."
***

Sayfa: 9
"...Cihan Harbi'nden evvel çok şiddetli bir zelzele olmuştu. Köyde (Pasinler, Korucuk köyü) yıkılmadık bina kalmamıştı. Herkes harman yerinde yatıyor, evlerine gidemiyordu. Halbuki kış bastırmış ve kar da yağmıştı. Bir gün ben de harmana gidiyordum. Karşıma Mehmet Efendi çıktı. Bana 'Şamil Ağa! (Hocaefendinin dedesi) Nereye gidiyorsun?' diye sordu. 'Harmana' diye cevap verdim. 'Git evine yat! Bir tek taş dahi düşerse getir onu benim kafama çal' dedi. 'Hoca niye?' dedim. Bana şunları söyledi: Bu gece köye Fahri Kâinat Efendimiz geldi. Arkasında Raşid halifeler vardı. Hz. Ali'nin elinde ise birçok kazık bulunuyordu. Ben hemen koştum ve yanına vardım. Efendimiz bana dönerek:
- Molla Muhammed! Bu köy senin mi? diye sordu. Ben de 'Evet ya Resulallah! Benimdir' dedim. Bunun üzerine Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ali'ye döndü ve 'Ya Ali! Bu köye de bir kazık çak, bir daha bu köy de sallanmasın!' dedi. O da elindeki kazıklardan birini ovaya çaktı. Dedem Şamil Ağa, bu hadiseyi çok defa anlatmıştı. Her defasında da 'İşte manaya açık, ruh insanı bir tek şahıs var. O da Mehmet Efendi'dir' derdi."
***

Gülen'in kendince kurduğu hurafeler dünyasının örnekleri çok sayıda var bu kitapta. İşte bu akıl-dışı hurafelere inanan o militan kadro Türkiye için büyük bir tehdit teşkil etmeye devam ediyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA