Demokratik açılım süreci, beklendiği gibi hassas bir çizgide ilerliyor. Kürt kökenli siyasilerin, toplumsal hassasiyetleri kaşıyan simgesel girişimleri bu sürecin hızını belirliyor. Açılıma yapıştırılmak istenen "yabancı damgası" komplo teorilerine prim yaptırıyor. 25 yıldır süren terörle mücadelede, geçmişin hatalarıyla yüzleşilerek demokratik zeminde çözüme varılabileceği umudu artık zihni gel gitler yaratıyor. İçerden ve dışarıdan yönelen taarruzlar ise sürecin kaderini tayin ediyor.
Demokratik açılımdan geri adım atılması, ağırlıklı bölümü iktidar partisine olmakla birlikte tüm Türkiye'ye kaybettirir.
Cumhuriyetin kuruluş felsefesine aykırı talepler, açılımı bitkisel hayata sokar.
CHP ve MHP'nin içinde bulunmadığı bir açılımda, en azından bu iki partinin söylemlerinin bir bölümü üzerinde durulmaya değer ağırlıktadır.
Dağdan inişler özendirilirken, bu çabalar DTP tarafından terörün sonuç verdiği görüntüsüne büründürülür, zafer kazanıldı edasına dönüştürülürse süreç giderek uzar. Yeni dönem, fırsatı tepenleri tasfiye eder.
TCK 221'deki etkin pişmanlık hükümlerine meydan okuyan tavırlar, "son pişmanlık fayda etmez" denilecek riskleri beraberinde getirir.
Bağımsız yargının, demokratik açılım sürecine yorum yoluyla da olsa destek sağlaması, uzun süre devam ettirilemez. Bu nedenle, ceza indirimi veya şartlı af... Adı ne olursa olsun yasal değişiklik gerekliliktir.
DTP ve terör örgütü PKK içinde hesaplaşma yaşanması kaçınılmazdır. Ayrı bir devlet kurma hayaliyle kan döken kadrolar, çaptan düşmüş üniformalı militanların tahrik edici şehir turlarından medet umarak aslında hüsrana uğradıklarını kabul etmişlerdir.
Öcalan için tecridin sona erdirilmesi, İmralı'ya birkaç mahkûm sevk edilmesi atılabilecek en ileri adımdır. Kürt kökenli bazı vatandaşlar, kanla beslenmemiş makul kadroları siyasete taşımadıkça, Öcalan'a sarılarak mesafe alınamayacağını idrak etmedikçe "Türkiye Modeli" gecikecektir.