Yaklaşık 20 yıldır ekonomik gelişmeleri yakından izlerim. Türkiye-IMF ilişkileri özel ilgi alanımdır. 1994 krizinden bu yana Ankara'da, Hong Kong'da, Washington'da, Prag'da, Dubai'de IMF içerikli çok sayıda toplantıyı, kritik pazarlığı haber yaptım. IMF'nin dayatmalarına, siyasetçiyi baskı altına almak için kurulan gizli ittifaklara tanık oldum. IMF Türkiye Masası Şefleri'nin, devlet başkanı gibi karşılanıp, peşlerine 24 saat gazeteci takıldığını gördüm. IMF'nin simge ismi Carlo Cottarelli'nin, "Kamuoyu bana ilgi göstermek yerine uygulanan programa odaklanmalı" sözü o dönemde literatüre geçmişti. 2000'lerin başında bana, "IMF'nin Türkiye gelişi rutin olacak" veya "IMF, Türkiye ekonomisini öven rapor yazacak" deseler inanamazdım.
Hafta sonu, 4. madde incelemesi çerçevesinde IMF Heyeti'nin hazırladığı Türkiye Raporu'nun özetini okuyan benim gibi herkes, müthiş değişimin izini sürebilir. Türkiye'yi, IMF kıskacından kurtaran şifreleri çözebilir. Para Fonu'ndaki kafa karışıklığını tespit edebilir.
***
Bu aşamada şu sorunun cevabını daha kolay verebiliyoruz:
"Türkiye, IMF ile neden anlaşmaya varmadı?"
Aslında IMF'nin bıraktığı son rapor, durumu açıklamaya yetiyor. Fon'un, makul gerekçelerle meşrulaştırmaya çalıştığı iki tavsiyesi, zaten
"ihtiyatlı" giden Türkiye ekonomisi için bir yandan
"frene basın" diğer yandan
"hafif gaz verin" tarzı
"patinaj formülü" içeriyor.
IMF önce
"Fren zamanı" diyor ve devam ediyor:
* Kriz döneminde 2010 yılı için öngörülen faiz dışı fazla hedefi uygundu. Ancak alınan önlemler sayesinde, 2009 gerçekleşmeleri beklenenden iyi oldu. Artık ilan edilen hedeflerin aşılması mümkün.
Ama bu olumlu tabloya rağmen, dış dünyaya ilişkin gelişmeler nedeni ile mali sıkılaştırmayı düşünün.
Sonra IMF, bir başka senaryoya göre
"gaza basmanız söz konusu olabilir" deyip, şu reçeteyi yazıyor:
* Euro Bölgesi'ndeki toparlanmanın zayıflaması, Türkiye'nin ihracatı ve büyümesi üzerinde aşağı yönlü riskler oluşturabilir. Bu durum, zayıf toplam talep ve düşük emtia fiyatları ile birleşebilir.
Ekonomi hız kesebilir. O zaman parasal gevşemeye geçmek gerekir. Ama bu halde bile güveni artırmak için gelir artırıcı, harcama kısıcı önlem almalısınız!
***
IMF'nin en önemli vurgusu,
"kapsamlı yapısal reformları" da aşan
"güçlü siyasi" istikrarın sihrinde saklı. Siyasi kararlılığa eşlik eden mali disiplin, enflasyon hedeflemesi, bankacılık sektöründe etkili gözetim, AB katılım müzakerelerinin başlaması göz ardı edilemeyen diğer faktörler.
IMF belgesindeki, anahtar bir ifade de dikkat çekici. Bu vurgu,
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın,
"Kriz teğet geçti" söylemi ile doğrudan bağlantılı. IMF,
"Reformlar sayesinde, kriz öncesi kırılganlıklar bölgedeki diğer ülkelere kıyasla Türkiye'de daha sınırlı kaldı. Krizle ortaya çıkan dalgalanmaları Türkiye daha kolay atlattı" diyerek Başbakan'ın söylemini teyit ediyor.
***
Tabii, IMF uzmanlarının değerlendirmesinde her şey güllük gülistanlık değil. Çeşitli uyarı ve öneriler de mevcut.
Örneğin IMF,
* "Büyüme tekrar başladı. Ancak, büyümenin fazlasıyla tüketime bağlı olması riskli. Bu durum dış kırılganlıkları besleyebilir" diyerek cari açık sorununa atıfta bulunuyor.
* "Başlangıçta hızlı artış gösteren işsizlik bir miktar azalsa da halen yüksek" diyerek istihdam merkezli politikaların önemine değiniyor. Araya da şu
"acı ilacı" yerleştiriyor:
"Kıdem tazminatı sistemi çok bonkör. Asgari ücret, yeni AB üyesi ülkelerin neredeyse tamamından daha yüksek. Asgari ücret ve kıdem tazminatı reformu, kayıt dışı ekonomiyi azaltıcı önlemlerle beraber yürütülmeli!"
* Ekonominin geleceğini garanti altına alacak
"mali kural" uygulamasını takdir eden IMF daha çok yerel yönetimlerle ilgili sıkıntıları ele alıyor.
* Fon, klasik yaklaşımını da koruduğu satır aralarında yurt içi talebin kontrol altında tutulmasını, iç tasarrufların teşvik edilmesini, net ihracatın desteklenmesini salık veriyor.
* IMF'nin,
"İhracatçı olmayan şirketlere açılan döviz kredileri ile borsaya kote olmayan şirketlere ilişkin verilerin yakından izlenmesi" önerisi de 2011'in gündemini oluşturuyor.
* Kriz sırasında yüzdürülen firma kredilerine yönelik toleransın sona erdirilmesi, sistemik öneme sahip finansal kuruluşların iyi denetlenmesi, yani obez bankaya izin verilmemesi de IMF'nin çarpıcı saptamalarından.
Sonuç olarak, IMF Raporu,
"Türkiye sağlıklı ama perhizini bozmamalı!" mesajı ile noktalanıyor.