Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

IMF şirinleşebilir mi?

IMF Türkiye Masası Şefi Mark White Lewis bir konuştu, bir konuştu. İki yılı aşkın bir pazarlığın ardından Fon'la anlaşma yüzüğünü atan Hükümet'in kararını isabetli bulduğunu söyledi. "Bugünkü duruma baktığımızda Türkiye'nin o dönemde verdiği kararın doğruluğu daha iyi anlaşılıyor!" dedi.
Bir IMF görevlisinin bu içerikte beyanat verebilmesi esasen Washington'daki değişimin tipik göstergesi.
IMF kabuğunu kırmak için, özellikle 2006'dan bu yana üç noktaya odaklandı:
1- Küresel dengesizlikler için "Çok Taraflı Değerlendirme Süreci" başlattı. Bu amaçla 5 ana aktör oluşturdu: "ABD, Çin, Euro Bölgesi, Körfez ülkeleri ve Japonya."
2-
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde resmi olmayan gruplara yani "sendikalara, sivil topluma hatta sadece vatandaşa" ulaşmaya çabaladı.
3- Kriz yönetme deneyiminin yanına, krizleri önleme birikimi de eklemeye çabaladı.
IMF'nin, "Uluslararası İlişkiler ve Halkla İlişkiler Bölümleri" de artık etkili lobi faaliyetleri yürütüyor. Hatta bu amaçla ABD'deki ilköğretim okullarına konuşmacılar bile gönderiyor.

***

IMF, geç de olsa özeleştiri yapıyor. Şimdiye dek "Yatırımları kıstıran, sabit gelirlilere yönelik transferleri azaltan, vergileri artıran ve sadece para politikasına yönelen" IMF karakteri bir ölçüde değişiyor. Olayların sosyal yönlerini de gözeten, hane halklarının borç-kazanç dengesine dahi bakan IMF modeli dikkati çekiyor. Gel gör ki IMF'nin 1990'lı yılların ortalarından itibaren o kadar büyük hataları oldu ki...
1- Asya Krizi patlak verdiğinde durumun ciddiyetini öngöremedi. Krizin bulaşıcı etkilerini başlangıçta ihmal etti.
2- 1999 sonunda yapılan program sırasında Türkiye, IMF kontrolünde tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşadı. Yarı sabit kur rejimi yanlıştı. Zayıf koalisyon hükümetinden radikal kararlar almasını beklemek gerçekçi değildi. Banka bilançoları bozuktu, kamu bankaları fiilen batıktı...
3- Yükselen piyasalara müdahil olduğu kadar gelişmiş piyasalardaki sakatlıklara ya bakamadı ya da o ülkelere dişini geçiremedi.
***

IMF ile "kriz anında anlaşma" ile "koruyucu hekimlik tarzında anlaşma" arasında önemli farklar var. Küresel krizin ayak seslerinin duyulduğu 2008'de IMF kadroları, klasik programlarını Ankara'ya dayatmakla meşgulken dünya farklı bir yola gidiyordu. IMF ile AK Parti Hükümeti arasındaki zihniyet farkı da "krizi okuma biçimi" nden kaynaklanıyordu. Ama IMF, 2001-2008 dönemindeki "Tek haneli enflasyon, büyüme, düşük reel faiz, güçlü mali pozisyon, sürdürülebilir kamu borcu, sağlam döviz rezervi, şeffaflık, yeniden yapılandırılmış bankacılık sistemi, etkileyici özelleştirme" gibi tarihi adımları hep kendine mal ettiği için burnundan kıl aldırmıyordu. Global ekonomi, kriz ortamında çarklarını çevirmeye uğraşırken IMF, Türkiye'yi durduracak önlemleri gündeme getiriyordu. Zira 1998'de Yakın İzleme Anlaşması ile başlayıp, Stand By'larla devam eden süreçte IMF'nin Türkiye'yi yakın markajda tutmasının görünmeyen gerekçeleri vardı. Burada, ABD'nin bölgesel stratejik hesapları yüzünden Ankara'nın kontrol altına alınması kadar, küresel sermayenin bakir piyasa alanlarına hoyratça yerleştirilmesi planı da mevcuttu. Ve artık IMF'nin maskesi düştü. Şirin görünme açılımları ise eskisi gibi taraftar bulmuyor. Ancak IMF'ye laf etmeden önce, ekonomiyi yönetenlerin perspektifine bakmak gerekiyor. Halihazırdaki gibi "kaynağı olmayan harcama yapılmıyor, bankalar başıboş bırakılmıyor, hür girişimin önündeki engeller kaldırılıyorsa" ne ala. Yoksa... Beğenmediğimiz IMF her zaman pusuda bekliyor!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA