Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MURAT ARIN

Dünya sıkıntılı, borsalar memnun

Geçen hafta küresel piyasalara yine merkez bankalarının yaptıkları ve yapmayı vaat ettikleri yön verdi. Çin Merkez Bankası'nın iki yıldan uzun bir aradan sonra faiz indirmesi, borsalar açısından haftanın en güzel sürprizi oldu.
Dünya ekonomisi büyük durgunluğa adım adım ilerlerken merkez bankaları da son kozlarını oynamaya devam ediyor. İki hafta önce Japonya Merkez Bankası parasal genişleme programını çılgınlık derecesinde artırmıştı. Alınan son kararların ardından Japonya Merkez Bankası, Hazine'nin çıkardığı her tahvili satın alacak duruma geldi yani kısa vadede Japonya'nın borçlanma sorunu kalmadı.
Japonya Merkez Bankası, devletin ihraç ettiği tahvillerin dörtte birini almış durumda ve bu oran hızla yüzde 50'ye doğru yükselecek.
Tabii bu tür bir politikaya sapınca geri dönüş olanaksız, paranın hızla değer kaybetmesi ve enflasyonun kontrolden çıkması neredeyse kaçınılmaz. Bu nedenle Japon yeni, dolar karşısında iki haftada yüzde 10 değer kaybetti ve bu devalüasyon kolay sona erecek gözükmüyor. Bu durumu tetikleyen Japonya Merkez Bankası'nın yüzde 10 daha devalüasyon daha olduktan sonra paniklemesini izlemek çok ilginç olacak.

ECB'NİN ADIMLARI YETERSİZ

Avrupa Merkez Bankası (ECB) eylül ayı başında yeni parasal genişleme önlemlerini açıkladığı zaman bu varlığa dayalı tahvil alımlarının beklentileri karşılamayacağını, bu piyasanın küçük olduğunu yazmıştım.
ECB piyasaları bir süre yönlendirdi ama tahvil alımları başlayınca parasal genişlemenin yetersiz olduğu ortaya çıktı.
Avrupa ekonomisinde büyümenin ve enflasyonun sıfırın hemen üzerinde seyretmesi, ECB üzerindeki baskıları artırmış durumda. ECB, ABD ve Japonya merkez bankalarının yaptığı gibi geniş bir devlet tahvili alım programı başlatamıyor çünkü bu durumda borç sorunu olan ülkelerin tahvillerini alacak.
Bir yandan bu ülkeler üzerindeki baskı tamamen kalktığı için reforma yönelme gereği duymayacaklar, öte yandan ECB'nin bilançosu çöp tahvil deposuna dönüşecek.
ECB'nin uygulayacağı bu parasal genişlemenin faturası da sonunda Almanya başta olmak üzere Euro Bölgesi'nin zengin ülkelerine çıkacak.
Bununla birlikte Avrupa ekonomisi iyileşme göstermediği için ECB üzerindeki baskı artıkça artıyor. Bu baskıların sonucunda Başkan Mario Draghi'nin cuma günü söylediği "ne gerekiyorsa yapacağız" sözü 2015'in ilk yarısında gerçeğe dönüşebilir ve ECB devlet tahvili alımına son çare olarak başvurulabilir.
Bu durum piyasaları çok memnun ediyor ancak parasal genişlemenin ekonomiler için ne kadar iyileşme sağladığı soru işareti olmayı sürdürüyor. Para basıldıkça borsalar yükseliyor ama ekonomiler aynı ölçüde büyüyemiyor. Japonya'nın sürpriz biçimde resesyona girmesi bunun son göstergesi.
ABD'de ise işler ve veriler olduğundan iyi gösterilerek durum götürülüyor. Bazen iyi bazen kötü gelen veri akışı 2015 yılında da süreceği ve ABD Merkez Bankası'nın gelecek yılın ortalarında faiz artırımına giderek zaten sürekli yavaşlayan dünya ekonomisine ağır bir darbe daha vuracağı anlaşılıyor.
Bütün bu tablo dünya ekonomisindeki kötüleşmeye karşın merkez bankaları politikalarıyla borsalardaki iyimserliğin gelecek yılın ortalarına kadar süreceğini ortaya koyuyor, tabii kağıttan kulenin yıkılmasına neden olacak sürpriz bir gelişme olmadıkça…

* Murat Arın, Forbes Türkiye Yayın Danışmanı ve www.finanstrend.com'un kurucu editörü

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA