Söz konusu tüketim olunca yeteneğimiz inanılma Yeni icadı üzerinden hafta geçmeden benimser, kullanır, bedeli ne ise öderiz. Tüketimin sunduğu konfora gösterdiğimiz uyumu üretim sürecinde başaramayınca aradaki farka cari açık diyoruz.
Cari açık (akıl açığı okunur) iktisadi bir tanım olsa da kazandığından fazlasını harcamanın ifadesinden başka bir şey değil. Misal henüz kazanmadığın parayla gidip akıllı telefonu alırsan ne olur? Olacağı şu… Yılda 12.2 milyon cep telefonuna 2.2 milyar $ öder, cari açığı beslersin.
Kazandığından fazlasını harcar isen bunu nasıl finanse edersin? Borç alarak tabii ki… Peki, sana borç verenler vade sonunda tahsilata gelince neden sorun olur? Çünkü üretmemiş, tüketmişsindir.
Ya borcu borçla kapatacak veya cari açık ile boğuşmak zorunda kalacaksın… Burada sorun, akıl açığının akıllı telefon kullanarak çözülemeyeceğidir. 2.8 milyon kişinin tepesine borç tavanı çökmek üzere… Paralar nereye harcanmış dersiniz? Akıllı üretime mi akıllı telefona mı?
Cumhurbaşkanı "bakkaldan sakız alır gibi telefon alınıyor" derken mobil teknolojilerin son 20 yıldaki inanılmaz gelişimine vurgu yapıyor. Doğrudur, nereden, nereye…
Ancak üretmeden tüketerek sürdürülebilir gelişme olmaz. 20 yıl önce bilişim konferanslarında sıkça uyguladığım test şuydu: "Bilgisayarı olan el kaldırsın." Önceleri tek tük ama sonraları salonun neredeyse tümü el kaldırırdı.
Bilgisayarı olanlara devamla şunu sorardım: "En fazla mouse'u mu yoksa klavyeyi mi kullanıyorsunuz?" Gelen cevapların genel dağılımı ilginçti; %80 mouse, %20 klavye…
Benim bu dağılıma getirdiğim yorum, klavyenin üretim, mouse'un tüketim olduğuydu. Bugün cep telefonu bilgisayarlaştı. Akıllandı, pahalandı ama bizim alışkanlığımız değişmedi. Sormamız gereken, aklın telefonda mı üretimde mi olacağıdır bence…