Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Taksim Camii’nin bugünkü anlamı

Taksim'e cami yaptırmanın, bırakın uzun geçmişini son 70 yıllık çok partili siyasi hayatla iç içe geçmiş çok çarpıcı bir hikâyesi var. Bir ülke düşünün, İstanbul'un merkezi Taksim'e ne zaman bir cami yaptırmaya kalksa, içinde siyasi aktörlerin ve bürokrasinin de olduğu vesayet odakları karşı çıkıyor ve "istemezük" diye yeri göğü inletiyordu.
Peki, Taksim'e cami bir ihtiyaç mıydı yoksa karşı çıkanların deyimiyle "Laik cumhuriyetin sembollerine karşı anıtsal bir tepki" mi?
Doğrusu Şişli Camii ile Beyoğlu'ndaki Ağa Cami arasında insanların ibadet edeceği bir cami olmadığını herkes biliyor.
Sadece ihtiyaç olması da mesele değil. Başka bir gerçek daha var. Onu da ünlü şair Nâzım Hikmet, henüz "Cumhuriyetle hesaplaşma" yalanının devreye sokulmadığı 1921 yılında Ağa Cami'nin yalnızlığı şiirinde anlatıyor:
"Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen
Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen!
Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster"
Bugüne bakınca sanki mucize gibi 1952 yılından bu yana Taksim'e bir cami yaptırmak mümkün olmadı.
Tablo gerçekten ürkütücü... Bir ülke düşünün, yüzde 50 oy alarak iktidara geliyorsunuz ama bir semtinize bir cami yaptıramıyorsunuz?
1952'de Menderes yüzde 50 oyla geldi, camiyi yaptıramadan darbeyle gitti.
Süleyman Demirel 1965'te yüzde 54 oyla iktidara geldi. O adım bile atamadan muhtırayla gitti.
Bu kez 70'li yıllarda Demirel'in başını çektiği MC hükümeti girişimde bulundu.
Bunu CHP'li belediye başkanları Ahmet İsvan ve Aytekin Kotil engelledi.
Arkasından 12 Eylül darbesi geldi. Sonra 80'li yıllarda Özal, 90'larda Erbakan ve o günlerde İstanbul Belediye Başkanı olan bugünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan da Taksim'e cami yapmaya kalktı, yine olmadı.
Tesadüfe bakın, o günler de 28 Şubat postmodern darbeyle bitti.
Gördüğünüz gibi arkasında halk desteği olan iktidarların hiçbiri tam 70 yıl Taksim'e çivi çakamadı.
Peki, bunu engelleyen nasıl bir güçtü?
Sorunun geniş cevabını Başkan Erdoğan, Taksim Camii'nin açılışında verdi:
"Bu camiden yankılanan ses, ülkemiz üzerinde hesapları olan emperyalistleri, terör destekçilerini, insanlık düşmanlarını rahatsız edecek." Dar anlamda cevabı ise yine Başkan Erdoğan'ın "vesayet rejimi"ne karşı verdiği mücadelede saklı... Başkan Erdoğan, yıllardır vesayete karşı mücadele vere vere bugünlere geldi. Çünkü bu yapı, sadece Taksim'e bir caminin yapılmasına engel olmadı, bu ülkenin darbelerle derin acılar yaşamasının da, zenginleşememesinin de, hukukla buluşamamasının da önündeki en büyük engeldi. Hâlâ o engel ortadan kalkmış değil.
Çünkü hâlâ "DP iktidarını karşı devrim" olarak niteleyen bu zihniyet sahipleri, "Taksim'e camiye hayır" diyor, hâlâ Başkan Erdoğan'ın "Bu hareket Selçuklu'nun kalbi, Osmanlı'nın vicdanı, Cumhuriyet'in aklıdır" tespitini görmezden gelip, toplumsal barışı değil, kutuplaşmayı körüklüyor.
Ve neden 70 yıldır bir camiye karşı çıktıklarını da durup düşünmüyor?
Ama daha vahim olanı bununla yetinmemeleri... Dün NATO'cu ve FETÖ'cülerle ittifak yaparken bugün PKK'dan Biden'a, Netanyahu'dan mafyatik tiplere hepsiyle ittifak yapıyor.
Gerçek şu ki, Taksim'e bir cami yapılması, yıllarca karşı çıkılan modern Atatürk Kültür Merkezi'yle birlikte kutuplaşmanın değil, yeni bir toplumsal sentezin ve iç-dış vesayete meydan okumanın işaretidir.
Dün ne denirse densin, Taksim'e caminin bugünkü anlamı budur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA