Türkiye'nin en iyi haber sitesi

SOLİ ÖZEL

Kafa karışıklığı

Türk toplumunun yönelimleri, siyasi duruşları ve tercihleriyle ilgili ardı ardına araştırmalar yayınlanıyor. Bunların sonuçları genelde kafası bir hayli karışık bir toplum görüntüsü veriyor. Bu durumu anlamak ve anlamlandırmak açısından Boğaziçi Üniversitesi'nden Hakan Yılmaz'ın Açık Toplum Enstitüsü için hazırladığı Muhafazakarlık, Bilgi Üniversitesi'nden Umut Özkırımlı, Pınar Uyan ve arkadaşlarının Tempo dergisi için hazırladıkları Milliyetçilik araştırmaları toplumdaki yönelimleri anlamak ve bugünün fotoğrafını çekmek açısından değerli veri içeriyor.
Hakan Yılmaz'ın araştırması Türkiye'deki muhafazakarlığın genelde özel alana odaklanmış bir muhafazakarlık olduğunu vurguluyordu. Ailenin kurum olarak bugünkü otoriter yapısı ile korunması ve kadının cinselliğine odaklı bir namus tanımı bu muhafazakarlık anlayışının merkezine yerleşiyordu. AB üyeliği hala destek bulmasına rağmen Batı ile bu ölçüde bir entegrasyonun aile ve namus anlayışlarına yapacağı varsayılan etki endişeyle karşılanıyordu.

Türk toplumunun kimliği
Buna karşılık erkek iktidarının zayıflamasından muazzam kaygı duyan toplum ekonomik konularda devrimci sayılabilecek adımları bile destekleyebileceği işaretini veriyordu. Yılmaz'ın deyimiyle Türkiye'de Özalizm'in en hakim ideoloji olduğunu söylemek mümkündü. Batı'ya yönelik tüm kuşkuculuğa ve takıntılara karşın ise Türkiye toplumu kimliğinde hem Batılı hem yerel ögelerin bulunmasını tercih ediyordu.
Milliyetçilik araştırmasında AB üyeliğine yüzde 58 ile 63 arası destek veren bir toplumun aynı zamanda AB'nin Türkiye'yi böleceğine yüzde 50 oranında inanması göze en çok batan çelişkilerden birisi. Bu araştırmada da AB üyeliğinin yarattığı en büyük tehlike yüzde 45lik bir oranla örf ve adetlerin zarar görmesi diye tanımlanıyordu.
Nüfusun yüzde 52'si kendini çok veya tamamen milliyetçi diye tanımlayarak milliyetçiliğin yükselmekte olduğu görüşlerine temel sağlıyor. Bunun yanısıra toplum Türkiye'nin farklı kültürlerden oluşan bir mozaik olduğunu kabul etse de Türk kültürünün egemen olmasından yana. Bu bağlamda "Türk'ün Türkten başka dostu olmadığı" görüşü yüzde 71, "Türklük için kurşun atan da şereflidir, yiyen de" sözü yüzde 70'lik bir destek buluyor.
Vatandaşlar bir yandan Türk sayılmak için Müslüman olmak gerekmediğini yüzde 70'e varan bir oranda söylerken, Türklüğü yüzde 44 oranında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak diye tanımlıyorlar. Ancak Türklükle neyin bağdaşmayacağı konusunda yüzde 53'lük bir kesim dinsizlik ve gayri-Müslim olmayı öne sürüyor. Bu cevaplardaki çelişkileri Cumhuriyet'in kuruluş döneminden beri Sünni Hanefi Türk olmayanları değişik derecelerde dışlayan vatandaşlık uygulamalarının merceğinden görmek gerekir. Gene Türk kimliğinin ne ölçüde laik olduğunu anlayabilmek açısından Türk olmayanla evliliğe yüzde 54 olumsuz bakarken Müslüman olmayanla evliliğe yüzde 69'un olumsuz bakması önemli bir gösterge sayılabilir.
Tüm bu veriler ışığında Milliyetçilik araştırmasında en milliyetçi siyasetçi diye tanımlanan Başbakan Erdoğan'ın son dönemdeki siyasi tavırlarını ve üslubunu siyasi bir mantığa yerleştirmek mümkün oluyor. Müslüman kimliği, efeliği, giderek artan milliyetçi tavrı ve Amerika'yı dünya için yüzde 74 oranında tehdit diye algılayan bir topluma hoş gelen Amerikan politikasına kafa tutar görüntüsü, daha önceleri zinanın suç sayılması konusundaki tavrı belli ki Başbakan'ın siyasi sermayesini yükseltiyor. Başka bir açıdan toplumun röntgenine nerdeyse birebir oturan profiliyle Başbakan'ın istemediğini söylediği erken seçimin siyasi zeminini hazırladığı ve artık bunu sağlamlaştırmaya çalıştığı anlaşılıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.