Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

Vitamine inanma, vitaminsiz de kalma!

Ablama "kansızlık" teşhisi koyuldu. Kan sayımı normalin biraz altındaymış. Bu yüzden nabzı normalin biraz üzerindeymiş, çabuk yoruluyormuş, filan falan. Demir iğnelerine başlandı. Bu kansızlık illetinin daha ileri aşamalarında vücutta ne oluyorsa artık, kişi, önlenemez bir toprak ve kâğıt yeme arzusu içine giriyormuş! Kendisine taktığım "Kansız" lakabı dışında, yaptığım "Eve çiçek dikmek için bol toprak aldık, bir kase de size yolluyorum, afiyet olsun", "Akşam yemeğe bize gel, güzel kâğıt havlum var," gibi seviyesiz şakaların modası kısa sürede geçti. Bunlar yerlerini bünyemde ortaya çıkan muhtelif korkulara bıraktı!

İÇİMDEKİ ALATURKA KADIN
Benim de nabzım genellikle 90 civarıydı, ve ben de muhtemelen benzer bir gen haritasına sahiptim, bende niye kansızlık olmasındı? Geceleri bunu kafaya takıp takıp, kalkıp, çiçek saksısını, kâğıt mendil kutusunu burnuma yaklaştırıp, canım istiyor mu istemiyor mu diye kontrol etmeye başlayınca, dedim demir hapı alayım yahu, ne olur ne olmaz. Takdir edersiniz ki, yabancı dil bilen, eli kalem tutan, yüksek lisans yapmış bir karakterden, daha bilimsel bir tavır beklenir. Mesela önce gidip bir zahmet kan sayımı yaptırıp demir eksikliği var mı yok mu anlamak. Ancak içimde nasıl kök saldığını bilmediğim bir alaturka ve cahil varoş kadını yaşıyor ki, bıraksam bütün gün pijamayla Yemekteyiz seyredip sucuk ekmek yiyebilir ve hiç sıkılmaz! Bu kadın genellikle hastalıkları internetten araştırıp kendine teşhis koyup, kâh maydonoz, kâh ısırgan otu, kâh pekmezle tedavi etmeye çalışır. Kendisi yine ortaya çıkıp benliğimi ele geçirince eczaneden demir hapı alıp kendi inisiyatifimle kullanmaya başladım! Yanında kan yapsın diye bol bol da ciğer yiyerek, dikkatinizi çekerim! Ne var ki, demir hapları hassas bir konu. Sütle almamak lazım, demir hapını aldıktan sonra süt içmek için biraz zaman geçmesi gerekiyor falan filan. Bense beslenmesinin temelini süt, yoğurt, tereyağı ve peynir üzerine kurmuş biriyim. Hatta herkes bir organik bostan hayal eder, benim bir organik mandıra rüyam var gelecek için! Demir hapları yüzünden azalttığım süt ürünü miktarının vücudumda yarattığı kalsiyum eksikliğine taktım kafayı. Kalsiyum hapları kullanmaya başladım gün aşırı. Bir makyöz arkadaşıma bunları anlattığımda, esas kendisinin geçen gün bir cilt doktoruna gittiğini, doktorun cilt güzelliği için "Bol bol CQ10 ve balık yağı" tavsiye ettiğini, başlayıp çok "faydasını gördüğünü" söyledi! Eczaneye CQ10 almaya gittim, eczacı "Yalnız yanında lipoik asit almazsanız vücutta emilmez" tavsiyesini verince, eksik mi kalacağım, onu da aldım! Arada A, C ve E vitaminlerinin kombinasyonundan oluşan bir antioksidan hap alırdım. İnternet araştırmalarımda, B vitamininin en az bunlar kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Ne var ki B vitamini B1, B2, B6, B12 gibi türlü türlü olduğundan, bari dedim hepsinin olduğu bir karışım yutayım her gün! Hikâyemi anlattığım babam "Sen kafayı bozmuşsun, spor filan yap, dikkatini dağıt" tavsiyesinde bulundu! Yüzmeye yazıldım ve iki gün üst üste birer saat yüzünce bünyemdeki cahil kadının deyimiyle "Kolum bacağım kesildi"! Dansçı bir arkadaşım kas acısı için magnezyum tavsiye etti, onu da aldım! Havuz sonrası, muhtemelen ıslak saçla 5 derecelik havaya çıkmaktan mütevellit hafif bir öksürük ortaya çıkınca, "Echinacea" dediler, "Bir de çinko, soğukalgınlığına birebir"!

ÇALIŞKAN METABOLİZMA BOŞ KALINCA...
Her soğukalgınlığında "Hastayım, yemem lazım, gücümü toplamalıyım" yalanıyla, baklava börek ve ballı çaylara kendimi vurduğumdan, baktım yarım kilo almışım, hemen vücutta "Yağı enerjiye çevirerek zayıflattığı iddia edilen" açai berry haplarından lüpletmeye başladım, kaymaklı ayva tatlısıyla birlikte! O arada acaba bu kadar hap yutmak karaciğeri yoruyor mudur diye tırsıp, eczacıma danışarak karaciğer detoksu yapan "Milk thistle" haplarından aldım! Aynı gün, alternatif kanser tedavisinde elma ve havuç suyunun kullanıldığı bir belgesel seyredip dört büyük bardak elmahavuç suyu içtim! Herhalde havuç ve elmanın bünyeye kattığı ani ve yüksek şeker sebebiyle kendimi halsiz hissedince, bende diyabet olduğuna karar verdim. "Ne olur ne olmaz" diye bir şeker ölçüm cihazı alıp, her gün açlık ve tokluk şekerimi ölçüp kaydetmeye başlamıştım ki, baktım parmaklarım iğneyle delip şeker ölçmekten kevgire dönmüş! O noktada birşeylerin yanlış gittiğini hissettim! Çalışkan metabolizma boş kalınca kendine sarıyor. Resmi olarak "Rölantide çalışma" dönemimi kapatıyorum, küçük küçük notlar aldığım film senaryomu oturup haldır haldır yazmaya başladım. Şimdiye kadarki tedavilerin arasında en iyi bu geldi! İlaçları kestim, bir tek C vitamini alıyorum! İşleyen demir ışıldarmış! Herkese, iş güçle dolu, yoğunluktan şikâyet edilen, ruh ve beden sağlığı yerinde bir 2010 dilerim!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA