Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Önce yerli silah, sonra yerli malı

"Afrin, 2012'de PYD'nin eline geçtikten sonra terör örgütü ilçenin üzerine âdeta karabasan gibi çöktü. Kürt, Arap, Türkmen demeden örgüte itiraz eden herkesi yurdundan ettiler. Oradaki ticarete el koydular. Ekonomiyi sözde vergilendirme yoluyla bitirdiler. Bölgenin en önemli tarım ürünü zeytin. Zeytin yetiştirenlerin bütün mallarını gasp ettiler. Zeytin Dalı Harekâtı'ndan sonra bölgeye tıpkı Fırat Kalkanı alanındaki gibi yaşam gelecek ve ticaret normale dönecek. Çünkü değişmez kuraldır: Terör bittikçe ticaret artar, ekonomi canlanır. Afrin operasyonunun en önemli sonuçlarından biri de bu olacak."

Bir paragrafla özetlediğim bu cümleler Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'ye ait. Birkaç SABAH yazarı olarak (Kerem Alkin, Dilek Güngör, Şelale Kadak'ın yanı sıra SABAH Özel İstihbarat Şefi Nazif Karaman da vardı)

Tüfenkci ile geçtiğimiz hafta buluştuk.

Bakan Tüfenkci'nin sözünü ettiği sürecin tamamlanması, bir başka deyişle Kilis ve Hatay'ın kapı komşusu Afrin'in normalleştirilmesi için Türkiye şu anda askeri gücünü kullanıyor. Harekât, sahadaki tüm zorluklara rağmen başarıyla sürüyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri hiç kuşkusuz Mehmetçik'in, başka hiçbir dünya ülkesinin askerinde görülmeyen -atalarımızdan tevarüs etmiş- ahlakı, azmi, sabrı ve gücü. Bugünkü yazımızın ana temasını oluşturan bir başka sebep ise ürettiğimiz ve kullandığımız yerli silahlar.

Türkiye'nin son yıllarda silah üretiminde nereden nerelere geldiğine Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) tarafından hazırlanmış 140 sayfalık 'Stratejik Plan 2017-2021' başlıklı rapor başta olmak üzere raporlara dayanarak bir göz atalım. Atalım ki, kendi 'öz' silahlarımızın, geleceğimizi ilgilendiren Zeytin Dalı Harekâtı gibi süreçlerde ibreyi nasıl lehimize çevirdiğini görelim. Ama önce ülkemizin savunma sanayiinde geçirdiği aşamaları birkaç cümle ile özetleyeyim:

İlk evre 1923 ve öncesi. Bu evre, Türk savunma sanayiinin 18. yüzyıldan itibaren Avrupa'daki teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmaya başlamasıyla Osmanlı'nın yıkılışı ve Cumhuriyet'in kıt imkânlarla kurulduğu evreye karşılık geliyor. İkinci evre olan 1923-50 arasında, özellikle 1940'lı yıllarda havacılık sektöründeki atılımlar başta olmak yerlileşme arayışlarının NATO üyeliği ile kesintiye uğradığına şahit oluyoruz. Bundan sonra 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'na kadar geçen savunma sanayiinde neredeyse tam bağımlılık evresi var. Ardından ise 1974'ten günümüze uzanan üç ayrı evrede savunma sanayiinin âdeta çağ atladığı görülüyor. Asıl atılım da 2006'dan sonra…

Bu gerçeği rakamlara dökelim: 2002 yılında 1,3 milyar dolar olan savunma ve havacılık sektörü cirosu 6 milyar dolara, savunma ve havacılık ihracatı 247 milyon dolardan yaklaşık 2 milyar dolara ve Ar-Ge harcamaları 49 milyon dolardan 1,25 milyar dolara ulaşmış. Ayrıca dünyada savunma ve güvenlik alanında en büyük 100 savunma sanayi şirketi arasında üç Türk şirketi de yer edinmiş.

Bir başka veri: 2002 yılında yalnızca 66 savunma projesini yaklaşık yüzde 80 dışa bağımlılık oranı ile yürüten Türkiye, şimdi yüzde 65'in üzerinde yerlilik oranına tekabül edecek şekilde 9 kat artışla 553 proje seviyesine erişmiş.

2002 yılında yaklaşık 5,5 milyar dolar bütçeli savunma projeleri yürütülürken bugün yaklaşık 8 katlık bir artışla 41,4 milyar dolarlık proje hacmine ulaşılmış.

TÜRKİYE'NİN ÖZ SİLAHLARI

Gelelim Türkiye'nin yeni nesil yerli silahlarının neler olduğuna… Türkiye, savunma sanayiinde en büyük atılımı İnsansız Hava Araçlarında yaptı denilse yeridir. İHA ve SİHA'larda Anka ve Bayraktar TB2 öne çıkıyor. Diğer yerli silahlarımız şunlar:

ATAK Helikopteri: Ağır silah yükü ile zorlayıcı 'sıcak hava-yüksek irtifa' görevleri için optimize edilen T129 ATAK Helikopteri, taarruz helikopteri ihtiyacının giderilmesi amacıyla milli imkânlarla üretildi.

Fırtına Obüsü T-155: Topçu silah sistemi. Tamamıyla öz üretim. Atış menzili 40 kilometre. Poyraz adlı mühimmat aracı sayesinde 20 dakikada 48 mühimmat yüklenebilen bir sistem.

Altay Tankı: 2019'un ilk çeyreğinde üretimine başlanacak yerli tank. Altay, Türkiye'nin ilk milli ana muharebe tankı olacak.

SOM Füzesi: TÜBİTAK SAGE tarafından geliştirilen, Roketsan'ın ürettiği yerli füze SOM'un menzili 250 kilometre.

Cirit Füzesi: Yine Roketsan üretimi. Helikopter, IHA, kara aracı, sabit kara platformu, hafif saldırı uçağı, deniz platformları gibi farklı platformlara entegre edilebilen bir füze.

UMTAS Füzesi: Açılımı Uzun Menzilli Tanksavar Füzesi. Taarruz helikopterlerinden kullanım için geliştirilen bir sistem.

Hisar Füzesi: Askeri üs, liman, tesis ve birliklerin hava tehditlerinden korunması amacıyla sabit ve döner kanatlı uçaklara, seyir füzelerine, havadan karaya atılan füzelere ve İnsansız Hava Araçlarına karşı kullanılan hava savunma füzesi.

Zıpkın: Alçak irtifa hava savunma sistemi. ASELSAN üretiyor. Türkiye'nin ilk yerli füze kaidesi. Atışa hazır 4 adet FIM-92 Stinger füzesini kullanıyor.

Koral: ASELSAN tarafından özgün olarak geliştirilen, hedef ülke radarların karıştırılıp aldatılmasını ve iş yapamaz hale getirilmesini sağlayan bir mobil elektronik harp sistemi.

Bunlar haricinde TSK envanterinde karada kullanılan Arma, Kirpi, Tulpar, Ural, Cobra gibi yerli üretim araçlar da mevcut. Yazdığım silahların çoğu Zeytin Dalı Harekâtında da kullanılıyor. Bölgeye öncelikle yaşam götürmek için… Ardından da normalleşme ile birlikte Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci'nin Fırat Kalkanı bölgesi bağlamında sözünü ettiği "Terör bittikçe ticaret artar, ekonomi canlanır" ilkesini hayata geçirmek için…

Bir başka deyişle 'yerli malı'nın ulaşması için bölgenin 'yerli silahlar'la teröristlerden kurtarılması şart.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA