Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Basel Fuarı: Sanatı yeniden düşünmek

1970'ten bu yana kurulan Basel Fuarı, bugün artık milyon dolarlık tabloların satışının yapıldığı, dünyanın en etkili sanat kurumlarından biri... Ve tabii sanatın sermayeyle en yüksek düzeyde ilişkilendiği adres

Dünyanın her yerinde, her kentinde artık sanat fuarları düzenleniyor. Çağdaş sanat fuarları bu alanda özel bir yer kaplıyor.
Çünkü çağdaş sanat denen ve 1990'lardan sonra geliştiği, dönüştüğü kabul edilen bu alanda artık mesele sadece sanatçı ve yapıtı arasında cereyan etmiyor.
Çağdaş sanat, bazılarının o çok çirkin ifadesiyle, bir 'yaşam tarzı'na dönüşmüş durumda. Satıcıları, alıcıları, sanatçıları, fuarları, mimarisiyle bu alanda her bakımdan farklı bir dünya var. Bu bir gerçek.
O derecede ki, sanat yatırımcılığı bugün başlı başına bir ekonomik olgu.
Kime yatırım yapılacağı başlı başına bir sorun. Borsadaki 'boğalar' ve 'ayılar' gibi, kimi bir sanatçı yükselirken alıyor, kimi düşerken. Kimileri yeni doğan, alana yeni giren sanatçıya yatırım yapmak istiyor, kimileri de yerleşmiş, sanat tarihi içindeki değeri sarsılmayacak sanatçılara. Özellikle yeni doğan sanat/ çılar (emerging art) açısından ele alınırsa, ülkeler bile izleniyor. Çin, Rusya, Afrika, Ortadoğu örneğin bu bakımdan çok önemli. Latin Amerika, keza. Bütün maksat insanların birikimlerini aynı zamanda zevkli olan bir dünyada kullanmaları ve hem kendilerini hem de koleksiyonlarını geleceğe aktarmaları.
Fuarlar bu aksa yerleşiyor. Bir fuar o kentin ruhunu yansıtmakla kendisini yükümlü sayıyor. Kentin gerçekliği, kentin genel anlamda sanatla olan etkileşimi bir fuarın yerleşik hale gelmesinde rol oynayan çok önemli şartlar. Ama bir nokta var ki, hepsinden önemlisi o: Bir fuarın gerçek manada koleksiyoner çekebilmesi.
Alıcının olmadığı fuar hiçbir şey ifade etmez.

EN PRESTİJLİ GALERİLER KATILIYOR
Basel Fuarı, tüm bu açılardan çok önemli bir fuar. Şöyle böyle ilk defa 1970'te kuruluyor. Bugün dünyanın en etkili kurumları arasında. Fuara katılmak bir galeri açısından çok prestijli. Ama katılanlar da dünyanın en prestijli galerileri.
Bu çerçeveyi dolduracak şekilde de fuara koleksiyoner, eleştirmen, basın mensubu katılıyor. Binlerce metrekare üstüne yayılmış ana fuarın yanında Scope, Volta, Unlimited gibi yan fuarlar var.
Bunların her biri ana fuara oturanlardan daha farklı karakterde galerileri ağırlıyor.
Ayrıca Art Basel, son zamanlarda Hong Kong'u, ondan önce de Miami'yi aldı.
Ucu nereye varıyor tüm bu işlerin?
Bu meşru sorunun cevabı, hayli tartışmalı.
Basel 1970'te kurulsa da dünyanın sanat fuarlarıyla bu ölçüde iç içe geçmesi 1990'lardan sonradır. Kimilerine göre 2000'li yıllar hazırlamıştır bu zemini.
Doğrudur. 1980'ler daha çok 'büyük sergiler' dönemiydi. Bunlar entelektüel düzeyi yüksek ve önemli düşünürlerin falan düzenlediği gösterilerdi. 1990'lar küratörlüğü temel bir kategori olarak sanata soktu. 2000'lerde ise fuarlar ortaya saçıldı. Dolayısıyla sanat sermayeyle ilişkilendi. Bugün dünyanın önemli galerileri büyük mekanlara yayılıyor.
İçine helikopterlerin indiği galeriler inşa ediliyor.
Sermayenin sanatla bu derecede ilişkilenmesi edebiyatta veya müzikte değil, doğrudan doğruya görsel sanatlarda görülen bir durum. Söz konusu düzeyde bir değere dönüşmeyen sanat yapıtı, bir anlamda oyunda yer almıyor. Ama bu fuarların veya sermayenin en sıradan yapıtları sistemde manipüle ettiği anlamına gelmez. Tersine, fuarlar bienallerle çok yakından ilişkili. Bienallerin oluşturduğu entelektüel ortamda öne çıkan sanatçılar ve yapıtlar bu defa fuarlarda koleksiyonerlerle buluşuyor. "Sanatın bu derecede pahalı el değiştiren bir meta olması doğal mı?" derseniz, yanıtım olumsuzdur. Hayır! Basquiat'nın tablosu 43 milyon dolara satıldı.
Geçen Basel'de Rothko için 75 milyon dolar isteniyordu. Bazı yapıtların fiyatları açıklanmıyor. Özel olarak soranlara söyleniyor. Bu, sorunlu hatta anlamsız bir durum. Ama ne yapalım ki, böyle ve bu parasal genişlemenin arkasında başlı başına bir mekanizma var. Gene de söz konusu durum öncü sanatın doğmasını engellemiyor. Engellemediği gibi 'piyasa' asıl onun peşinde. İnsanlar fuarları, daha çok da bu anlayışla dolaşıyor. Yeni bir şey bulmak ve onunla yaşamak adına.
Ayrıca o kadar galeriyi, yapıtı bir arada görmek de başka türlü mümkün değil.
Küreselleşmenin bir imkanı da bu.
Her fuar bir macera!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA