Türkiye'nin en iyi haber sitesi

REFİK ERDURAN

Ün dediğin...

Ün ve sanat sözcüklerini bir araya getirdik ya, halt ettik. Bağlantılı olmak şöyle dursun, çoğu kez ters orantılıdır o iki kavram. Düşünün: ülkemizde İbrahim Tatlıses, Leyla Gencer'den 10 kat daha ünlü. Türkiye'ye çok azizlikler etmiş olan Süleyman Demirel'in bir resim galerisine, konsere, tiyatroya gittiğini duymadım. Ama cumhurbaşkanlığı sırasında bir ara o alanın da destekçisi görünmeye heveslendi, çoğu İbo ayarında yüze yakın kişiyi devlet sanatçısı ilan etti. Anında alay konusu oldu söz konusu unvan. (Zaten 'devlet sanatçısı' lafı gülünçtür. Gerçek sanatçı eğer desteklerse devlete şan bağışlamış olur; devletin ona ihsan edebileceği onur yoktur. Berlin Duvarı yıkılmadan önce katıldığım uluslararası kültür toplantılarında Sovyetler Birliği'nden ve Doğu Avrupa ülkelerinden gelen kimilerinin yakalarındaki 'Devlet Sanatçısı' kartlarına Batılı delegeler gülmemeye çalışarak bakarlardı. "Bu kişi sanatçı olsa devlet desteğini boynuna asmaz," diye düşündükleri belliydi.) Ün sorununa gelince... Bir anımı anlatayım. Türkiye İşçi Partisi'nin altın dönemi. Mehmet Ali Aybar partiye ciddi güç ve 15 milletvekilliği kazandırmış. Biri de Çetin Altan. Onun uslanmadan önceki hızlı yılları. Ben her gün Milliyet'te yazıyorum. Sol kesimin basın gözdeleriyiz. Heyecan dolu bir seçim kampanyası sırasında Çetin, İzmir'e gidecek, konuşmalar yapacak. İzmir kafilesine katılmam, orada olup bitenleri yazmam istendi. Kutsal görev! Kalktım, gittim. Gerçekten kıyamet kopuyor İzmir'de. Çetin iyi konuşur. Açıldıkça açıldı. Yer gök inliyor. Fransız Devrimi'nden sahneler sanırsınız. Beni de kürsülere çağırıyorlar orada burada. Ne dediğim önemli değil. Gürültüden söz pek anlaşılmıyor zaten. Bir gün, akşama doğru, helak olmuşuz. Dinlenmemiz için partililer kolumuza girip bir eve götürdüler. Orada da hayranları Çetin'in başına toplandı. Ben bir yan odaya kaçtım. Karşımda yaşlı bir hanım oturuyor. Sonra zeki yüzlü bir kız çay getirdi, hanımın yanına ilişti. Üniversiteli olduğunu düşündüm nedense. Hayran hayran bakıyor gibi geldi. İçimden "Tabii," dedim, "solun ünlü yiğitleriyiz." Ama biraz sonra sordu çekinerek: "Affedersiniz, siz... Bir de içerideki bey... Ne iş yapıyorsunuz?" Hiç unutmam!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.