Türkiye'nin en iyi haber sitesi

CEM SANCAR

İndiragandinin dönüşü

Öyle olur ki, bir kelime bazen gerçeği tokat gibi şaklatır...
Bugün İstanbul'un şehrengiz argosunda arkadaşına biraz muzır takılmak ile hafiften şaka yollu laf atmak arasında gezinen bir kelime vardır: İndiragandi.
Mesela şık bir parka giyersiniz, arkadaşınız sorar, "vay nereden indiragandi bu?" Siz cevap verirsiniz, "valla yüzde elli indirim yapıyorlardı oradan indiragandi!"
İndiragandi artık yaşayan Türkçeye girmiştir...

***

İndiragandi kelimesi kökünde bir tür Sülün Osmanlığı çağrıştırsa da günümüzde artık ceza hukukunun dışına çıkmış, latifeli şekil arz etmişti. Zaman içinde mutedilleşmiş, akıllı uslu olmuş, eski illegal utancı sabıka kaydından silinmişti.
Yani 2025'in kent sokaklarında artık bileğinden kelepçeli bir kavram olarak kullanılmıyordu. Ama esas karşılığını hokkabazca bir kurnazlıkta bulduğu ve onu işaret ettiği de su götürmez...

***

Ne ki bu anlattığım, kelimenin yıllar içinde dönüşerek geldiği noktadır.
Bu işler böyledir. Argonun, bir hicvin seslenişi halkın ağzına yerleştikten sonra zaman içinde değişir, marjinalliğini kaybeder ve uysallaşır. Tamam da ilk ne vakit ortaya çıktığı ve milletin esrarengiz mizah zekâsıyla hangi duruma karşı söylendiği mühim konu...
Biz kelime avcıları bu kavramı 90'larda, eski cumhuriyetin Haliç ve yolsuzluk kokularında, darbeci arsızlıklarında, banka sövüşmelerinde, ihale üç kağıtlarında, rüşvet tsunamilerinde, seçilmişlerin-atanmışların bir mucize gibi büyüyen mal varlıkları esnasında duyduk. Faili meçhullerde el değiştiren servetlerde işittik.



İndiragandi kelimesi 90'larda yeraltı edebiyatının loş uzayında olan biten rezaletlere karşı üretilmişti.
O eski soygun toplumunda, şehrin kenarlarına, izbe bakımsız mahallelerine itilmiş can derdine düşmüş arka sokak ahalisi var olan gidişata "İndiragandi Cumhuriyeti" demişti. İSKİ yolsuzlukları, çamur deryası sokaklar, kolera taşıyan sular, patlayıp duran kanalizasyonlar ve tangır tungur belediye otobüslerinin dünyasıydı oralar. İkide bir kablolardan kopup yolda kalan elektrikli tramvaylara "boynuzlu" denmesinin gizli bir nedeninin olup olmadığı bilinmez ama belediye başkanlarının mezbele semtlerden çıkıp villalar semtine alengirli Mercedeslerle sülale boyu taşındıkları iyi bilinir...
Büyük yolsuzluklar zapturapt altına alınmış milletin gözü önünde sürüp giderken sesini yükseltenler cuntacı profesörlerin yazdığı anayasayı ilga filan diyerekten derdest edilir, söylediklerine söyleyeceklerine bin pişman edilirlerdi.
Eski Türkiye buydu...
En iyisi kısık sesle konuşmak ve dalga geçmekti. Onun için İstanbul şehrinin gözden ırak gölgelerinde çay muhabbeti koyan hırçın delikanlılar, "ne seçimi ya indiragandi işte!" diye bıyık burkarlar, seçilmişlerin itibarını çaktırmadan asfaltın aks çökerten çukurlarına, taşmış rögarların deliklerine bırakırlardı. "Alayı indiragandici bunların abicim" lafı bir söylenti olur, otoban kenarlarında ebegümeci toplayan kadıncıkların kulağına gelir, gelinlik kızlar kıkırdar, sabah ezanından önce sefertaslarıyla emekli maaşı kuyruğuna giren ihtiyarlar bilmese bile bu kelime o dönemi anlatır, bir tür düşkünlük belirtisi olarak karşılanırdı.
Siyasete bu gözle bakılırdı...
İstanbul sessiz dururdu ama içten içe kaynayan bir itiraz suları kesik ev içlerinde çekirdek çıtlatılarak büyürdü.

***

Sonra gün geldi cengâver seçim oldu, indiragandi kültü sarsıldı. Müslüman demokrat siyasetçiler iktidara geldi. İstanbul onlar sayesinde ihya oldu. Haliç temizlendi, çöpler toplandı, ulaşım modernleşti. İndiragandicilik resmî ideolojiden olabildiğince dehlendi.
Artık nasıl daha iyi hizmet verilebilir fikrinden, modernleşmenin eksik gediğinden, çağdaş bireyin yeni isteklerinden bahsedilir olmuştu ki...
Eski Türkiye, ketenpereci bir müteahhit kılığında sahneye giriverdi...
Reformcu siyasetin dûçar olduğu damar sertliğinden ve bunun neticesi neşesizlikten faydalanarak aradan sıyrılan bir reklam spotunun plastik sırıtışı ortama sızdı. Ondan sonra da İstanbul'un başına gelmeyen kalmadı...

***

İşte bu, o eski o lanetli indiragandinin geri dönüşüdür. Yalapşap temizlenmiş bir geçmişin tortularında gizlenen sinsi bir bakteri...
Şu an geride bıraktığımızı sandığımız o kötü anıları yeniden ve hayretle seyrediyoruz.
İnşallah bu son olur da "İndiragandi" kelimesi bize bundan böyle sadece mizahı ya da belki distopik bir romanın başlığını hatırlatır...

Meraklısına:
Dikkat ederseniz bütün katakulli "Kültür" üstünden yapılmakta. Belediyenin bu sözde kültür kurumları apaçık bir suiistimal merkezi olarak kullanılmakta. Benim naçiz önerim; bir an evvel turizmden bağımsız bir "Kültür Bakanlığının" kurulması ve tüm kültürel etkinliklerin onayının bir ölçüde özerk ve sivil aydınlardan kurulu bir bakanlık platformuna verilmesidir. Bu siyasi finans pompası belediyelerin elinden alınmalıdır...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.