"Yasalar önünde herkesin eşit," olduğu çok söylenir, sık söylenir. Kimi durumlarda da doğrudur. Ancak esasta hal ve gidiş farklıdır. Bazılarının daha eşit olduğu aynı ile vakidir. Çünkü hukuk mülktür, mülkiyet ilişkilerinin amentüsüdür. Bu nedenle mülkün sahibi her daim daha eşittir. Mülksüzler daha az. Yani genellikle parayı veren düdüğü çalar! Tuzla tersanelerinde ölen işçiler, Adana'da baraj kazasında suya kapılıp giden garipler; Esenyurt'ta yana yana ölen Vanlı, Ordulu göçmen kuşlar hep daha az eşittir. Bu nedenledir, mülksüzlerin hayattan kopuşlarının sessiz, gazete satırlarından gidişlerinin çabuk olması. Ölürken sigortasız, ölünce alelacele sigortalanmaları.
***
Devlet de mülkün üstüne yükselir. Bir anlamda mülkün kendisidir. Bu nedenle daha eşittir halkından. Mesela 12 yaşında polis tarafından 'terörist' diye öldürülen Uğur Kaymaz, daha az eşittir devletten. Faili meçhul cinayetlere kurban gidenler de. Pozantı Cezaevi'nde tecavüze, işkenceye uğrayan çocuklar da. "Babası teröristti," diye savunma yapan devlet; "Devlet adına kurşun sıkanlar"; Pozantı'daki gardiyanlar, müdürler ve 'mikro-devletçikler' ise daha eşittir. Sivas'ta katliam sürerken "Vatandaşla emniyet güçlerini karşı karşıya getirmeyin," diyen dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, üç maymunu oynayan dönemin Başbakanı Çiller ile Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ve yakanlar daha eşittir. Yakılanlar daha az! Yani hukuk bir masa ise mülkiyet ilişkileri ayaklarıdır. Yani at sahibine göre kişner! Yani adalet 'mülkün' temelidir!