Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ABDULLAH İNCE

Ne oluyor bu gençlere?

Yaşadığımız çağı tanımlamak üzere kullanılan kavramlardan biri bilgi toplumudur. Bilgi toplumunun en önemli özelliklerinden biri ise bilginin yoğun üretimi yanında bilgiye erişim imkânlarının artmasıdır.

İnternet haberciliği bilginin hızlı dolaşım araçlarından biri. Bilginin hızlı dolaşımı bilgi kaynaklarının denetlenmesi sorununu da beraberinde getiriyor. Ancak sorun sadece bilginin kaynağının denetlenmesi ile sınırlı görünmüyor. Baudrillard'ın kavramı ile konuşacak olursak bilgi toplumunu tehdit eden bir sorunumuz var: Hipergerçeklik. Hipergerçeklik kısaca gerçekliğin yerine inşa edilen taklitlerin, gerçekliğin yerini almasıdır. Bu durum o kadar yaygınlaşıyor ki kanserli bir hücre gibi yayılan simülarklar bütün toplumu esir alıyor.

Baudrillard'ın kavramsallaştırmasının izinin sürülebileceği alanların başında şüphesiz medya geliyor. Bir konuda "üretilen bir gerçeklik" hızlı bir şekilde dolaşıma giriyor ve sonuçta bazı konuların "şüyuu vukuundan beter" oluyor.

Bilginin yayılmasında kritik bir rol oynayan medyanın bazı yerleşik davranış kalıplarını aşması zor görünüyor. Televizyonların yeni yaygınlaştığı dönemlerde hemen her ramazanda, mübarek ayın maneviyatını yakalamak isteyenlerin ağzında kekre bir tat bırakan haberler meşhurdu. Dindarlık duygusunun yaşanması yerine bu tartışmalar arasında mübarek ay geçip giderdi.

Bugün benzer bir durumgençlerin inançları konusunda yaşanmaktadır. Bilindiği gibi Türkiye'de son dönemde çok sayıda gençlik araştırması yapılıyor. Bu iyi bir şey. Bu araştırmaların bir kısmı gençlerin inançları, dindarlığı, dindarlığın bazı boyutları ve bu boyutların çeşitli değişkenlerle ilişkisi üzerine gerçekleşiyor.

Sanayi toplumu ile başlayan toplumsal değişimin hızı günümüzde hayli ileri düzeyde. Değişimin en açık izleneceği kesim de gençler. Akademik çalışmalar gençlerin dini düşünce, duygu ve davranışlarında bir değişim olduğunu gösteriyor. Ancak değişim tek başına nötr bir kavram. Ona yüklediğiniz anlama göre değişim, gelişim anlamına da gelebilir bozulma anlamına da. Tabii değişimin bazı dinamikleri var. Bunları görmeden sosyal gerçekliği okumak peşin hüküm anlamına gelebilir.

İşte sorun burada başlıyor. Bilhassa medyada fazlaca gündemde tutulan bazı haberlere göre Türkiye'de gençlik ateizme, deizme kayıyor. Ancak bazı dönemlerde içeriği bile değiştirilmeden tekrar tekrar verilen haberlerin bir kısmında algı, çoktan olgunun önüne geçmiş durumda. Peki, gerçekte olan ne, Akademik çalışmalar ne diyor?

Türkiye'de gençlerin dini düşünce ve inançları, dindarlıkları konusunda saha araştırmaları ilahiyat fakülteleri başta olmak üzere birçok kurum, kuruluş ve araştırmacının ilgi alanında. Bu çalışmalar içinde ciddi ve önyargıdan uzak olanları göz önünde bulundurarak konuya eğildiğimizde ortaya çıkan sonuç net:

Evet, gençlerin dindarlığı değişiyor. Ama gençlerin neyi değişmiyor ki? Her alanda kutsadığımız değişimi din konusuna geldiğinde neden yadırgıyoruz. O zaman gençlerdeki dini değişimi bozulma olarak okuyabilir miyiz?

Mademki akla ve bilime önem veriyoruz. O halde bilimsel çalışmaların sonuçlarına bakalım. Bu çalışmaların tamamına yer veremeyeceğimize göre başlıca çalışmalardan bahsedelim. Yakın dönemde (2013) Türkiye'de yapılan en kapsamlı dini hayat araştırması DİB tarafından tasarlanıp TÜİK tarafından gerçekleştirilen "Türkiye'de Dini Hayat Araştırması". Bu çalışmanın verilerine göre gençler yüzde 98,5 oranında Allah'ın var ve bir olduğuna inanıyor. Üstelik bu gençlerin yaklaşık yüzde 97'si Kur'an'da anlatılanların hepsinin doğru ve bütün zamanlarda geçerli olduğunu düşünüyor. Yani bu gençler iddia edildiği gibi deist de değil. 2013 yılında ve 2016 yılında SEKAM tarafından yapılan araştırmada da sonuçlar buna yakın. Konuyla ilgili en yeni çalışmalardan biri TGSP tarafından yaptırılan "Türkiye'nin Gençleri Araştırması". Bu çalışmada da kendini dini referansla tanımlayan gençlerin oranı yüzde 97,2. Bu listeyi uzatmak mümkün.

O zaman başa dönelim. Baudrillard haklı mı? Ne oluyor gençlere? Gençler değişiyor. Dindarlıkta değişiyor. Klişe ifadeyle değişmeyen tek şey değişimin kendisi. Değişimi yönetmekte toplum olarak bize düşüyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA