Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BİLGEHAN ÖZTÜRK

DEAŞ Neden Rusya’yı Hedef Aldı?

Moskova, şehir merkezinin hemen dışındaki bir konser salonuna düzenlenen terör saldırısıyla yirmi yılı aşkın bir süredir en ölümcül ve sansasyonel terör saldırısına şahitlik etti. 139 kişinin hayatını kaybettiği saldırının failleri 48 saat içinde Rus güvenlik güçlerince yakalandı ve sorgulandı. Saldırıyı bizzat icra eden dört Tacik saldırgan sorguları sırasında saldırıyı para karşılığında yaptıklarını iddia ederken DEAŞ saldırıyı üstlendi. Resmî açıklamalar ile medya aracılığıyla paylaşılan bu ve benzeri bilgilere rağmen herkesin aklında saldırıya dair bunların ötesine geçen sorular bulunuyor. İcrasının başarılı olduğu anlaşılan, ciddi bir planlama ve hazırlık aşaması gerektiren böyle bir saldırının istihbaratı Rus güvenlik güçleri tarafından nasıl alınamadı? Veya Batılı çevreler ve mecralarda çokça iddia edildiği gibi Moskova saldırının istihbaratını aldı, ancak bir "yanıltma harekâtı" kapsamında saldırının gerçekleşmesine göz mü yumdu? Rus yetkililerin iddia ettiği üzere, saldırı Rusya'ya hasım aktörlerin -ABD, İngiltere ve Ukrayna- gizli servisleri tarafından planlanıp DEAŞ'a "taşere" mi edildi? Soruları çoğaltmak mümkün.

Bu ve daha pek çok soruya doyurucu cevaplar bulmak mümkün olmayabilir, ancak ihtimaller dahilinde birtakım değerlendirmeleri yapmak mümkün. Öncelikle saldırıyı üstlenen fail üzerinden, herhangi bir istihbarat servisi ya da devlet aktör desteği olmaksızın da DEAŞ'ın kendi imkanları çerçevesinde böyle bir saldırıyı gerçekleştirmesi pekâlâ mümkün. Bu, elbette DEAŞ'ın hiçbir şekilde istihbarat servislerinin sızmasına ve yönlendirmesine açık olmadığı anlamına gelmiyor. Ancak bu ihtimal, tatmin edici bir şekilde açık kaynak bilgileriyle teyit edilemeyeceği için öncelikle üzerinde durulmayı hak etmiyor. DEAŞ'ın Moskova'daki saldırısına benzer şekilde pek çok farklı ülkede, farklı ölçeklerde etki uyandırmış saldırıları bulunuyor. Moskova saldırısının birtakım ayrıntılarında DEAŞ'ın şimdiye kadarki saldırı örüntülerine aykırı unsurlar olmakla birlikte, bu tip saldırıları düzenlemenin DEAŞ'ın imkân ve kapasitesi dahilinde olduğunu kabul etmeliyiz.

DEAŞ'ın neden Moskova'yı, bir konser salonunu veya Rusya'yı hedef aldığı sorusuna geldiğimizde, çok karmaşık mesajlar ve sembolizm aramak yerine daha basit bir gerçekten hareket etmemiz gerekiyor. Irak ve Suriye'de toprak kontrolünü ve ana omurgasını kaybeden örgüt, bugün varlığını, gücünü ve iddiasını hissettirmek için eskisinden çok daha az seçeneğe sahip. "Hilafet" ve "İslam devleti" iddiasını henüz canlı tuttuğu dönemlerde hedeflerini ve saldırı şekillerini çok daha stratejik, mesaj ve sembolizm dolu seçen DEAŞ, bugün bu kadar "seçici" olma lüksüne sahip değil. Dolayısıyla DEAŞ'ın, Moskova'da olduğu gibi propaganda değeri yüksek saldırıları, fırsat bulduğu her zaman ve her yerde gerçekleştirmeyi cari harekât tarzı olarak benimsemiş olma ihtimali, örgütün bugünkü gerçekliğine daha uygun düşüyor.

Bununla beraber, Rusya'nın hedef alınmasını DEAŞ açısından kolaylaştıran ve adeta "cazip" hale getiren birtakım unsurlar bulunuyor. Birincisi Rusya, Ukrayna'da kendisini pek çok açıdan zorlayan bir savaş yürütüyor. Bu savaş, kara, deniz, hava, siber, propaganda, uydu ve uzay gibi pek çok farklı düzlemde ve cephede yürüyor. Uzun bir süredir NATO üyesi ülkelerin askeri yardımlarıyla sadece Ukrayna'nın muharip olduğu sınırlı bir savaş olsa da bir NATO-Rusya çatışmasına dönüşmenin tehlikeli sınırlarını sürekli zorlayan bir mahiyet de arz ediyor. Bu atmosferde Rusya'nın bütün aktif güvenlik varlıklarının bir teyakkuz halinde en öncelikli tehdit algısı ve kaynağına, yani Ukrayna ve NATO'ya yönelmiş durumda olduğunu tahmin etmek zor değil. Devam eden ve sürekli yeni tırmanma unsurları eklenen konvansiyonel savaş ile ona hasredilen kaynakların, terör gibi asimetrik ve tarif edilen ortamda öncelik olmayan nispeten daha küçük bir tehdit kaynağına yönelik körlük doğurmuş olması son derece muhtemel.

Benzer bir örüntü DEAŞ'ın Kirman'daki saldırısında da görülebilir. Hamas'ın 7 Ekim saldırısı sonrası ABD'nin toplam donanma gücünün yarısını bölgeye getirdiği; ABD ve İngiltere ile Husiler; İsrail ile Hizbullah; Irak ve Suriye'de İran vekil güçleri ile ABD'nin doğrudan birbirine angaje olduğu bir ortamda İran'ın da öncelikli tehdit algısı ile teyakkuzunu hasrettiği aktör elbette DEAŞ değildi. DEAŞ'ın hem İran hem de Rusya'daki saldırılarında bu aktörlerin "meşguliyet" ve "dikkat dağınıklığı", çok elverişli bir istismar imkânı yaratmıştır.

İkincisi DEAŞ, Rusya'nın kendisine dönmesi muhtemel maliyet açısından "düşük maliyetli" yanını görmüştür. Daha evvel ABD'nin liderliğini yaptığı, Irak ve Suriye'de hem havadan hem de karadan örgütü tasfiye etmeye matuf "DEAŞ'a Karşı Küresel Koalisyon" bugünkü şartlarda oluşabilir mi? Ya da Ukrayna savaşı sebebiyle çoktan uluslararası alanda bir paryaya dönüştürülen Rusya'da terör saldırısı gerçekleştirdi diye ABD, daha evvel oluşturduğu küresel koalisyonu tekrar oluşturup kararlı bir şekilde DEAŞ'a bedel ödetir mi? Cevabı net bir şekilde "hayır" olan bu soruları, DEAŞ elbette ıskalamamıştır. DEAŞ'ın özellikle "Horasan" kolunun neden hep ABD'nin hedefindeki aktörleri hedef aldığına bir de bu gözle bakılmalı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA