Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Fren bakımı

Bir evde üstü örtülü nedenlerle gerginlik tehlikeli boyutlara ulaşmışsa, tartışmalarla ilgisiz görünen küçücük sözler bile kavga tetikler. Örneğin kocanın bir sarışınla kırıştırdığından kuşkulanılıyorsa, yaptırılacak badananın rengi konuşulurken adamın sarı deyip hanımın da "Sen zaten sarıya pek düşkünsündür" gibi bir iğnelemesiyle bela çıkar.
Türkiye'de biz bu dönemde o durumdayız. Tepkilerde acele etmemek, tavır koymadan önce her davranışın anlamını kavramak için önünü arkasını düşünmek gerekiyor.
Laikliğin elden gitmekte olduğuna inanmakta kesin kararlı bir dostumla karşılıklı gazete karıştırırken "Hoppala!" dedi birdenbire. "Azıttılar artık!"
"Hayrola?"
"Kızlarla erkeklerin ayrı okullarda okuması önerilmiş. Tavsiye eden İzmir İl Milli Eğitim Müdürü. Bakan Hanım da prensipte onay vermiş."
Bir çeşit refleksle dostumun tepkisine katıldım; canım sıkıldı.
Meslek alışkanlığıdır: tepkiler hemen yazı biçimini alır kafada. O konuda yazacağımın ana hatlarına da anında karar verdim.

***
İnsanlara ayrı yer göstermek onları aşağılama ve "hadlerini bilmelerini" sağlama niyetinin belirtisidir çoğu zaman. Avrupa şatolarında da, Osmanlı konaklarında da hizmetkârların kendi bölümleri vardı.
Amerika'nın zencileri, Avrupa'nın yoksul Yahudileri, Hindistan'ın paryaları gettolara tıkıldılar.
Kız öğrencileri erkeklerden ayrı yerde okutma girişimi de kadın-erkek eşitliğine aykırı bir "geri adım" gibi görülebilir.
Oysa Müslüman ülkelerin pek çoğundaki gelişme gecikmesinin en önemli nedenlerinden biri nüfusun yarısının ikinci sınıf insan sayılarak devre dışında bırakılmasıdır.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile tanışmışlığım var. Kafası işlemeyen politikacılardan olmadığını biliyorum. Geri adım önerisini desteklemeyi yakıştıramadım ona. Eğitimimizi Batı'ya yetişme çabasında tökezletmek istemiyorsa tutumunu hemen gözden geçirmeli...
Falan filan...
***
Birkaç saniye içinde bunları kafamda toparlarken birden durdum, gülmeye başladım. Çünkü kendi geçmişimle ilgili küçük bir ayrıntıyı unutmuştum:
Bendeniz Orta ve Lise eğitimimi Robert Kolej adlı Amerikan okulunda yaptım. O sırada kız öğrencilerle bir arada değildik. Biz Bebek sırtlarındaki bir tepedeydik, onlar Arnavutköy'deki apayrı bir tepede!
Konuya ilişkin bilgilerimi hatırlamaya çalışarak soruna karşıt yönden de bakmak için zorladım zihnimi.
Eflatun kadınların yeteneklerini överdi, ama Aristo doğanın onlara biçtiği işlev bambaşka olduğu için farklı yoldan yetiştirilmeleri gerektiğini ileri sürmüştü. Yüzyıllar boyunca Batı'nın eğitim sistemine o görüş egemen oldu. "Uygar" ulusların gözbebeği eski Yunanistan ve Roma'da kızların öğretim görmesi adet değildi.
Avrupa'da o anlayış Aydınlanma Çağı'na kadar sürdü. Orta ve yüksek eğitimde cinsler arası eşitliğin gözetilmesi ise çok daha yeni bir gelişimdir.
İlk örneklerine ancak 19. yüzyıl başlarında, Amerika'da rastlandı.
Rusya'da komünistler devrim yapınca kız ve erkek öğrencilerin ayrı tutulmasını yasakladılar. Stalin 1943'te o yasağı tersine çevirirken ilginç bir gerekçe ileri sürdü:
"Kızlar erkeklerden çabuk gelişiyor. Bir arada okurlarsa oğlanlar hızını kesiyor onların."
Diktatör ölünce sistem yine değişti, Rusya'daki bütün okullar "karışık" oldu.
***
Diyeceğim, bu işte de, çoğu konuda da karşıt görüşlere yer var bol bol. Hemen art niyet beslemekle suçlamayalım birbirimizi.
Ancak, piyasaya bir öneri sürerken ortamı hesaba katmak gerektiğini de unutmayalım lütfen. Şu ara kamplaşma artırabilecek her şey zehir toplum için. Öyle acayip günlerden geçmekteyiz ki, yalnız yanlış olandan değil, yanlış yorumlanabilecek olandan da kaçınma uğruna Abdülhamit sansürcüsü gibi düşünmek şart.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA