Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Formül bitince

Türkiye ile AB arasındaki zina krizi 10 günde aşıldı ama "C" harfi, yani "Cyprus" pürüzü iki ayda giderilemedi. Ve AB'nin 25, İKÖ'nün 57 üyesini İstanbul'da biraraya getirecek "Medeniyetler randevusu" iptal edildi. Yazık.
Olayı, iki yıl geriden alarak anlatalım. 11 Eylül saldırılarından sonra Samuel Huntington'un "Medeniyetler çatışması" tezinin taraftarı artınca, Türkiye tarihi bir girişimde bulundu: Batı ve İslam'ı buluşturmak. AB'nin de tam desteği alındı. Sonuçta Şubat 2002'de İstanbul'da AB ile İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) üyeleri dışişleri bakanlarının katılımıyla Bakanlar Forumu gerçekleştirildi.
Toplantının olumlu sonuçları görülünce "İstanbul ruhu" diye tanımlanan bu buluşmanın kurumsallaşması kararlaştırıldı.
Yaklaşık 1.5 yıl sonra, 2004 Haziran'ında yine İstanbul'da İKÖ dışişleri bakanları toplandı ve Türkiye'nin girişimiyle bir karar aldı: KKTC'nin örgütte "Müslüman Türk Toplumu" olan statüsünün "Kıbrıs Türk Devleti"ne yükseltilmesi. Dayanak olarak da, Annan Planı'nda Kuzey Kıbrıs'tan böyle söz edilmesi gösterildi. Karar ne KKTC'nin "gözlemci" statüsünü değiştiriyor, ne de "tanıma" ya da "kabullenme" anlamına geliyordu. Sadece İKÖ üyeleriyle daha yakın ikili ilişkiler kurabilme imkanı veriyordu.
Türkiye yaz sonuna doğru İkinci AB-İKÖ Bakanlar Forumu davetiyelerini göndermeye başlayınca, tekere ilk çomak Lefkoşa'nın güneyinden sokuldu: "Kıbrıs Türkleri'nin toplantıya Kıbrıs Türk Devleti adıyla katılmasına ses çıkarılmazsa, bu AB tarafından tanınma anlamına gelecek." Onu Yunanistan izledi.
Birlikte AB'ye, özellikle dönem başkanı Hollanda'ya baskıya başladılar. Girişimlerin sonucunu herkesin yaz rehavetinde olduğu 20 Ağustos'ta Rum gazetesi "Fileleftheros" manşetten duyurdu: "AB'den Türkiye'ye veto!"
Ankara buna tepki vermemeyi, gizli diplomasi yürütmeyi tercih etti.

Demokrasi ve erdem

Sonra akreditasyon günleri geldi. İki taraf da tutumunda direnince, ara çözümler arandı. Örneğin Fransa "AB ülkelerinin Ortak Forum'a katılmasını ama Kıbrıs Türk Devleti'ni tanımadıklarını açıklamasını" önerdi. Yunanistan ve Rum yönetimi ile AB'nin bazı yeni üyeleri karşı çıktı.
Hollanda, "gözlemci üyeler"in masalarında tanıtım yazısı olmadan katılmalarını teklif etti. Türkiye, "Normal birşey değil" diyerek geri çevirdi.
Hollanda bir formül daha geliştirdi: KKTC'nin adı "TCC" olsun. Bunu Rumlar "Turkish Cypriot Community" (Kıbrıs Türk Toplumu), KKTC ise "Turkish Cypriot Country" (Kıbrıs Türk Ülkesi) diye algılasın. Türkiye sıcak bakmadı.
Son çare olarak, dışişleri bakanları yerine daha düşük düzeyde katılım gündeme geldi, onu da Yunan-Rum ikilisi reddetti.
Geriye iki seçenek kaldı: Ya erteleme ya iptal. İlki onur kırıcıydı. Türkiye doğal olarak ikincisini seçti.
Elbette bu gelişme Türkiye-AB ilişkilerini hiçbir şekilde etkilemeyecek.
Ancak konunun bir yönü daha var: AB'nin Kıbrıs Türkleri'ne tavrı. Hatırlayacaksınız, Annan Planı'na Türk tarafının "evet", Rumlar'ın ise "hayır" dediği 24 Nisan referandumundan sonra AB esip gürlemişti: "Rumlar bunun bedelini ödeyecek. Türkler'e kesenin ağzını açacağız, tecriti kaldıracağız, doğrudan uçuşları başlatacağız..." Bugüne kadar hepsi lafta kaldı. Şimdi de "Üç Maymunlar"ı oynuyor.
Tamam AB'de uygarlık var, demokrasi var ama erdem eksik. Hem de epey.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA