Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

‘Diktatör’ün’ kıymetini bilin

"Her şey sandık değildir" diyorlardı. Kesmiyor, "Hitler de sandıkla gelmişti" lakırdılarına sardırıyorlardı.
Kesmiyor...
Milletin gözünün içine baka baka "Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi sayılacak" şeklinde taaccüp gösterilerinde bulunuyorlardı.
Mısır'daki Sisi darbesini bile "Demokrasi darbelerle de gelir" coşkusuyla alkışlamışlardı.
Rezillikte sınır tanımıyorlardı.
Darbe marifetiyle mahpus damına atılan Mursi için de "yüzde 52 ile gelmişti" diye müstekreh 'göndermelere" tevessül ediyorlardı.
Yani, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da aynı tarife uygulansın" siparişi veriyorlardı.
Zaten FETÖ de "teknik nakavt" aşamasına ulaşır ulaşmaz "psikolojik savaş" başlatmış, dönemin Başbakanı Erdoğan'ı "diktatör" ilan etmişti. Bunlar da koro halinde eşlik etmekte hiç gecikmemişti.
Şu hale bakın ki...
"Diktatör" dedikleri Erdoğan "ölümüne" direniş çağrıları yaparak 15 Temmuz gecesi bu ülkeyi misli görülmemiş işgalden kurtardı.
Şayet kurtarmasaydı...
Mesela, sevgili dostum Yılmaz Özdil, Mansur Yavaş bize Mustafa Kemal'in Ankara'sını geri aldı, Anıtkabir'i bize geri aldı, Hacı Bayram Veli Camii'ni bize geri aldı falan diyemeyecekti.
Aslında bu telakki, "sahte senetle mi geri aldı" yollu şakadan ötesini hak etmiyor.
Lakin yine de söyleyelim:
Şayet 15 Temmuz'da bu aziz vatan işgalcilerden "ölümüne" kurtarılmasaydı (yani, "tiyatro" diyerek seyredilseydi) "geri alındı" diyebileceğimiz bir Ankara'mız dahi kalmayacaktı.
Bir de şu var:
Madem geri aldınız, müstevliler neden seviniyor?
Madem geri aldınız, Kandil'deki PKK lideri Karayılan neden "Bu seçimler çok önemli. AKP ve MHP'ye verilecek her oy PKK'yı 'vur' ve 'öldür', demektir..." dedi?
Madem geri aldınız, ABD Dışişleri Bakanlığı henüz resmi sonuçlar ilan edilmeden Türkiye'ye neden parmak sallamaya başladı?
CHP'li dostlarım yanlış anlamasınlar, sevinmeleri beni de çok mutlu ediyor.
Zira, her seçim hüsran yaşayınca bonzai içmiş gibi davranıyorlar. (Gerçi Yılmaz Özdil dostumda sevinmek de aynı etkiyi yaratmış ama geçici bir haldir diye umuyorum.)
CHP'li dostlarıma her şeyden evvel şuncağızı anımsatmak isterim:
Sistem değişti.
Eski sistem devam etseydi, bu seçimde de sevinciniz güzel İzmir'imizle sınırlı kalacaktı.
Yatın kalkın "diktatör" dediğinize dua edin (Nasıl bir diktatörse artık, 16 yılda 1O seçim mi olurmuş!)
Eski sistem sayesinde Erdoğan 94'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı yüzde 25'le kazanmıştı.
AK Parti de 2009'da yüzde 44 ile mezkur belediyeyi kazandı.
Türkiye geneli üzerinden gidecek olursanız, AK Parti 2002 seçimlerinde 365 milletvekili çıkartıp tek başına iktidar olduğunda sadece yüzde 34 oy almıştı.
Dikkat buyurun, 31 Mart 2019 seçimlerinde AK Parti Türkiye genelinde yüze 44 oy aldı.
Takdir edersiniz ki 2002'den 2019'a kadar (tam 17 yıl, dile kolay) kesintisiz iktidarda olmanın yorgunluğuna rağmen yüzde 10 oy artırmak görülmemiş bir başarı hikayesidir.
"Seçmen iradesini makarna kömüre satıyordu, bu seçimde makarnayı biz dağıttık kazandık" kafasında değilseniz bu yüzdeler size anlamlı analiz yapmak için kapı aralayacaktır.
Yok 'Biz halimizden memnunuz' diyorsanız, gelecekteki seçimlerde tekrar hüsran yaşamanız kuvvetle muhtemel.
Bu da beni çok üzer.
Hayır yani ne sanıyorsunuz, siz üzülünce sevineceğimi mi?
Aşk olsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA