Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

İstiklal, istikbal, istihsal...

Kurtuluş Savaşı kazanılmış ama henüz tam bir zaferden söz etmek mümkün değildi. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün işaret ettiği "askeri zaferleri iktisadi zaferle taçlandırma" hedefi, genç Türk Devleti'nin önüne konmuştu.
Bu hedef, o denli kararlı bir hedefti ki, Birinci İzmir İktisat Kongresi toplandığında (17 Şubat 1923'te) ortada ne ilan edilmiş bir Cumhuriyet vardı ne de bağımsızlığımızı garanti altına alan Lozan Antlaşması imzalanmıştı.
İşte böyle bir ortamda toplanan İzmir İktisat Kongresi'nde, memleketin esnafı, çiftçileri, bürokratları ve siyasetçileri, bağımsızlık sonrası hâkim olacak iktisadi düzenin ilkelerini belirlediler, son derece demokratik bir ortamda.
Hammaddesi yurtiçinde olan endüstri kollarının kurulmasına, özel girişimcilerin desteklenmesine, yatırımcıya kredi sağlayacak bankaların faaliyet geçmesine, sanayiyi teşvik edici yasaların çıkarılması ve özellikle gümrük tarifelerinin milli sanayinin kalkınma ihtiyaçlarına göre düzenlenmesine kadar pek çok karar alındı.
Askeri ve siyasi zaferin iktisadi zaferle taçlandırılması hedefini ortaya koyan Atatürk, böylelikle zaferlerin kalıcı olabileceğini de kayıtlara geçirdi kongrenin açılış konuşmasında.

100 yıl önceki gibi
Cumhuriyet daha ilan edilmeden ortaya konulan bu hedef, bugün benzer ifadeler ve hedeflerle 12 Mart günü Başkan Erdoğan tarafından yeniden ortaya konuldu. Erdoğan'ın ekonomik reform paketinin sunuşunda yaptığı üretim, millilik ve bağımsızlık vurgularının da bundan bir asır önce Atatürk'ün işaret ettikleriyle paralel olmasının anlamı büyüktür.Ve paketin açıklanması için seçilen tarihin 12 Mart olması da bizce tesadüf değil. Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşı'nın 12 Mart 1921'de TBMM'de kabulünün 100. yıldönümüne denk getirilmesi, bu paralelliği ve vurguyu güçlendiren bir başka olgu. Tıpkı 100 yıl önce kabul edilen İstiklal Marşı gibi, kimseyi dışarıda bırakmayan, ötekileştirmeyen, topyekûn bir hedef ve mücadelenin vurgusudur bu aynı zamanda.
Tüm dünyayı etkisi altına alan salgında her açıdan (sağlık, ekonomi, sosyal, güvenlik) pek çok ülkenin aksine son derece iyi bir sınav veren Türkiye; yeni normale geçerken de aynı titizlik ve kararlılıkla yoluna devam ediyor.
Berat Albayrak döneminde şaha kalkan milli ekonomi hedefinin bugün istiklal, istikbal, istihsal vurgularıyla güçlendirilmesinin rastgele olduğunu düşünmek safdillik olacaktır. Bütün bir milleti buluşturan ortak paydayı ifade eden bu kelimelerin değerini en iyi Türk milleti bilir...
Başkan Erdoğan tarafından açıklanan paketin odağına da dikkat çekmek isterim. Ekonominin lokomotifi konumundaki KOBİ ve esnafın iş hacminde ciddi bir rahatlama sağlamayı hedeflemesi; yatırımların teşvik edilmesinin, iç ve dış ticaretin kolaylaştırılarak Türk ekonomisine güvenin artırılmasının sağlanması; gıda sektörüne ayrı önem verilmesi; yapısal sorunların önemli bölümünün çözümüne yönelik adımlar içermesi; kısaca ekonominin bütününe yönelik bugüne kadarki en kapsayıcı paket olması, bu odağın önemini biraz daha ortaya koymaya yetiyor.
100 yıl önceki gibi yeniden şaha kalkışın ilk ilanıdır aynı zamanda bu paket. İtirazı olan?..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA