Sofya'daki Bulgaristan yenilgisinin ardından Reha Muhtar, meteoroloji uzmanlığına soyunup "İnönü'de hava günlük güneşlik olacak" demişti. Sofya'da ağır ve sulu zemine boyun eğmiştik. Ancak İstanbul da Sofya'ya benziyordu. Allah'tan İnönü Stadı'nın zemini su tutmadığı için ağırlaşmamıştı. Bayrağını, çoluk çocuğunu kapan yağmura rağmen tribünlere koştu. İnönü'deki seyirci tablosu dört dörtlüktü. Fatih Terim'in önünde iki hedef vardı. Uzak gözlükle bakıldığında Terim yeniden yapılanmayı gerçekleştirecekti. Yakın gözlükle bakıldığında ise Almanya'ya gitmek vazgeçilmez bir hedefti. Yakın hedefin önündeki en büyük engel Danimarka'ydı. Terim "Oyuna değil skora oynayacağız" diyordu. İlk 10 dakikada burnumuzun ucunu dahi göremiyorduk. Danimarka alan savunması yapıyor, topun olduğu bölgeye çabuk basıyor, topla çıkmamıza izin vermiyordu. Milliler geriden uzun topları Hakan'ın kafasına şişiriyordu. Vikingler'i Gravesen orkestra şefi gibi yönetirken milli takım dağınık oynuyor, topu bir türlü kontrol edemiyor hedef paslar da yerini bulmuyordu. Danimarka kanatlardan geliyor, sağdan sürekli Rommedahl'ı kaçırıyordu. 17'de "Bu gol nasıl atılamaz!" diye saçlarımızı yolduk. Volkan'ın uzun degajı Hakan Şükür'ü kaleci Sorensen'le karşı karşıya bıraktı. Yılların tecrübesi boş kaleye golü atamadı. Dikkatimizin dağıldığı dakikalarda savunmada kalabalık olmamıza rağmen soldan içeri giren Claus Jensen'in şutunda top Volkan'ın ellerinden ağlara gitti. İkinci yarı Hasan'ın yerine Okan; Yıldıray'ın yerine de Hüseyin'i aldı oyuna Terim. Bu değişim golü de getirdi. 48'de Fatih'in soldan arka direğe kestiği topu Okan şutladı. Dönen topa müthiş vuran Okan eşitliği sağladı. 64'te Hakan Şükür gole giderken Gravgaard tarafından arkadan itildi. Pozisyon kabak gibi penaltıydı. Ama İspanyol Gonzalez penaltıyı çalamadı. 81'de Fatih'in düşürülmesiyle kazanılan frikiğin başına Tümer geçti. Beşiktaş'ın yıldızı mükemmel sol ayağıyla, Aston Villa'nın da kalesini koruyan Sorensen'in soluna topu 90'a mıhladı. Bu golle Almanya'nın ışıklarını yakmıştık. Maç bitti diye seviniyorduk. Türk futbolunda son haftalarda 90+'larda atılan goller gibi bir gol yedik, Soren Larsen'i dikkatimizden kaçırdık. Bu maçı kazandık diye sevinirken bir puana fit olduk.