Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İstanbul'un sahibi yok.. Yok!.. Yok!.. Yok!..

Uğur Mumcu Caddesi.. Gecenin erken saatleri ve iki yanda dizi dizi park etmiş otobüsler.. Servis arabaları bunlar.. TEM'e paralel, LeventEtiler arteri tek şeride inmiş nerdeyse..
Olacak şey değil..
"İşine, evine, keyfine şöförlü araba ile gidip, milletin servislerini yazmak da olacak şey değil" diyorsanız, kendi açınızdan haklı olabilirsiniz.. Ama ben bu lükse, hayatımın sonbaharında ulaştım. Ne ilkbaharımda, ne yazımda, hayatımda servise binmişliğim yok. Ne okul, ne iş hayatımda servisim olmadı. İlkokul'da Bandırma'da karda tipide, hem de kısa pantolonla Paşa Bayırı'ndan iner, şehri baştan başa geçer, öte yamaçtaki okuluma tırmanırdım, bacaklarım soğuktan kıpkırmızı olmuş, mesela..
İş hayatımda uzun yıllar taksiye binecek param da olmadı. Otobüste dolmuşta geçti saatlerimin çoğu..
Ankara'nın bütün duraklarını ezber bilirim.. Erkekçe için İstanbul'a geldiğimizde, Divanyolu'ndan Eminönü'ne yokuş aşağı yürüyerek inerdim.. Eminönü kalkış durağı ya, Levent'e, oturup gitme lüksüm olsun için.. 6 gibi işten çıkardım, 8 gibi eve varırdım..
Ankara'da gazeteci iken, servis araçları ile savaştım. Sabah, akşam iki sefer yapıp, bütün gün yatıyorlardı. O sırada Ankara halkı yetersiz belediye otobüslerini beklemekten ölüyordu. Başardım. Tüm servis otoları belediye otobüsü oldu, çıkan bir kararla..
Şimdi ne oldu bilmem..
Bildiğim, İstanbul trafiğinde korkunç bir servis aracı sorunu var ve bu sorun kimsenin umurunda değil..
Üstelik, bu kentin ulaşımından sorumlu valileri, belediye başkanları yetmezmiş gibi bir de Ulaşım Komisyonu da varken..
Şimdi bu Uğur Mumcu Caddesi'ni yazdım ya, gidip orada park eden servisleri de kovalayacaklar.
Bir servis şöföründen mektup aldım.. "Hıncal Ağabey Mecidiyeköy-Zincirlikuyu arasında duruyorduk, yazdın.. Şimdi durdurmuyorlar. Patronlar da park yeri göstermiyorlar, ne yapacağım ben.. Akşam saatlerinin zaten zehir trafiğini daha da yüklüyor, orada tur atıp duruyorum.." Haksız mı delikanlı.. Parkı kaldır, 100 otobüs yüz metrede turlayıp, trafiği kördüğüm etsin..
Bu mudur çözüm?.. "Burda durmak yasak" "Peki ne yapayım?.." "Bana ne.. Bana mı sordun. Bak Hıncal efendi yazıyor, biz fırça yiyoruz. Hadi yallah!.." Bu mu şehre sahip, halka yardımcı olmak?..
Kalıcı çözüm üretmek gereği kimsenin aklına gelmiyor mu, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım?
İstanbul koşullarında, toplu taşımacılığının bu zavallı halinde servis zorunlu mu?.. Evet!..
O zaman, oturup kafa yoracak, çözüm üreteceksin.
Yasak yere servis parkına göz yumarsan, hem devleti küçük duruma düşürürsün, hem de rüşvet dedikodularını pompalarsın.
O zaman inceleyeceksin.. O zaman mesela, yan yana işyerlerinin akşam paydoslarını 15'er dakika ara ile yapmalarını sağlayıp, makul sayıda servis aracına, belli saatler içinde izin vereceksin. Bu izin yazısını da yasak tabelalarının hemen altına asacaksın ki, vatandaş "Ben park edersem tepeme biniyorlar. Bunlar serbest.. Niye?.. Çünkü rüşvet alıyorlar" demesin.
Her şeyin kurala uygun olmasını sağlayacaksın ki, kamu vicdanı rahatsız olmasın..
Hani nerde o yöneticiler.. "Hıncal yazdı.. Üç gün toz olun yeter!.." Çelebi böyle olur, bizde devlet, bizde çözüm dediğin..
Yahu bu kentin Trafik ve Ulaşım Komisyonları ne işe yarar?..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA