Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Gerçek Atatürk'ü tanımak ister misiniz?..

1973'ün başı.. Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi'ndeki bir yıllık ikametimin ilk ayları yani.. İki hafta diye girip bir türlü çıkamadığım Keçiören Hilton(!)dayım..
Hastane komutanı, nur içinde yatsın, hayatımı kurtaran adamdır aslında, Lütfi Vural Paşa'nın hastası olduğum için, özel bir odada yatıyorum ve de fevkalade ilgi görüyorum tabii..
Her gün beni kontrol edenlerin başında da, Üroloji Kliniği Baş Asistanı Tabib Binbaşı var.. 35 yıl sonra yanlış hatırlıyorsam mazur görsün.. Yüksel'di adı galiba.. Ah Soydan Doktorum ah.. Erken gittin sen de.. Yoksa hastane günlerimle en yakın, en kopmaz kontağım sendin. Hatırlamadığım zaman sana sorardım..
Neyse.. Bir gün Doktor Yüksel Binbaşı yanıma geldi gene..
"Yan odaya babamı yatırdık" dedi.. "Canın sıkıldığı zaman yanına geç. Sohbet edersin.. Onun sohbetlerine doyamazsın.. Atatürk'ün şoförüydü çünkü.."
O gün gittim yanına.. Gerçekten nasıl dünya tatlısı bir ihtiyar.. Ve nasıl hoş sohbet.. Ve de ne anılar var onda, Atatürk'le ilgili.. Birinci elden yaşanmış.. "Miş.. Mış" diye değil, görgü şahidi olarak anlatıyor..
Önce arabasını kullanırmış Ata'nın.. Sonra motorize olunca, Ata bırakmamış onu, öyle sevmiş ki.. Direksiyon dersi aldırmış, özel şoförü yapmış.. Özel şoför, özel hayat demek.. Günün 24 saati yanında, hazırda olmak demek..
"Törenle gidişten, izlenmekten, karşılanmaktan nefret ederdi. Bu yüzden gecenin bir vakti emir verirdi. Emir verir Köşk'ten gizlice kaçardık" diye anlatırdı.. Özel şoför, özel sırdaş ayni zamanda..
Günlerce yan odadan çıkmadım, saatlerce dinledim.. Ah geri zekâm.. Kaydetsene banda.. En kıymetli Atatürk anıları bunlar..
Çünkü kitaplarda okuduklarıma benzemiyor..
Ders kitaplarında okuduk Atatürk'ü.. Belgesellerde okuduk. Anılarda okuduk..
Ama görüyorum ki, bütün o kitaplarda anlatılan Atatürk, yazarın kafasındaki Atatürk.. Herkes işine geldiğini alıp, gelmeyeni es geçmiş bir.. İkincisi.. Bu yazılanlarda "İnsan" Atatürk çok az..
Oysa her anı onunla yaşayan şoföründen dinlediklerim, kaçamak çapkınlıklarına varıncaya dek "İnsan" Atatürk.. Bizden biri.. Saf, temiz, katkısız ve yönlendirmesiz anılarla gerçek Atatürk..
Ne kıymetli bir hazine olurdu o uzun saatler kayıtlı olsaydı bende..
Ya da Doktor oğlu babasının anılarının ne derece kıymetli olduğunu fark edip o yapsaydı bu işi..
Yapmadık biz.. Ama yapan var..
Günlerdir dönüp dönüp tekrar okuyorum.. Okurken Gülhane günlerini yeniden yaşıyorum adeta..
Ata'nın hemen yanı başında yaşayan, İstanbul'dan Anadolu'ya, ordan Çankaya'ya onu izleyen bir başka çok özel, ama çok yakını insan, Nuri Ulusu, anılarını not defterlerine yazmış.. Yığınla deftere.. Ömrü kitap yapmaya yetmemiş.. Ama oğlu, adına bakar mısınız, Mustafa Kemal Ulusu, işi tamamlamış..
Evet yanılmadınız.. O!.. Eski Futbol Federasyonu Başkanı Kemal Ulusu, Atatürk'ün Kütüphanecisinin oğlu..
Anılar saf.. Anılar katıksız.. Anılar elenmemiş, taranmamış, sansürden geçmemiş.. Belli bir hedefe yönlendirilmemiş.. Babasından hayat boyu dinlediği anıları kitap yapma fikri de Kemal'in zaten.. Babasını yazmaya, yazamaz hale gelince de anlatmaya ve yazdırmaya ikna eden o..
Kitabı okurken işaretlemişim, "Bu bölümü köşeme almam lazım" diye.. Şimdi bakıyorum.. Nerdeyse her sayfayı işaretlemişim.. O kadar yeni, o kadar güzel, o kadar ilginç anılar, o kadar başka, aslında o kadar gerçek Atatürk!..
"Atatürk'ün Yanı Başında" yı, Doğan Kitapçılık yayınladı haftalar önce.. Duydunuz mu?..
Mustafa Filmi için yapmadık reklam bırakmayan Doğan Gurubu üstelik kendi yayınları bu kitabı niye görmezden geldi anlamadım, Mustafa'yı yere göğe koyamazlarken..
Kitabı niye bu kadar özensiz hazırlamışlar, o da ayrı.. İçinde çoğunu ilk kez gördüğüm hazine fotoğraflar da var. Bunlar kitabın üçüncü hamur kâğıdına, sayfa aralarına minnacık mı konmalıydı, yoksa arkasına eklenecek kuşe sayfalara, pırıl pırıl albüm gibi mi basılmalıydı, Doğan Hızlan ağabeyim benim?..
Bu kitap en az bir milyon satmalıydı, bugün bu ülkede Mustafa Kemal hem de nasıl gündemde iken..
Bunca yayın, bunca yazar, bunca televizyonunuz, yorumcunuz var.. Niye sakladınız, Ertuğrul?.. M. Ali?.. Sedat?.. Niye sakladınız Atatürk'ü, Mustafa destanlar yazarken?..
"Atatürk'ün Yanı Başında" onuncu baskıyı yapmalıydı bugüne dek, en az..
İkinciyi yapın hiç değilse.. Ve bu defa lütfen biraz özenle.. Duyurarak..
Onun bunun kafasındaki değil, onun bunun kişisel yorumuyla değil, gerçek, saf, katkısız Atatürk'ü tanımak istiyorsanız gençler, bu kitabı alın ve mutlak, ama mutlak okuyun.. Sonra yorumu siz yaparsınız, başkasının fikirlerine ihtiyaç duymadan!..
Atatürk'le geçen bir ömrü, Atatürk'ten hiç beklentisi olmayan biri anlatsın, siz de dinleyin!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA