Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

2011, Mehmet Akif Yılı..

İstiklal Marşı'nın kabulünden 90, ölümünden bu yana 75 yıl geçti.. 2011'i Mehmet Akif Yılı diye ilan ettik..
Mehmet Akif deyince akla iki şiir gelir.. İstiklal Marşı ve Çanakkale Şehitlerine.. İkisi de muhteşemdir.. Ama zaman zaman düşünmüşümdür.. Şairliğinin daha mı kıymetini bilirdik bu ikisini yazmamış olsaydı..
İstiklal Marşı ve Çanakkale Şehitlerine, koskoca Safahat'ı dolduran yığınla şiirini Akif'in ezip geçmiştir..
Benim o iki anıt şiir dışında Akif'le tanışmam babam sayesinde oldu.. Bize bir hayat dersi, yaşam ilkesi olarak okuttu "Zulmü alkışlayamam" şiirini..
Ezberlediğimde, hele son dizeleri, gerçekten yaşamıma yazdığımda 10 yaşındaydım.
"Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü, yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!"
Soğuk bir kış gecesi, Bandırma'da yanan odun sobasının üzerine kestaneleri dizmiştik gene.. Annem elinde maşa çevirirken, babam elindeki kitabı açıp, gene Akif okumağa başladı.. Bu defa bambaşka bir türdü. Bir lirik öykü.. O kış günü, o sokaklar karda yürünmezken, etrafında toplandığımız odun sobasının ve kestanelerin değerini anlatıyordu babam, gene Akif'in diliyle..
Seyfi Baba'nın da başı ve de hele son dizesi, hep ezberimde kaldı..
"Geçen akşam eve geldim. Dediler: -Seyfi Baba
Hastalanmış, yatıyormuş. - Nesi varmış acaba?
- Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah.
- Keşki ben evde olaydım... Esef ettim, vah vah!
Bir fener yok mu, verin... Nerde sopam? Kız çabuk ol!
Gecikirsem kalırım beklemeyin... Zîrâ yol
Hem uzun, hem de bataktır... ...
Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evlâdım!
Haklısın, bende kabâhat ki haber yollamadım.
Bilirim çoktur işin, sonra bizim yol pek uzun...
Hele dinlen azıcık anlaşılan yorgunsun.
Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın...
Üşüyorsan eşiver mangalı, eş eş de ısın.
...
Çekerek dizlerinin üstüne bir eski aba,
Sürünüp mangala yaklaştı bizim Seyfi Baba.
...
Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın?
Nezle oldun sanırım, çünkü bu kış pek salgın.
Mehmed Ağ'nın evi akmış. Onu aktarmak için
Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.
...
Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası:
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iş yapamaz;
...
Ba'zı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma;
Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma!
Seni bir terleteyim sımsıkı örtüp bu gece!
Açılırsın, sanırım, terlemiş olsan iyice.
İhtiyar terliyedursun gömülüp yorganına...
Atarak ben de geniş bir keçe mangal yanına,
Başladım uyku teharrîsine, lâkin ne gezer!
Sızmışım bir aralık neyse yorulmuş da meğer.
Ortalık açmış, uyandım. Dedim, artık gideyim,
Önce amma şu fakîr âdemi memnûn edeyim.
Bir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede;
Mühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde!
O zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:
Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!"
Bu dünyada parayla hamiyyetin, yani insanlığın bir araya gelmesinin her devirde zor olduğunu, o zamanlar söylemiş Akif!..
Akif yılında Safahat'ı, yeni Türkçe açıklamalarıyla bir daha basmakta, her evde bulunmasını sağlamakta fayda var..


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA