Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Futbol seyir oyunudur!.

Liglere iki hafta ara verildi.
Bir hafta milli maçlar, bir hafta seçimler var.. Ve de iş başında geçici de olsa, yeni bir Federasyon Başkanı var..
Yıldırım Demirören'den tam anlamıyla bir enkaz devralan Hüsnü Güreli..
Güreli'yi yakından tanırım.
Çok başarılı bir organizatördür.
Hızlı planlar ve uygular.
Tüm bu girişi niye yaptım..
İki hafta boyu Süper Lig konuşmayacağımıza göre, bazı temel konuları işleyebiliriz..
Mesela her şeyin başında gelen "Futbolun Marka Değeri"ni öncelikle ele alabiliriz..
Türkiye Ligi, Avrupa'nın sayılı liglerinden biri olma yolunda hızla ilerliyordu.
Derwall/ Denizli Devrimi ve Şampiyon Kulüpler Kupası'nda gelen başarılı adımlar, Terim'in 2000 yılında UEFA Kupası'nı kaldıran zaferiyle, dikkatleri iyice toplamıştı.
Sonra..
Sonra kazandıklarımızı ağır ağır yedik.. Bittik, tükendik..
"Bugün Türk Futbolu'nun zerre marka değeri yok" dersem abartırım biraz ama, korkunç gerçeğe de dikkati çekmiş olurum.
İşte iki ölçü..
1- Yurt dışında Türkiye liglerini, hiç değilse derbilerde yayınlayan televizyon var mı?.
2- Yurt içinde Süper Ligin ortalama reytingi ne?.
Yanıtlar, insanı umutsuzluğa düşürecek kadar kötü..
Neden?.
Çünkü, bir seyir oyunu olan futbol, bizde seyre değmeyecek kadar kötü oynanıyor.
İnsanlar artık sadece skorla ilgileniyorlar. Çünkü ortada seyre değer bir futbol görüntüsü bırakmadık. Ne bireysel, ne takım oyunu olarak "Aaa!.
Harika" diyeceğimiz hareketler yok denecek kadar az.
Deneyi kendiniz yapın..
Geçen hafta kaç maç izlediniz ekranda?.
Peki bugün perşembe..
Aklınızda kalan kaç hareket var?. Ertesi gün okulda, iş yerinde tartıştığınız?. Gazeteci iseniz "Bu yazılmaya değer" dediğiniz?.
Cevad Prekazi ülkemizde.
Hayatı kitap olmuş.. Olmaya değer.. Çünkü aradan geçen bunca yıla rağmen Cevad'ı hatırlıyorum.. Oyunu güzelleştiren muhteşem hareketleri gözümün önünde duruyor çünkü..
Hagi'yi hem de nasıl hatırlıyorum..
1994 Dünya Kupası'nda Amerika'daydım. Romanya elenince ve Maradona kokainden ceza alınca Basın Merkezi yasa bürünmüş, beş kıtadan gelen gazetecilerin çoğu "Dünya Kupası bitti" demiştik..
"Seyir" yıldız gerektirir..
Her yerde.. Sinemada, tiyatroda, sahnede ve sahada..
Gazeteciliğe başladığım yılları hatırlarım..
Maça sadece tuttuğumuz takımı değil, adını duyduğumuz, hayran olduğumuz futbolcuları görmek için giderdik, o zaman..
Lefter'i, Can'ı görmek için stada koşan Galatasaraylılar çoktu Ankara'da.. Baba Recep'i görmek için Beşiktaş maçına gider, buz gibi soğuğa, kale arkasında zıp zıp zıplayarak dayanır ama ertesi gün okulda, O Lefter'i, o Can'ı, o Recep'i ballandıra ballandıra anlatır ve kasılırdık "Ben de ordaydım" diye..
"Kasapoğlu, Aydemir, İbrahim, İhsan, Yüksel!." Bugün ezber biliyorum hala.. Adı bile unutulmuş İstanbulspor'un forvet hattıydı bu beşli. Onları görmeye giderdik..
Kaleci Ömer için Adalet maçlarına gittiğimiz gibi..
Şimdi bana bir futbolcu ismi söyleyebilir misiniz, "Bugün evde ekran başında olayım da onu seyredeyim" diyeceğiniz?.
Bir, tek bir isim rica ediyorum.
İyi düşünün!.
Bulamazsınız!.
O zaman sevgili meslektaşlarım, o zaman, işte bu iki haftalık boşlukta düşünelim..
Niye?.
Türk futbolunun marka değerini ve seyir zevkini neler düşürdü?.
Stadı geçtik. Sıcacık evimizde, mahalle kahvemizde, dost, arkadaş bir arada televizyonda izleme zevki ve heyecanını yeniden kazanabilir miyiz, acaba?.
İyi, ama çok iyi düşünün..
Ve de yazın lütfen..
Yazalım, tartışalım!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA