Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İstanbul’u sömüren Taksi Ağaları!..

Şu satırları dikkatle okuyun.. Kasım 2018'de İstanbul'un artık iyice rezil hale gelen "Taksi Sorunu"nu ele almış ve durumu aydınlatmak için İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya 10 soru sormuştum. Beşine cevap Bakanlık'tan geldi. Beşini de sağolsunlar bizim polis adliye muhabirlerimiz buldular.
İşte o yanıtlar.
Lütfen, ama lütfen dikkatle okuyun, 2018'de yazdıklarımı.. Düşünerek okuyun!.

*

1. İstanbul'da 17 bin 395 taksi plakası bulunmaktadır.
2. En son taksi plakası 1998'de verilmiştir.
3. 1997 yılı nüfus sayımına göre İstanbul'un nüfusu 9.198.809 iken 2018 yılı nüfus sayımına göre bu sayı 15.029.231'dir.
4. İstanbul'da bugün 36 bin kilometre kent içi yol ağı bulunmaktadır.
5. Taksi plakalarının yüzde 10'u, kendisine tahsis edilen ve emeği ile çalışarak işini yapan taksi sahiplerinindir. Yüzde 90'ı ise "Plaka ağası" tabir edilen kişilerin elinde, hisseli veya noter kanalı ile rehinlidir. Rehinli plakalar şahısların gibi gözükse de belirli bir "grubun" elinde bulunmaktadır. Bu grup araç maliyeti fiyatını yansıtarak, plakaları üçüncü şahıslara piyasanın üzerinde yüksek ücretle vermektedirler. Devletin ÖTV indiriminin yarısını bu grup, diğer yarısını da plaka sahibi almaktadır. Bu plakalar taksicilere kiralanmaktadır. Yani, "Plaka tekeli" sayesinde günlük akan haksız ve vergisiz kazanç sağlanmaktadır.
6. İstanbul'da taksi plakasının fiyatını belirleyen, plakaları elinde bulunduran bu gruptur.
Bugün piyasada plaka fiyatı 1.5 ile 1.6 milyon lira civarındadır. Alım satım işinden vergisiz kayıt dışı kazanç sağlayarak bir nevi komisyonculuk da yapılmaktadır.
7. Plaka kirası aylık 7 bin ile 7 bin 500 lira arasındadır. Bu kira genelde yıllık hava parası olarak ödenmektedir.
Şoför 12 saat çalışması karşılığında, o gün iyi iş yapabilmişse eline günde 80 ile 100 lira kalmaktadır.
8. Bu ağır şartlar bir kısım taksi şoförünü müşteri seçme ve kandırma gibi değişik yollara zorlamaktadır. Plaka ağasına günde ortalama 250 lira ödemek zorunda olan ve 12 saat dinlenmeden çalışan taksiciyi (Kiralık taksiler çift vardiya çalışır) bir düşünelim önce.. Çift vardiya hesabıyla güne ortalama - (Eksi) 500 lira ile başlayan taksici önce plaka ağasına ödeyeceği o 500 lirayı çıkaracak, kalanla da evini geçindirecek. Siz olsanız "Yakın mesafeye yolcu" alır mıydınız, mesela?.
Sıraya gir, bir saat bekle.. Sonra adam 5.5 liralık yere gitmek istesin de, sen sıranı kaybet.. Nasıl çıkacak, ağanın ve evin parası?..
9. Araç temizliği, gece saat 3'te aracın diğer şoföre teslim edildiği esnada benzin istasyonunda bulunan oto yıkamalarda 15 dakika içinde üstünkörü yapılmaktadır.
Bu yıkama esnasında hiçbir şekilde steril malzeme kullanılmamaktadır.
Araç içi mikrobik bir ortam olmasına rağmen, haftalık veya en azından ayda bir kere bile dezenfekte edilmemektedir.
Bu aracın temiz ve sağlıklı olması mümkün mü, bu düzen içinde?.
10. Plakaları elinde bulunduran plaka grubu devrede olduğu sürece alt seviye gelire sahip olan şoför esnafından kurallara ve müşteriye saygılı ve araçlarının bakımlı olmalarının beklenmesi güçtür.

*

Şimdi bu feci gerçeğe rağmen, ne yerel, ne de genel yönetim, İstanbul halkının ve "Gerçek" taksici esnafının bir avuç plaka ağasının oyuncağı olmasını önleyecek hiçbir şey yapmadı. (Düşünün Türkiye vergi rekortmeni olan genelev patroniçesi Manukyan'ın bile tam 220 taksi plakası vardı..) Ta ki, Ekrem İmamoğlu "Plakası belediyede kalacak 5 bin yeni kiralık taksi projesi"ni ortaya atana kadar.
İmamoğlu'nun projesi olumluydu.
Çünkü 1998'den bu yana İstanbul'un nüfusu, refah seviyesi ve yol uzunluğu misliyle artmış, yani taksi ihtiyacı nerdeyse iki misline çıkmışken, artık sahaya ilave taksiler sürmenin zamanı gelmiş ve çoktan geçmişti bile.
Bu yeni taksilerin plakalarının belediyede kalması da gerçekçiydi. İhaleye çıkarılsa, özel kişilere satılsa, gene sonuçta plaka ağalarının eline düşecek ve onları daha zengin edecekti.
Oysa belediye bu plakaları gerçek taksici esnafın, yani bugün ağalara çalışan ve zar zor geçinen taksi şoförlerinin kullanımına tahsis edecekti.
Bugüne dek hep ezilen, günde hatta 16-18 saat çalışmak ve "Ağaya" ödeyeceği kirayı çıkarmak, bir de aile geçindirmek için, mecburen müşterisini zora sokan taksici esnafı, insan gibi sekiz saat çalışarak, insan gibi yaşamasına yetecek parayı kazanacaktı.
Ne var ki, bu "Olumlu ve gerçekçi" projeye ilk karşı çıkan "İstanbul Taksiciler Odası" oldu.
Başkanları anında Anadolu Ajansı'na, projenin durdurulmasını isteyen sert bir açıklama yaptı ve "Biz Türkiye'de siyasetin kaderini değiştirecek bir örgüt ve topluluğuz" dedi.
Bu açıklamanın ardından, medyanın sesi "Nedense" kısıldı.
Türkiye'de siyasetin kaderini değiştirecek güçteki (!) örgüt, olur a onları da ekmeklerinden ederdi, neme lazım!.
Ben 1990'lı yıllardan beri plaka ağalarıyla savaşan, yığınla yazı yazan bir gazeteci olarak, bu rezil sömürü ve rant sistemi ile savaşan herkesin yanında oldum ve olacağım.
Dünkü "Yanındayım İmamoğlu" başlıklı yazımın sebebi budur. Dün söz verdiğim "Ayrıntılı bilgi" yazısı da bu!.
Lütfen, "O, bu, bizimki, öteki" demeden İstanbul'un ve İstanbullu'nun yanında olalım, İstanbul gazetesi olarak.. Gelirinin nerdeyse yüzde 80'ini (Satış ve reklam) İstanbul'dan kazanan gazeteler olarak!.

***


Akbaba'nın 3 Günü!..

1975 yapımı bu filmi gören, hatırlayan var mı?. Robert Redford ve Fay Dunaway oynuyorlardı. Gişe rekorları kırmıştı. O filmde CIA'in bir özel dairesi olduğunu öğrenmiştik. Dünyanın her ülkesindeki tüm yayınları okuyan ve o yayınların satır aralarından, sözcüklerinden, o ülkenin iç ve dış politikalarını çözen bir daireydi o..
Hayali mi, gerçekçi mi, bilmem.. O daire hala varsa ve hala her ülkenin yayınlarını izliyorsa "Türkiye'de iktidar muhalefetten çok çekiniyor. Seçimi kazanamayacağını düşünüyor" sonucunu çıkarırdı.
Nasıl çıkarmasın?. Ben burada okurken ayni sonucu çıkarıyor ve yazıyorum da..
İktidar hele son zamanlarda harika işler yapıyor.
Salgınla mücadelede dünyanın en iyileri arasındayız, mesela.. Tamamen Türk uzman, teknisyen ve işçisinin eseri bir "Mucize/ Efsane" Yusufeli Barajı yapıyoruz mesela.. İktidar eğilimli gazeteler olarak, bu müthiş şeyleri müthiş sayfalar ve köşe yazılarıyla değerlendireceğimize durmadan CHP'li belediyelere kafayı takmış onları yazıyor ve bilmiyorum, "Bilinçaltı algısı"nın farkında mıyız, aslında onların ekmeğine yağ sürüyor, reklamlarını yapıyoruz. Birbirlerini yemek için fırsat kollayan insanları kenetliyoruz.
Dün sabah gene gazetemi okuyorum.
Sayfa 1.. "CHP'li İzmir Belediyesi'nde ikinci ihale usulsüzlüğü" Sayfa 1.. "CHP'li Bodrum eski Belediye Başkanı Kocadon'a 1 yıl hapis" Günaydın Magazin eki Sayfa 1.. "Vatandaş CHP'li Bodrum Belediyesi'ne isyan etti" Peki siz bu gazetede bir tek eleştiri haberini "AK Partili Belediye" diye okudunuz mu?.
Bodrum'la ayni sel felaketini, hem de maalesef ölümlü yaşayan Esenyurt'ta yaraların hızla sarıldığını üçüncü sayfada, fotoğraflarıyla, tam sayfa vermişiz. Çok da iyi etmişiz. Haberi okudum. Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt'la da konuşup, harika bir İstanbul Haberi yapmış, Mustafa Kaya kardeşim.
Ne var ki, haberde başkanın partisi yok bu defa.. Yaraları saran başkan için "CHP'li Bozkurt" denmiyor. Bölgeyi ziyaret eden Fatma Betül Sayan'ın AK Partili olduğu yazılırken.
Şimdi SABAH'ı satır satır okuyan bir CIA ajanı olun da, yukarıya raporunuzu yazın bakalım, ne dersiniz?.

***


Ayın en "Baba" şarkısı Sezen'den..

Son zamanlarda iyice tembelleşen, köşemizin pop müzik yazarı Can Sayın'a, karantina yaradı galiba.. Dün aniden yazısı çıkıp gelmez mi?. Buyurun..

***

Bir süre aradan sonra yaz aylarının gelmesiyle "Ayın şarkıları" tavsiyelerime başlıyorum.
Önce haziran Türk top pop tavsiyelerim..
1. Pop müziğimizin kraliçesi Sezen Aksu'nun babası için yaptığı, Babalar Günü yayınladığı 'Baba!..' Sezen Aksu şarkıyı yorumlaması için Aşkın Nur Yengi'yi tercih etmiş. İyi de etmiş. Aşkın' ın yorumlarını çok özlemiştik. Harika yorumlamış.. Özellikle 'Baba unutur mu elim, sıcağını elinin' bölümünde tüyler diken diken oluyor! Sezen Aksu ve Aşkın Nur Yengi ikilisine bütün babalar ve müzikseverler adına teşekkürler.
2. Türkiye'nin özel ve güzel 3 sesinin bir araya geldiği bir başyapıt.. Cem Adrian, Hayko Cepkin ve Halil Sezai üçlüsünden 'Tutacağım Ellerini.'
3. Yine Sezen Aksu'dan, 'Konduramadım..' Ozan Bayraşa düzenlemesi harika. Bu yazın vazgeçilmezi olur. Ozan Bayraşa'ya bir parantez açmalıyım. 4 yıl önce kaybettiğimiz ünlü müzisyen, besteci, şarkıcı hocası Müfit Bayraşa'nın oğlu. Bence son yılların en başarılı aranjörlerinin başında ve Simge(Sağın)'nin arkasındaki en önemli isimdir! Şarkının klibi de çok özel. Başta Demet Akbağ olmak üzere Zeynep Bastık, Simge, Edis, Ezhel, Ayşe Özyılmazel, Mabel Matiz gibi birçok ünlü eşlik ediyorlar.
4. İngiltere'de müzik yaşamını sürdüren genç yetenek Emir Taha'dan 'Huyu Suyu..' Şarkıda Emir'in yorumu dünya yıldızı Weeknd ayarında!
5. Deeperise düzenlemesi ile genç yeteneklerden Burak Akyol'dan 'Nida..' Sözler çok iyi.. 'Bir dalgayım, sen kıyım olmadıkça durulmam ben'
6. Türkiye'mizin adeta kültür elçisi, Mahmut Orhan'ın son bombası 'Nu Vreau.' Mahmut Orhan'a tavsiyem bu şarkının mutlaka İngilizce versiyonunu yapmalı. Bence İngilizce sözlerle dünya hiti olur!
Keyifli dinlemeler ve dans etmeler. Temmuz şarkılarıyla buluşmak üzere hoşça kalın. cansayintr@yahoo.com

***


İtiraf!..

Max Kruse, Fenerbahçe'yi FIFA'ya şikayet, ardından sözleşmesini tek taraflı feshetti. Kimseye sormadan gitti, gereksiz bir de apandisit ameliyatı oldu ve kıyamet koptu.
O kıyamet içinde, dün Sevgili Ömer Üründül'ün yazısını okudum, "İşte Kruse gerçekleri" başlığı altında..
Meğer Kruse'nin profesyonel poker hastası olduğu başından beri biliniyormuş.
Kemal Belgin kardeşim daha transfer edilirken Ömer'e söylemiş.
Öyle rezil özel hayatı varmış ki, işi nerdeyse bitiren Galatasaray Cenk Ergün ve Levent Nazifoğlu'nun müdahalesiyle transferden caymış. Fener de balıklama atlamış.
Ömer, iş işten geçtikten sonra deyip, "Bunun üzerine kulüp tarafından Kruse'ye veryansınlar başladı.
Düne kadar saklanan vukuatlar tek tek servis edildi. Son olay patlak verip yönetim de veryansın edince muhabirler haberlerinde Kruse'nin ne pokeri ne nargilesi ne gece hayatı ne de arkadaşlarıyla olan tartışmalarını bıraktılar! Bugüne kader neredeydiniz ey muhabir kardeşlerim" diye bitirmiş Ömer yazısını..
Cevabı sen yazında vermişsin zaten Ömercim..
Haberlerin Fener Yönetimi tarafından "Yazın" diye servis edilmesini beklemiş muhabirler..

***


Tebessüm
Öğretmen, Küçük Temel'e matematik öğretmekte zorlanıyordu. Örnekle denemek istedi.. "Elini pantolonunun sağ cebine atıyorsun 1 lira çıkıyor. Sol cebine atıyorsun. 1 lira da ordan çıkıyor. Şimdi üzerinde ne var demek ki?." Küçük Temel omuz silkti?. "Başkasının pantolonu!."

Sevdiğim Laflar
"Eğer iki kişi arasında kalıyorsanız; ikinciyi seçin. Çünkü birinciyi gerçekten sevseydiniz, ikincisi olmazdı."
Charles Bukowski

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA