Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Bu takım senin için oynamaz Fatih Terim!.

Evet oynamaz.. Bu Galatasaray takımı, Fatih Terim için oynamaz.. Bireysel de oynamaz.. Takım olarak da oynamaz.. Okurlar bilir.. Ben bu fikrimi aylardır söylüyorum.. Ama bu defa, Fatih'in, defalarca ceza alan, ama bu defa işi iyice çığırından çıkaran ve en az on maç alması ve tekerrürden katlanması gerekirken, hayalet federasyon kurumlarınca 4 maçla paçayı sıyıran Fatih Terim'in yerine kulübede görev yapan Yardımcısı Levent Şahin itiraf etti.
Dünkü Sabah gazetesinden aynen alıyorum..
"Çalışılan, emek verilen bir taktik anlayışın sahaya yansıtılamamasından dolayı çok çok üzgünüm. Oyuna, yenilen gollere, rakibe karşı hem bireysel hem takım olarak tepki veremememizden dolayı üzgünüm. Galatasaray bunu hiçbir şekilde hak etmedi."
Galatasaray gibi bir takım, çalıştığı, emek verdiği taktiği neden sahaya yansıtamaz, Levent?.
Yenilen gollere, rakibe karşı, hem bireysel, hem de takım olarak neden bir tepki veremez, Levent?.
Yüreğin varsa onu da söylesene..
"Yansıtamaz" değil.. "Yan- sıt- maz!." "Tepki veremez" değil.. "Tep- ki vermez!!!"
Çünkü Levent, bu takım Fatih Terim için oynamaz.. Anladın mı?.
"Oy- na- maz!.."
Niye oynasınlar ki?.
Euro 2016 hezimetinin ve milli takımın başından kovulmasının sebebi olarak Türkleri gören ve başta takımın kaptanı, lideri, oyun içindeki Teknik Direktör Yardımcısı Selçuk, tüm Türkleri bitiren ve yedeklerine dek "İstiklal Marşı okumayı bilmeyen bir Galatasaray'ı (Hani Ali Sami Yen'in Galatasaray Lisesi'nde, ülkesini işgal eden yabancıların keyif için oluşturdukları takımları yenmek için Galatasaray Lisesi öğrencileriyle kurduğu Galatasaray'ı) en ucuz, en palavrasından bir Yabancılar Lejyonu, para için oynayan ruhsuzlar takımına çeviren, Alaçatı'da sebep olduğu skandal sonrası iyice kafa travması geçiren ve aklında artık "Galatasaray" değil, sadece ve sadece Belhanda ve Feghouli adlı iki sıradan adam olan. (Aralarında artık ne varsa.. En hızlı Terimciler bile, artık alenen Fatih'i yoldan çıkaran şeyin Belhanda inadı olduğunu açık açık yazıyorlar. Bu inadın mutlak gizli bir sebebi olmalı.. Yoksa bunca eleştiriye çıkar söylerdi, Belhanda'nın hangi yanı ile vazgeçilmez olduğunu..) Bunlar gitse kimse aldırmaz. Hatta sevinir..
Bunlar vazgeçilmez değil. Fatih vazgeçemiyor..
Niye acaba?.
Peki yönetim.. Hadi canım, güldürmeyin beni. Yönetim mi var ki?.
Güya "Ağabey" rolü için orda Abdürrahim Albayrak da, Omar Elabdellaoui'yi çok uzman bir hastanede, gözün her ayrı dalında uzmanların olacağı bir ameliyathane yerine, beleş diye kulüp sponsoru sağlık kurumuna taşıyan birisi..
Gelişmeleri bekleyeceğiz. Bir gözde umut varmış...
Başka yönetici adı bilen, duyan var mı?.
Peki ya Başkan?. Kırk yıllık dostum, hemşerim, Mülkiye'den okul arkadaşım, Alkent'ten komşum Mustafa Cengiz?.
Dost acı söyler.. Kulübün fiili Başkanı Fatih Terim.. Mustafa, o ne derse "Peki" diyor.
Kafa sallıyor.. Çıt çıkaramıyor.. Çünkü sosyal medyayı da, medyanın kendisini de Fatih Terim'in askerleri, trolleri yönetiyor. Hepsi bu trollerden korkuyorlar..
İşte size soru, Hürriyet Spor Müdürü Mehmet Aslan ve Sabah Spor Müdürü Murat Özbostan Kardeşlerim..
"Konya- Galatasaray maçını kim kazandı?." Konyaspor değil mi?. Hadi ikinizin de manşetinde Konya değil de, Galatasaray olmasına şaşmıyorum. Hele Konya bu sene, daha önce öbür Büyük(!)ler, Beşiktaş ve Fener'i de yenmişken hâlâ adını geçiremiyor.
Siz yenilen adı "Büyük"ü yazmaya esir, mahkûmsunuz.
Ona alıştık..
Ama ikinizin de maç sayfasının göbeğinde ayni futbolcunun, ruhsuz, heyecansız, boş kaleye golü kaçırdığı zaman bile sırıtacak kadar umursamaz Belhanda'nın olması tesadüf mü?. O maçtan Hürriyet ve Milliyet, ayni Belhanda'yı poster gibi veriyor. Peki, durmadan Belhanda haberi yazmanız, onun takımda kalması için algı yaratma çabanız değil de, habercilik mi?.
Siz bu yolda giderken, biz geliyorduk dostlarım..
Medya Fatih'e mahkûm, onun Belhanda'ya mahkûm olduğu gibi..
O zaman bu takım Fatih Terim için oynar mı?.
Size bir link vereceğim. Bu ülkenin 1 numaralı Fatih Terim dostu, destekleyicisi ve hâlâ bu takımı Fatih Terim'in şampiyon yapacağına inancı sarsılmayan Öcal Uluç'un, yani Sevgili Ağabeyimin linki..
Google'e "Öcal Uluç Yazıları" yazın. Tıklayın.
En üstte şu çıkacak..
Öcal Uluç - Yazıları tg mobile - Türkiye Gazetesi Tıklayın.. Karşınızda liste..
En tepede salı günkü, yani maçtan on saat önce yazdığı yazı..
"Galatasaray'ın problemi;
"Disiplin sendromu!.." Okurken şaşkına döneceksiniz.. Çünkü Ağabeyim maçtan on saat önce maçı yazmış..
Okuyun.. Bir de maçı görüp de yazanları okuyun da, nasıl bir körler ülkesinde yaşadığımızı anlayın..
İkincisi 30 Aralık tarihli. Bir hafta evvel..
Onu kesin okuyun..
"G.Saraylılar, işte G.Saray!.." Türkiye nedense bir süredir cuma yazılarını sadece dijital gazetede yayınlar oldu.
Kâğıt gazete yazıları ikiye indi.. Ona da şükür..
Doğru söyleyen pek sevilmez bu ülkede ya..
Okuyun ve bir ölesiye Terimci'den okuyun, Terim Galatasaray'ını..
Mustafa Cengiz Başkan, Zerre işe yaramaz biliyorum ama, sen de bil, senin bildiğini de artık dünya bilsin için yazıyorum.
"Bu takım Fatih Terim için oynamaz!." Galatasaray'a "Bu yılın en iyi transferi" diye alınan Emre Akbaba'ya bak..
Galatasaray'da 7 kişi eksikken takıma girebiliyor..
Harikalar yaratsa, daha ilk maçta gene kesileceğini biliyor..
Trabzon maçında, takımın en iyisi, maçı çeviren adam Ömer Bayram, ilk maçta gene kesilmedi mi?.
Ömer ve Emre bunu bile bile, kendilerini, kafalarını, beyinlerini maça verebilirler mi?.
Sen olsan verebilir misin Mustafa Başkan?.
Maçın bandını iste ve o mutlak golü kaçırdığı anda, yakın çekimde yayına giren Belhanda'nın sırıtkan yüzüne bak..
Senin takımının yıldızı (Fatih'in medya askerleri öyle yazıyor hep), kaptanı Belhanda o..
Yani sen palavradan "Yollayacağım" derken, Florya'dan bahçeli villa alan ve "Gitmiyorum. Kalacağım" diye bas bas bağıran Belhanda..
Ona bu garantiyi kim veriyor peki, Mustafa Başkan (!)?.
Kulübün fiili başkanı, senin her emrine "Başüstüne" dediğin Fatih Terim..
Bu takım bu Fatih için oynamaz Başkan..
Oynamaz!.
Yazıklar olsun!.
Ali Sami Yenler'in, Gündüz Kılıçlar'ın, Metin Oktaylar'ın, Hagi, Popescu, Drogba, Sneijderler'in Galatasaray'ını nasıl bir paçavra gibi buruşturup attınız?.
Şu palavra, şu kalitesi on para etmez ligde bile top oynamayan, tepki göstermeyen ruhsuzlar ordusunun asıl suçlusu sensin Başkan.. Mayıs kongresinde yeniden başkan olmak için Fatih'e teslim olan sen!.
Değer mi?. Başkanlık için değer.. Ama kukla olmak için değer mi?.
Şimdi kalk bana saldır hemen.. Yoksa Sosyal Medyadaki Fatih'in askerleri sana öyle bir fırça atar ki, seçim şansın kalmaz.

***

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz


TEŞEKKÜRLER RECEVİK!.

Mahmut Recevik yakın dostumdur. Galatasaray yönetimine girene dek, bizim maç gurubunun en devamlı üyesiydi. Ama teşekkürüm dostum olduğu için değil, herkese "Vay be!. Bu ülkede Futbol Federasyonu da varmış" dedirttiği için..
Galatasaray-Antalya maçını protokol tribününden izlerken, Futbol Federasyonu'na dümdüz gitmiş.. Meğer tribünde, bugün "Futbol" diye oynanan rezillik ve iğrençlikten baş sorumlu, sadece seyreden "Erkekliğin onda dokuzu kaçmak, biri hiç görünmemek" kuralı gereği "Hayalet" olan Nihat Özdemir Federasyonu'ndan adlarını ilk defa duyduğum, isimlerini gazetelerin ilk defa yazdığı, kanalların ilk defa söylediği iki kişi varmış.
Biri kalkmış gene erkekliğini yapmış, kaçmış.
Öteki "Dava edeceğim" diye kalmış..
Dava etmiş mi?. Yeni haber yok. Bizde gazetecilik de öldü ya.. Fikri takip bitti. "Ne oldu yahu" diye merak eden bir spor müdürü, bir haber şefi, bir Galatasaray muhabiri de çıkmamış. Bekliyorlar ki, İHA ajansı haber yapıp hepsine yollasın, onlar da ayni haberi, ayni başlık ama farklı imzalarla yayınlasınlar.
Demem o değil. Mahmut Recevik dostumun ana avrat gitmesi sayesinde bu ülkede bir Futbol Federasyonu olduğunu millet ilk defa duydu, öğrendi.
Teşekkürüm ondan..
Hani dün başlamıştım ya "Futboldan nefret ediyorum" yazısına.. Bugün bitirecektim. O yazıda "Futboldan nefret ettiren Futbol Federasyonu" da olacaktı. Ama Galatasaray Faciası öncelik kazanınca, o yazıyı yarına erteledim. Mahmut'ta neden teşekkür ettiğimi, o yazıda daha ayrıntılı anlatacağım. Bugünlük özürlerimi kabul edin lütfen..

***


AH ERTUĞRUL AH!.

Ertuğrul Özkök, kendini yok etmek için elinden geleni yapıyor.. Kendine gelmesi için çırpınıyorum. Yanlış anlamayın.. Kendim için.. Okuyacak o kadar az şey kaldı ki gazetelerde.. Hele de "Sosyal medya talimatı ve kendi bir nevi otosansürü denge politikası" yüzünden Hürriyet'te..
New York Times ve Daily Sabah olmasa, gazete okumaya ayırdığım öğleden sonralarım boş geçecek..
Ertuğrul, 70'li yıllarda Yankı'da çalışırken M. Ali Ağabey'in (Kışlalı) bulup getirdiği ve benim her hafta bölüm bölüm tercüme edip, Yankı'nın "Seks" sayfasına koyduğumuz Hite Raporu'nu yeni keşfetmiş..
Yarım asır sonra..
Bu arada bir parantez..
Yankı dünya üzeri benzeri haber dergilerinde "Seks" sayfası açan ilk dergiydi.
Söyleyen ben değilim. Time, tarihinin ilk Seks sayfasını açarken, Yankı'yı örnek göstermişti.
Neyse.. Yarım asır sonra yarım sayfa.. Köşe dolmamış.
Şimdi Spotify yazamıyor ya nedense..
"En Kadın Soprano Maria Callas" demiş..
Yani "En Büyük Soprano" tamam da.. Kadın?..
Yetmez.. Üç Soru İşareti daha.. Dünya zengini Yunanlı armatör Aristotle Onassis'in dünyaca ünlü teknesini dolduran güzeller dururken, Callas ile evlenmesini "Entel havası atmak için" diye yorumlayan dünya bir de anekdot icat etmişti.
Onassis sabah kalkmış..
Yanında yatan Callas'a bakmış, bakmış ve dürtmüş..
"Uyan da bir şarkı söyle.." Ertuğrul Callas'ı kimler arasından seçtiğini de yazmış.
Netrebko.. Rebeka..
Bu isimleri duyan, bilen kaç kişi var aranızda?.
Ama Leyla Gencer dersem dünya tanır.. Hem dünya çapında soprano..
Hem de yüzüyle, vücudu, duruşu ve havası ile muhteşem kadın, Leyla Gencer..
Onun adı bile yok, üç resimli koca soprano yazısında..
Ne kadın olarak, ne de soprano..
Leyla'nın La Scala baş sopranosu Leyla'nın günahı da Türk olmak.. Ya da medyamızdaki aşağılık kompleksi..
"Türk'se iyi değildir!." Ertuğrul.. Eline bir demet çiçek al.. Beşiktaş iskelesine git ve Leyla'nın küllerinin dolaştığı Boğaz'ın sularına at ve de ki..
"Özür dilerim!."

***


TEBESSÜM
Coğrafya öğretmeni, o derste enlem ve boylamları anlatmış ve sonunda, öğrencilerin ne kadar öğrendiklerini sınamak istemişti.. "Temel" dedi.. "Şimdi seninle 41 derece 23 dakika enlem ve 39 derece 17 dakika boylamda buluşup öğlen yemeği yiyelim desem ne olur?." Temel fazla düşünmedi.. "Yemeği tek başınıza yersiniz Hocam!."

SEVDİĞİM LAFLAR
Kısacık bir ziyaret için buradasın. Acele etme, telaş etme, kaygılanma ve çiçekleri koklamayı unutma...
Walter Hage

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA