Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Atletizmin güzelliği neden bambaşka?..

Yani bu nasıl bir yarıştır böyle?. Bu nasıl bir yarıştır?. Aklım 1992 Barcelona Oyunları'na gitti.. Orda basın merkezi duvarında bir devasa video duvarı var.. Parçalara bölünmüş..
Her parçada o günkü yarışmalardan biri canlı yayınlanıyor.
Dünya gazetecilerinin çoğu da, cehennem sıcağında bir yerlere gideceğine, klimalı salonda neyi isterse onu izliyor, canlı..
Bizimkiler de tabii..
Bizim masaya yanaştım.. "Atletizme gidiyorum" dedim.. "Bugün müthiş bir dünya rekoru kırılacak. Ekrandan değil, çıplak gözle izlemek isteyen var mı, bu tarihi olayı?." Bir Atilla Gökçe fırladı yerinden.. Gittik..
Yakından, daha seçmelerden itibaren sabah seanslarından başlayarak izlemişim Kevin Young'ı..
Kendini yıpratmadan, turu geçecek kadar yavaş ve kontrollü koştuğu halde harika dereceler yapıyordu.. O zaman finalde neler yapmaz ki?.
Kevin Young, o gün inanması güç bir dünya rekoru ile kazandı.. 46.78!.
Gökçe'nin boynuma sarıldığını hatırlıyorum..

Karsten Warholm, yarışı bitirdiği anda baktığı skor board'daki derecesine, tüm dünyadan önce ve hepsinden fazla şaşıran kişi olmuştu.. "Aman Tanrım!. Ne yaptım ben" diye bağırıyordu sanki, başını ellerinin arasına almış..

"İnanılması güç"
dedim.. Öyleydi.. Tam 29 yıl bekledi o Dünya ve Olimpiyat rekorları, kırılmak için.. Sonra bir Norveçli çıktı, Karsten Warholm..
Önce 1 Temmuz'da Kevin Young'ın "Artık kırılmaz" denen rekorunu 46.70 ile gömdü.. Sıra Olimpiyat rekoruna gelmişti..
O finalde bizim geçen Olimpiyatların bronz madalyalısı Yasmani Copello da koştuğu için talihli ülkelerden biriydik. Yerel saatimizle gecenin bir yarısından da sonra, adeta sahur vakti koşulan finali izlemek için saatleri kurmak gerekirdi ancak..
Kaç kişi kurdu bilmiyorum. Ama kurmayanlar, hayatlarının yarışını kaçırdılar..
Öyle bir yarış oldu ki.. İlk beşe girenlerin beşi de, Kevin Young'ın o efsane Olimpiyat rekorunu kırdı. Altıncı bizim Yasmani ile 7'nci Estonyalı da ülke rekorlarını yenilediler.
İkinci olan Amerikalı Rai, Warholm'un 1 Temmuz'daki akıllara seza rekorundan nerdeyse 1.5 saniye, üçüncü Brezilyalı Allison da 1 saniye daha hızlı koştular, ama dedim ya altını alamadılar.. Rekortmen de olamadılar.
Çünkü Norveçli bu defa kendi rekorunu, o "Dünya durdukça durur" denen rekorunu nerdeyse 1 saniye (0.76) farkla kırmıştı.. Hem de 46 saniyenin altına inen ilk dünyalı olarak.. 45.94..
Artık yeni Dünya ve Olimpiyat rekoruydu bu!..
Kevin'den tam 7 Olimpiyat +1 sene sonra, onun başarısını tekrarlayan Warholm, finiş çizgisinin ordaki skor board'un yanına çömeldi ve poz verdi..

Şu resme bakın.. Kocaman harflerle "NOR" yazıyor. Olimpik dilde "Norveç"in kısaltması..
Ama ayni zamanda "New Olimpic Record/Yeni Olimpiyat Rekoru"nun da kısaltması.. Warholm bu iki kısaltmayı birleştirmekle kalmadı..
Bir şey daha ekledi.. New World Record..
Tıpkı Kevin gibi, ikisini birden kırmıştı Norveçli de..
45.94'ün yenilendiğini görmek için bu defa kaç Olimpiyat ve kaç sene beklenecekti acaba?. Bu soru 1..
Ve soru 2.. Geçen sene bu zamanlar Warholm'un adını ülkesi dışında bilen çok azdı. Olimpiyatlar ertelenmese ve 2020 yazında yapılsa, Kevin Young, bugün hâlâ Olimpiyat rekortmeni olacak mıydı?. Yani 7 Olimpiyat+1 sene değil, sadece 7 Olimpiyat sonra koşulsaydı bu yarış?
Kader işte!.

*

Sabah günlük kahve keyfimi, gazetemi okuyarak yaparken, başımdan aşağı kaynar sular döküldü..
"Yaş 82.. Bunadın artık oğlum Hıncal" dedim kendi kendime.. Sonra da hemen bahanemi buldum.. "Yok canım sıcaklar başıma vurdu.." Ama bunun bahanesi yok..
1984 Los Angeles Oyunları'nın çıplak gözle izlediğim yıldızlarından Jackie Joyner Kersee ile 2000 Sydney'nin dünyalar güzeli, "Amerika'nın Sweetheart'ı/Sevgilisi" 7 altın madalyalı Marion Jones'unu karıştırmanın bahanesi olur mu?.
Yapmışım işte.. Marion yıllar sonra itiraf etti doping yaptığını ve 7 madalyasını da geri verdi, üstelik.. Yani bin yazı yazdım hakkında.. Flo-Jo ile karşılaştırdığım Marion işte.. Jackie Joyner olur mu?.
Kusura bakmayın sevgili okurlar..

***


NELER OLUYOR BİZE!..
Sıcak başımıza mı vuruyor gerçekten?. Her gün üçüncü sayfalar akıl almaz cinayet haberleriyle dolu.. Ölene acıyorsunuz.. Hayatı mahvolan öldürene de acıyorsunuz bir yandan..
İşte dün bizim gazetede sürmanşet.. Yani Sabah başlığının üzerinden verilmiş bir tanesi..
Adam İnşaat Mühendisi.. Sıradan değil.. Antalya İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve Sayman. Yani Oda'nın paraları ona emanet.. Demek kentinde ve mesleğinde, tanınan, sevilen ve sayılan birisi..
Şimdi bu adam, ablası ile kavga ederek evden çıkıp giden üniversite üçüncü sınıf öğrencisi bir genç kızla, gittiği kafede karşılaşıyor. Kız, ablasına mesaj atıyor, "Beni dinleyen ve anlayan bir abiyle beraberim" diye..
Adam kızı eve, yemeğe davet ediyor. Gidiyorlar. Bol alkollü bir yemek yiyorlar.. Kafalar bulununca adam yatak odasını gösteriyor.
Kız reddediyor. Adam zorla sevişiyor.. Sonra kızı boğup öldürüyor.. Sonra 5 parçaya ayırıyor.. Sonra bir valizle birer birer civardaki ormana taşıyıp orda gömüyor..
İhmal ettiği tek şey güvenlik kameraları.. Kısa zamanda yakalanıyor ve bunları kendisi itiraf ediyor..
Nerden baksanız aklın alması zor.. Ama bilinen..
Nalet şey, şişede durduğu gibi durmuyor işte..
Ama sorsam.. Hemen her gün böyle vahşi bir cinayet haberinin, gözle görülür şekilde artan öteki cinayet haberleriyle gazeteleri doldurması size normal geliyor mu?.
Bir toplum bilimci konuşmaz mı acaba, sıcakların ruhsal etkisi üzerine!.

***


YA BU CİNAYET!..
Aslında "Ya bu cinayetler" demem lazım ama, yasalarımız hâlâ eksik.. Düğünde güya havaya ateş eden magandaların evinin camında veya balkonunda oturanları ya da civardan geçenleri öldürmesi hâlâ "cinayet" sayılmıyor Türk Ceza Yasası'nda ve katiller, birkaç sene yatıp çıkıyorlar..
Oysa düğün ve benzeri halka açık alanlarda silah göstermenin dahi ağır cezalık suç olması lazım.
İşte Sultangazi.. Saat beş.. 8 yaşındaki çocuk sıcaktan balkona çıkmış. Sokakta da düğün var.
Hem serinliyor, hem seyredip eğleniyor. Siz olsanız ne yaparsınız ki?.
Ama düğün magandası asılıyor silahına..
Dan.. Dan.. Dan.. Küçük çocuk vurulup ölüyor.
İşte Nizip.. Düğün davetlilerinden bir orta yaşlı adam, magandadan kurşun yiyor ve hayatını kaybediyor..
Bu ilk değil.. Ben bildim bileli, yani 70 senedir ilk değil.. Son da değil.. Çünkü ne Adalet, ne de İçişleri Bakanı'nın umurunda olaylar ve ölenler.. Bu iki cinayetten sonra, ikisinden biri konuştu mu?.
Ya Yasama'dan yani Kanun Yapmaktan Sorumlu Meclis'te yüzlerce vekili var, milletin.. Ağzını açan oldu mu?.
Ateş düştüğü yeri mi yakacak hep ve de sadece?.
Hepsi düşünsün.. Millet de düşünsün.. Ölen kendi çocukları, kendi kardeşleri, babaları olsa, böyle susup otururlar mı?.
Sayın Abdulhamit Gül!. Adalet Bakanı'mız?.
Sayın Süleyman Soylu!. İçişleri Bakanı'mız?
Bu magandalar için "Normaldir, olur böyle şeyler!. Büyütmemek lazım" diyerek mi susuyorsunuz yoksa?.
Bunlar iktidar!..
Peki, her bişeye maydanoz olan muhalefet nerde?. Onların da umurunda değil mi, bir maganda şov yapsın diye ölüp gidenler?.

***


Can Sayın/Yaz Şarkıları-2
LİSTENİN BAŞINDA KARSU VAR!..
Geçen ay haziran ayı şarkıları Türk Top 10 ile başladığımız yaz şarkıları listelerimize temmuz ayı şarkıları Türk Top 10 ile devam ediyoruz:
1- Sonunda - Karsu: Çok özel bir sese sahip olduğuna inandığım Hollanda doğumlu, Hatay kökenli bir Türk ailenin kızı olan Karsu'nun kendi bestesi. Çok güzel yorum, çok güzel şarkı.
2- Nasıl Güzel - Sufle & Teoman: Orjinalini 60'lı yıllarda Lee Hazlewood'un bestelediği ve Nancy Sinatra ile birlikte söylemesiyle tanınan ve klasikleşen "Summer Wine" şarkısının çok güzel Türkçe cover'ı. Sufle ve Teoman'ın yorumları harika.
3- Yalancılar - Ayla Çelik: 5 yıl önce "Bağdat" ile tanıdığımız şarkıcının geçen yaz da "Mecbur" şarkısı hit olmuştu. "Yalancılar" onlar kadar popüler olmayacaksa bile kaliteli bir şarkı.
4- Leyla Mecnun - Mustafa Ceceli & Burak Bulut & Kurtuluş Kuş: Temmuz ayı ortasında yayınlanmasıyla hemen trendlerde zirveye yerleşti. İki haftada 27 milyon izlenmeyi aşarak bu yaza damgasını vuran şarkılardan biri oldu.
5- Onursuz Olabilir Aşk - Sezen Aksu: "Yeter ki Onursuz Olmasın Aşk"tan 25 yıl sonra "Onursuz Olabilir Aşk"a. Ama Yeter ki Sezen'siz olmasın şarkılar.
6- Uzaktan - Fikri Karayel: 3 yıl önce yayınladığı "Yol" şarkısıyla tanıdığımız Kıbrıs doğumlu Fikri Karayel, yeni albümünün isim şarkıyla listemize girdi. Şarkının söz ve müziği kendisine ait.
7- Yaramaz - Burcu Güneş: Burcu Güneş şarkısız yaz bitmezdi zaten. Söz-müzik de onun.
8- Sahte - Hande Yener: İsmi Sahte ama kalitesi ve temposu ile Gerçek bir yaz şarkısı. Berksan ve Misha ortak yapımı.
9- Sen Ben - Zeynep Bastık: Zeynep, temmuzun son günü yayınladığı bu yeni şarkısıyla "Bensiz de liste olmaz" dedi adeta.
10- Kiraz - Başak Gümülcineli: "Sen Çal Kapımı" dizisinde rol alan Başak'ın, dizisine yeni sezon hediyesi bu şarkı. Söz-müzikyorum her şey ona ait.
Geçen ayki listemizin sonunda, Türkçe olmayan ama Türklerin yaptığı, bu yaza damga vuracak diyerek listelediğim 3 şarkının ilk ikisi (Ali Bakgör'ün 'Ocean'ı ve Mahmut Orhan'ın 'Slow'u), bugünlerde Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan gibi birçok ülke listelerinin üst sıralarında görünerek beni yanıltmamış oldular. Bu ayki listemizin sonunda da yine Türkçe olmayan ama Türklerin yaptığı, bu yazın 3 başarılı şarkısını daha sizlerle paylaşacağım:
1- Amore - İlkan Günüç feat. Wrs (Romanyalı vokalist).
2- All Night - Emrah Karaduman feat. No Method (Güney Afrikalı ikili).
3- Come Into My World - Ümmet Özcan feat. Alexandra Stan (Romanya'nın ünlü sesi).
Bu ayın son notu olarak 80'li yılların iki şarkısının yeni düzenlemeleriyle bu yaza damga vurduğunu bahsetmeliyim:
Birisi Tanita Tikaram'dan bildiğimiz "Twist In My Sobriety", yeni halini O Ses Yunanistan 2021 galibi Joanne söylüyor, müthiş olmuş. Diğeri de yine 80'li yıllarda Belle Stars'dan bildiğimiz "İko İko"nun yeni halini Papua Yeni Gineli şarkıcı Justin Wellington söylüyor. Bu iki şarkıyı ve son olarak da Camila Cabello'nun temmuzun son günü klibini yayınladığı, Latin listelerinin zirvesine çıkacağına inandığım, yepyeni "Dont Go Yet"i mutlaka dinleyin.
Yazın son ayının şarkılarında buluşmak üzere sağlıkla ve müzikle kalın. cansayintr@yahoo.com

***


SEVDİĞİM LAFLAR
Bir deli rüzgâr da benim ülkeme esse / Bunca acıyı, kederi, bütün kötülükleri alıp götürse.. Ümit Yaşar Oğuzcan (Teşekkürler Venüs)

***


TEBESSÜM
- Patates kaça?.
- 2.5 lira..
- Peki poşet?.
- Poşet bedava..
- O zaman bana bi poşet lütfen!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA