Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR

SEVİLAY YÜKSELİR

Çuvaldız ve iğne misali

En başından beri sıkı sıkıya takip ettiğim ve sonucu nereye giderse, kimlere uzanırsa uzansın destek verdiğim Ergenekon Soruşturması'nda maalesef yeniden aynı hataya imza atıldı. Bir önceki iddianamede olduğu gibi yine insanların özel hayatları, telefon konuşmaları hiç lüzumu olmadığı halde yer buldu ikincisinde de. Hal böyle olunca da Türkiye'de her zaman Derin Devlet'in tüm pis işlerini ve tüm kendini bilmez derinlerin ipliğini pazara çıkaracağına inandığım Ergenekon Soruşturması'na gölge düştü.
İkinci iddianamenin ayrıntıları dün kamuoyuna görücüye çıktı. Çıkar çıkmaz da isyanlar başladı. İlk isyan gazeteci ve televizyoncu Uğur Dündar'dan geldi. Ve ne yazık ki, bu isyan biz gazetecileri ikiye böldü. Geçmişte onun yaptığı haberler dolayısıyla sıkıntı yaşamış kişilerin, bu işi ilahi adalete bağlayıp ellerini birbirine çarparak, "Oh olsun işte. Etme bulma dünyası" demeleri normaldir ama biz gazetecilerin Dündar'ın başına gelenleri alkışlaması son derece anormaldir!
Çünkü bu, "Çuvaldızı kendine, iğneyi başkasına batır" durumunun ta kendisidir.
Öyle ya da böyle, doğru ya da yanlış tüm soruşturmacı habercilik yapan gazeteciler muhakkak birilerinin özel hayatını mercek altına almıştır meslek hayatında.
Ve bundan dolayı da muhakkak birilerinin canı sıkılmış ve hatta yanmıştır!
Eğer, haberin dayanakları sağlam değilse veyahut da tamamen özel hayatı ihlalse bunun hesabı yargı tarafından sorulur bir gazeteciye ve cezası kesilir bir biçimde.
Bunları biliyoruz...
Ama hiçbirimiz, "Bir yargı mensubu, hiçbir dayanağı olmayan karalama amaçlı bir mektubu, üstelikte de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli davalarından birinin iddianamesine yerleştirirse ne olur?" sorusunun yanıtını bilmiyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.