Derviş Zaim temelde hep bir Kıbrıs Türkü olarak kaldı. Ve filmografisinde, en azından
Çamur adlı film ve
Paralel Yolculuklar belgeseliyle yurduna döndü. Bu üçüncü film,
Gölgeler ve Suretler, en iddialı ve en başarılı olanı. O artık en azından anavatanına görevini yapmış olmakla iftihar edebilir. Her filminde bizleri şaşırtan biçim oyunlarına dalan, ayrıca tarih içinde Türk sanatlarının en temel olanlarını da bir çıkış noktası olarak almayı deneyen Zaim, minyatür sanatına dayalı
Cenneti Beklerken ve hat sanatına dayalı
Nokta'dan sonra, bu kez gölge sanatlarını, bir diğer deyişle Karagöz'ü temel almış. Ama en azından görünürde sadece bir yan öge olarak. Film aslında Kıbrıs davasını ele alıyor ve her şeyin başladığı günlere, yani 1963 yılına geri gidiyor. İngiliz yönetimi altında geçen uzun yıllardan sonra 1960'da İngilizlerin bağımsızlık verdikleri adada artık olaylar başlamış, Rumlar ve Türkler görece sakinlik yıllarından sonra, iki taraftan gelen kıştırtmalarla düşman olma yoluna girmişlerdir. Karagöz sanatçısı Salih, kızı Ruhsar'la birlikte Rumlar tarafından köyünden kovulur ve Veli amcanın evine sığınır. Ama kaçma girişimleri sırasında, baba sırra kadem basar. Kayıp babayı ararlarken, adada vahşetin ilk kıvılcımları başlayacaktır. Film, meselenin çok tarihsel kökenlerine gitmese bile en azından olayların fiilen başladığı yıllara dönüyor ve böylece Rumların 'her şey 1974 Türk istilasıyla başladı' tezini çürütüyor. Bence temel erdemi, gerçek olaylardan yola çıkarken aşırı milliyetçiliği bir yana koyup olabildiğince nesnel olmaya, Kıbrıs kördüğümünde iki yanın da hata payını göstermeye çalışması. Ayrıca yıllardır süregelmiş sakin, barışçıl görünümün ardında, adada hüküm süren karşılıklı güvensizliği ve kaygıyı iyi duyurması. Aralarında Güney Kıbrıs hükümetlerinin yasaklarını cesaretle çiğneyip gelen Rum oyuncuların (özellikle de Popi Avraam) ve de iyi seçilmiş Kıbrıs Türkü oyuncuların bulunduğu başarılı bir kadro, gerçek mekanlarda yapılmış titiz çekimler ve aksamayan bir gerilim, filmi Zaim'in olasılıkla kitleye en kolay ulaşacak eseri haline getiriyor. İzlerken ilk sürpriz bu: İşte kolay erişilir bir Derviş Zaim filmi! Ama bu, belki bir düşkırıklığını da birlikte getiriyor. Örneğin
Çamur'dan nefret etmiş,
Nokta'nın tadına ise ancak üçüncü izlemede varmış (ama
Filler ve Çimen'i ve
Cenneti Beklerken'i ilk andan itibaren çok sevmiş) olan bendeniz, bu filmi görece olarak basit buldum. Ve ilk görüşümde, filmin hayli oyalayıcı ve çizgisel hikayesinin bu kez de Kıbrıs gibi girift bir sorunu tümüyle veremediğini düşündüm. Ama doğrusu,
SİNEMA dergisinde Müjde Işıl'ın Zaim'le yaptığı son derece ilginç söyleşiyi okurken ayıldım. Sanatçımızın Karagöz'le Platon (Eflatun) felsefesini bağdaştıran, Platon'un 'karanlık mağara' metaforuna işaret eden yorumları, Antik Yunan'dan Karagöz'e 'arada kalma duygusu' üzerine sözleri, bana bu filmin de göründüğünden daha önemli olabileceğini düşündürdü. Demek ki o yazıyı okumak ve elbette filmi de görmek, her ciddi sinemaseverin boynunun borcu olmalı.
GÖLGELER VE SURETLER ***
Yönetmen ve senaryo: Derviş Zaim
Görüntü: Emre Erkmen
Müzik: Marios Takoushis
Oyuncular: Hazar Ergüçlü, Osman Alkaş, Popi Avraam, Settar Tanrıöğen, Buğra Gülsoy, Constantinos Gavriel, Pantelis Antonas, Erol Refikoğlu, Ahmet Karabiber Maraton Filmcilik yapımı