- Kenan İmirzalıoğlu olmasa kabul eder miydiniz bu rolü?
- Başka isimler söylediler, oynamak taraftarı değildim. Kenan olduğunu duyunca atladım.
- Neden, ne ifade ediyor Kenan İmirzalıoğlu sizin için?
- Tanıdım onu çünkü; açık sözlü, yalansız bir adam. Bilmediği şeye 'bilmiyorum' diyen adamı çok severim. Bir de mühendis adam!
- Yani?
- Adam yüksek matematik okumuş, diyalektiği, konuşmayı bilen, söylediği sözün ne olduğunu bilen, cevabını verirken de, suali sorarken de açık seçik ve net bir adam. Her şeyden ötesi kıskanmayan bir adam. Kendisi fenomen, bugün Türkiye'deki gençliğin en beğendiği adam ama 'ben büyüğüm, benden iyisi yok' demiyor. Daha ne olsun ki!
- Tuncel Kurtiz neden önemli sizin için?
- K.İ: Benim için o başlı başına bir efsane. Bir gün, bir yolculuk sırasında Ali Sürmeli bana "Kaz Dağları'nın oradan geçeceksin, Tuncel Abi'ye uğra, bir çayını iç mutlaka' dedi. Bir uğradım, dokuz gün kaldım!
- Alacakaranlık dizisinden önce mi oldu?
- K.İ: Tabii, tanışmamışız daha önce, çay içmeye gittik, dokuz gün akldık, çok güzel sohbetlerimiz oldu. Hayatıma çok büyük katkısı oldu onun. Sabahları yürüyüşe çıkartıyordu bizi Tuncel Abi. Bana "Oğlum aferin, çok akıllı gidiyorsun, çok efendisin, neyi nerede ne yapacağını biliyorsun, hep doğru işler yapıyorsun, birçok şeyi sağ duyunla hallediyorsun, sinirlenmiyorsun" dedi. "Tuncel abi böyle konuşurken iyi güzel de, yarın torunum, 'Dede anlatsana hikayelerini' dediği zaman benim hikâyeler çok sıkıcı olacak' dedim. Çünkü onun hikâyeleri o kadar eğlenceli, o kadar gerçek dışı ki... O an ne hissediyorsa, kalbi ne için çarpıyorsa onu yapıyor, çok etkileyici.