Eğer 1999'da müzikle ve İstanbul'un gece hayatıyla biraz olsun ilgili idiyseniz Babylon'un 10. yılı şerefine yayımladığı kitaba bakarken bir Tarkan şarkısı tutturmanız mümkün olacak:
Vay Anam Vay! Tuğla ebatındaki bu kitap bir kere en başta bazılarınızı şu açıdan irkiltecek: Asmalımescit bir zamanlar ıssızmış. Biraz başlara dönersek, o zamanlar daha ziyade uyuşturucu, fuhuş ve sokak çetelerinin 'piyasa yaptığı' bu semtte bir marangozhane satın almaya karar veren üç kişiyle karşılaşıyoruz. Pozitif adlı konser organizasyon şirketinin ortakları Ahmet- Mehmet Uluğ ve Cem Yegül, ağırlıklı olarak caz müziğinin iyi isimlerinin izlenebileceği bir konser mekânı yaratmayı amaçlıyorlar. Epey bir uğraştıktan sonra, 23 Nisan 1999'da Babylon adını verdikleri yeni mekânları John Lurie&The Lounge Lizards konseriyle kapılarını açıyor. Sonrası malum. Özellikle caz severlerin koşarak geldiği bu mekân giderek popülerleşiyor, skalaya diğer müzik türleri de ekleniyor, semt hareketlenmeye başlıyor. Ve 10 yılın sonunda Alaçatı'daki şubesi ve Lounge'uyle Babylon büyümeye devam ediyor.
'BURASI O MEKÂN'
Burasıyla ilgili garip bir şey var: Mesela içerisinin çok dolu olmasını eleştirebilirsiniz, müziği, ses sistemini (ki bu konuda çok iddialılar) ya da vestiyer sırasını da. Ama her zaman karşı koyulamaz bir sıcaklığı vardır Babylon'un. Bir türlü tam kızamazsınız. Eninde sonunda, "Kerata!" der gibi bir hale gelirsiniz. Mehmet Uluğ'un kuruluş hikâyesini anlatırken kullandığı bir cümle var. Harap vaziyetteki binaya ilk bakmaya gittiğinde, "Burası, o mekân," demiş içinden. Belki de yaptıkları/yapacakları işten bu kadar emin oldukları için, tavırları mekâna yansımıştır. Üç ortak, Babylon'u bu hale getirebilmek için çok çaba sarf etmiş. Ahmet Uluğ'dan alıntı yaparsak şöyle diyor: "Babylon'u kurmak büyük bir iş, yaşatmak daha da zor bir iş oldu. Kendimizi bir gece kulübü, eğlence mekânı olarak değil, canlı müzik/performans merkezi olarak konumlandırdık. Başarılı olmayı, dolu olmayı, ses getirmeyi amaçladık. Asla moda olmak istemedik. Kalıcı olmak için çok çaba gösterdik. Her ay bir program çıkarmak, sponsoru ikna etmek, finansmanı sağlamak, grubu ikna etmek, Türkiye'yi ve İstanbul'u anlatmak, ajana teklif yapmak, cevabı beklemek, sihirli kelime 'confirmed' (onaylandı) için yanıp tutuşmak, başarmak ya da başaramamak vardı işimizin içinde."
ESKİ GÜNLER
Kitap, Asmalımescit'in hikâyesiyle başlıyor. Semtin eski sakinleri ve esnafı (aralarında Taksici Albay'dan Yakup'un sahibi Yakup Arslan'a kadar pek çok isim var) Babylon'un açılmasıyla nelerin değiştiğini anlatıyorlar. Sonrasında ilk konserin basındaki yankıları... (
Radikal'in haberindeki detaylı yol tarifi ve
Milliyet'teki, "Küçük bir dinleyici topluluğuna çalan grup..." satırları insanı gülümsetiyor.) Sonra sayısız konser fotoğrafları, anılar (Babylon'da tanışıp evlenenler var), süper komik dinleyici mailleri, kulisten ilginç fotoğraflar, tanınmış ve tanınmamış pek çok kişinin Babylon'la ilgili düşünceleri ve posterler var (50x70 cm boyutlarındaki Babylon posterlerinde öncelikle grubun adı okunaklı şekilde yazılıyor ve ona konserin görseli eşlik ediyor. Konser hakkında sadece temel bilgiler veriliyor; tarih, saat ve ne ile karşılaşacağımıza dair ipucu mahiyetinde birkaç kelime... Örneğini Patti Smith posterinde görüyorsunuz). 2000-2002 dönemini 'İyi Zamanlar', 2003-2005'i 'Zor Zamanlar' (İstanbul'daki bombalama olaylarının konserleri ve gelecek yabancı müzisyenleri nasıl etkilediği), 2006'dan günümüze kadarki dönemi ise 'Şimdiye Kadar Her Şey Yolunda' başlıkları altında toplamışlar. Baktıkça hatırlıyor, hatırladıkça bir tuhaf oluyorsunuz. Kitapta her şey iyi hoş da, keşke güzelim fotoğrafların tam ortadan kesilmesine izin vermeselermiş. Bir de bazı yazım hataları ('Sertap Erener') ve tüm kitap boyunca 'Asmalı Mescit'de denilmesi hastalıklı gözleri rahatsız ediyor. Ama o kadar olur. Zaten anılar her şeyin üstüne çıkıyor bu kitaba bakarken. Son sayfayı kapattığınızda hayatınızın 10 yılı film şeridi gibi gözünüzün önünden geçmiş oluyor. Hele kitabın sonlarındaki o alt alta dizilmiş 'kronolojik konser listesi' yok mu! Çok fena, çok.