Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Hoppala

Bir yandan siyasilerin, yargıçların, savcıların ve gazetecilerin ortaklaşa hazırladıkları komplo iddiaları... Bir yandan eşi Veronico'nın rekor nafaka talebiyle açtığı boşanma davası...
İyice bunalan İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'ye üç günlük resmi İsrail gezisi ilaç gibi geldi.
Ve de bu gezinin zamanlamasına duyduğu minneti dile getirmek için ev sahiplerinin gönüllerini okşayacak vaatleri peş peşe sıraladı. Hem de uçaktan iner inmez:
"İsrail'i İtalya'nın en büyük 5-6 ortağından biri yapacağım."
"İsrail'in var olma hakkını inkâr edenlerle sonuna kadar savaşacağım."
"Ortak tarihi ve kültürel mirasımız sizi ve bizi birbirine omuz veren iki kader arkadaşı yapıyor...
" Dinleyeni mestedecek övgüler. Ama Berlusconi asıl bombasını sona sakladı:
"Ben siyaset yaptığım sürece İsrail'in AB üyesi olmasını sağlamak en büyük hayalim ve amacım olarak kalacak!"
Hoppala... Haklı olarak, Berlusconi'nin bol keseden attığını düşünebilirsiniz.
Öyle ya; AB bir coğrafi projeyse, yani AB'nin genişlemesinin sınırları olacaksa, İsrail'in ne o sınırlar içinde yeri var, ne de o projede.
AB bir jeostratejik projeyse, yani Avrupa'nın küresel güç olmasını hedefliyorsa, İsrail bu hedefe ulaşmayı sağlayacak ülkeler listesinin çok altlarında yer alabilir.
Ancak... Berlusconi ne İsrail'i olmayacak bir hayalle avutuyor, ne de oportünist bir politikacı örneği sergiliyor.

Solana ne demişti?
Çünkü, AB'nin derin kulislerinde İsrail'i bir gün birliğe katmak ciddi ciddi tartışılıyor. Dahası İsrail'i şimdiden adı konulmamış ya da gayrıresmi üye olarak görenlere bile rastlanıyor.
Bu ikinci grubun değerlendirmesini ilk açığa vuran AB Dış Politika ve Savunma Yüksek Komiserliği görevi üç ay önce sona eren Javier Solana oldu.
Görevi bırakmasından sadece 10 gün önce, 21 Ekim 2009'da İsrail'i ziyaret eden Solana, siyasetçilerden ve işadamlarından oluşan bir gruba hitaben yaptığı konuşmada, bakımlı sakalının süslediği yüzüne yaydığı geniş bir tebessümle aynen şöyle dedi:
"Lütfen söylememe izin verin; İsrail, AB'nin bir üyesidir. Kurumlarına üye olmadan birliğin üyesidir. 27'lerin tüm programlarının tarafıdır, parçasıdır. Kıta dışında hiçbir ülkenin AB ile İsrail'in sahip olduğu ilişkisi yoktur."
Sonra konuştukça coştu, coştukça konuştu: "Bu topluluğun içinde Hırvatistan Devlet Başkanı Mesiç'i göremiyorum. Gıyabında söyleyeyim: Hırvatistan, AB'ye tam üye adayı ama İsrail'in AB ile ilişkileri Hırvatistan'dan çok daha güçlü. Ama bunu sakın ona söylemeyin!" (Not: İsrail'i Solana'nın hemen ardından dönemin Hırvatistan Devlet Başkanı Stipe Mesiç ziyaret etti. Dahası Solana'nın hitap ettiği toplulukla o da bir araya geldi.)
Solana'nın bu ifşaatı Brüksel'de pek hoş karşılanmadı, çünkü bir devlet, affedersiniz birlik sırrını açığa vurmuştu.
Şimdi de Berlusconi "Kurumlarda temsilin dışında AB üyeliğinin tüm imkânlarından yararlanan" İsrail'e, bir gün kurumsal üyelik vaadinde bulunuyor.
Mümkün olabilir mi? Zaman gösterecek. Zaman ve yeni dengeler, yeni dünya...
Ama Solana'nın İsrail'in AB ile ilişkilerinin Avrupa'nın göbeğindeki ve AB'nin kapısındaki Hırvatistan'dan daha güçlü olduğu tespitini, Berlusconi'nin de İsrail'i AB'ye tam üye yapmak için var gücüyle çalışacağı sözünü yabana atmayın. İsrail'in gizli gücünün ipuçları bunlar...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA