Ramazan ayının en belirgin özelliklerinden borçlulara, birisi de, yardım ayı olmasıdır. Fakirlere, borçlulara, muhtaçlara yardımın herhangi bir zaman dilimiyle sınırlı olmayacağı çok iyi bilinir. Ama bazı zaman ve mekanlar vardır ki, oralarda yapılan her iyilik kat kat sevaplandırılır. Hz. Peygamber (sav) dönemine ait aktaracağımız bir hadise fakirlik ve çaresizlik karşısında ne kadar hassas olmamız gerektiğini gösteren önemli mesajlar içeriyor.\n\nMünzir bin Cerir (ra) anlatıyor:\n\n“Günün ilk saatlerinde Hz. Peygamber’in yanındaydık. Resulullah’ın (sav) yanına üstü başı olmayan, ayakları çıplak, sadece kaplan derisi gibi çizgili bir çaputa sarılmış, kılıçları boyunlarına asılı bir grup insan çıkageldi. Bunların hepsi Mudar kabilesine aittiler. Hepsi fakir ve sefil bir görüntü çiziyordu.\n\nBunların perişan halini gören Hz. Peygamber’in (sav) yüzü bir anda değişti. Odasına girdi ve sonra geri çıktı. Hz. Bilal-i Habeşi’ye ezan okumasını emretti. Bilal (ra) de ezan okudu.\n\nNamaz için kamet getirildi, eda edildi.\n\nNamaz için kamet getirildi, eda edildi. Peygamberimiz namazdan sonra cemaate hitap etti ve ‘Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratıp, ondan eşini lütfeden ve ikisinden de pek çok erkek ile kadın var eden Rabbinizden korkun. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’ın ve akrabanın hakkına riayetsizlikten de sakının. Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir!’ (Nisa, 1) ayetini okudu.\n\nHemen bunun peşinden de Haşr Suresi, 18. Ayeti ekledi:\n\n‘Ey insanlar! Allah’tan korkun. Herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah işlediklerinizden haberdardır.’\n\nAyetleri okuduktan sonra Peygamberimiz sözlerine şöyle devam etti:\n\n‘Kişi, dinarından, dirheminden (altın ve gümüş para), giyeceğinden, bir ölçek buğdayından, bir ölçek hurmasından yardımda bulunsun. Elinde hiçbir şeyi bulunmayan, yarım hurmayla da olsa mutlaka bir bağışta bulunmaya gayret etsin!’\n\nPeygamberimizin bu sözlerinden sonra Medineli bir Müslüman neredeyse taşıyamayacağı kadar ağır bir bohçayla geldi, Peygamberimizin önüne yığdı. Sonra herkes peşi sıra onu takip etti. Herkes bir şey getirmeye çabalıyordu. Öylesine ki, biraz sonra giyecek ve yiyeceklerden bir yığın meydana geldi.\n\nPeygamberimiz son derece sevinçliydi. Yüzüne baktım, sanki yaldızlanmış gibi parlıyordu. Şöyle buyurdu: ‘İslam’da kim ki hayırlı bir yol açarsa, ona bu hayrın sevabı ile kendisinden sonra bu sevabı işleyenlerin mükafatı eksiksizce verilir. Kim ki kötü bir yol açarsa, ona bunun günahı ile kendinden sonra onu işleyenlerin günahı aynen verilir. Ve onların günahından hiçbir şey eksilmez.’”\n\nYeryüzüne hakim olan bağnazlık, aymazlık ve savaşlar; lüks ve israf bize bu mirası getirdi. Bir tarafta yiyecek bulamadığı için eti kemiğine yapışmış Afrikalı aç çocuklar, öte tarafta sınırsız ve anlamsız bir tüketim...\n\nNe dersiniz, aç kalan, mama bulamadığı için kıvranan veya ilaç bulamadığı için hayatını kaybeden her çocuğun günahından bizim hissemize düşeni kaldırabilecek durumda mıyız?\n\nKulaklarımda Hz. Peygamber’in hayat veren kelimeleri...\n\n
“yarım hurmayla da olsa ateşten korunun!”\n\nİyiliklerini reklam aracı yapanlar, küçük menfaat peşinde koşan müflis tüccarlara benzerler. Neden “müflis, iflas etmiş tüccar” dedim? Çünkü bunun karşılığında, ahirette ona herhangi bir sevap dönmeyecektir. “Dünya hayatının rahatına dalarak eğlenceyi ve geçici zevkleri dinleri haline getiren kimseleri, kendi haline bırak; ama bu durumda hatırlat ki ahirette her insan yaptığı yanlışlardan dolayı rehin tutulacak ve kendisini ne Allah’a karşı koruyacak, ne de kayırıp kollayacak birini bulabilecektir.” (En’âm, 70)