17 yıl önce engelli kızının tedavisi için verilen sözlere kanarak eşi ve çocuklarıyla Hristiyan olan İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden emekli K.Ö, Hristiyanlığa geçiş sürecini, tutuklanan Alsancak Diriliş Kilisesi Pastörü ABD'li Papaz Andrew Brunson'u, esrarengiz şekilde ortadan kaybolan arkadaşı John Fowler'la ilgili bilinmeyenleri anlattı. K.Ö, "İzmir Karataş Kilisesi'nin her taşının altından ajanlık akar" diye konuştu.
Misyonerlerin insanları nasıl kandırıp Hristiyan yaptığını anlatan K.Ö, ABD, İngiltere, Kore'den yabancıların sık sık gelip Karataş Kilisesi'nde uzun toplantılar yaptıklarını söyledi. 5 çocuk babası K.Ö, "Bunlar burada buz gibi ajanlık yapıyorlar. Sürekli Türkiye aleyhine konuşup ülkemizi kötülüyorlar. Ayrıca sadece İzmir'de bunlarla koordineli çalışan 100'ün üzerinde ajan var. Bunlar sürekli fotoğraflarımızı çekip yurtdışına gönderiyorlar.
Oradan da para alıyorlar. Hepsinin hiçbir iş yapmamalarına rağmen 40-50 bin TL limitli kredi kartları olduğuna defalarca şahit oldum. Bunların hepsinin deşifre olmasını istiyorum" diye konuştu.
KANDIRILDIK
Misyonerlik şebekesinin Marmaris'te büyük bir kamp merkezi olduğunu dile getiren K.Ö, "Buraya aileleri götürüp toplu törenle vaftiz ediyorlar. Ben, eşim ve çocuklarım da burada havuza batırılıp vaftiz edildik ve Hristiyan olduk. Ancak, bu yolun sonunun kötü olduğunu gördük. Bu rüyadan geç de olsa uyandık. Tekrar Müslümanlığa geçeceğiz" dedi. K.Ö, nasıl kandırıldıklarını şöyle anlattı:
İNCİL BIRAKTILAR
İsevi Topluluklar Derneği tabelası adı altında açtıkları kilisede her türlü misyonerlik faaliyetini yürütüyorlar. Bunlar 16-17 sene önce benim evimin önüne bir incil ve broşür koydular. Alıp inceledim. Bir engelli kızım var. Onun hali beni çok üzüyordu. Bırakılan İncil'e göz attım. Sonra da evime de yakın olan Karataş Kilisesi'ne gittim. Burada beni çok iyi karşılayıp olağanüstü şekilde ilgilendiler. Zekai Tanyar isimli bir pastör vardı. Benimle o kadar ilgilendi ki, adeta şımardım. Sanki yıllardır görmediğim babamın evine gelmişim gibi hissettirdiler. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde görev yaptığımı söyleyince ilgileri daha da arttı. Beş çocuğum olduğunu, bir kızımın engelli olduğunu öğrendiklerinde bana engelli kızımın tedavisini yaptıracaklarını ve ABD'ye göndereceklerini söylediler. Her türlü maddi ve manevi desteği sunacaklarını vadettiler.
EŞİM DE İKNA OLDU
Ertesi gün işyerinde yaşadıklarını kimseye anlatamadığını anlatan K.Ö, yaşadıklarını şöyle anlattı: "içimi dökmeye ihtiyacım vardı. Sonra eşime anlatmaya karar verdim. Akşam eve gittiğimde eşime çocuklar yattıktan sonra çok önemli bir şey anlatacağımı söyledim. O da çok merak etti. Çocuklarımızı erken yatırıp odamıza çekildiğimizde inanın kalbim yerinden fırlayacaktı. Eşimin kilisede görüştüğüm bu kişilere engelli kızımızı anlattığımı duyunca tepki göstermesinden korkuyordum. Ancak öyle olmadı. Eşim ağlayarak sakin sakin beni dinledi. 'Eğer, ailemiz ve engelli kızımız için iyi olacaksa tamam Hristiyan olalım' dedi. Pazar günü çocukları kardeşime bırakıp eşimle Karataş Kilisesi'ne gittik. Orada bu kez eşimle geldiğim için iki katı ihtişamla bizi karşıladılar. Öyle bir ikram ve ilgi vardı ki, eşim bile aptallaştı. Bize engelli kızımız için ne gerekiyorsa yapacaklarını, tedavisini üstleneceklerini vadettiler. Bu anlatılanlar ikimizin de kulağına hoş geldi. Eşim de ben de hemen din değiştirme tekliflerini kabul ettik."
HRİSTİYANLIĞA GEÇMEMİ İSTEDİLER
Kendisinden tek şart olarak din değiştirerek Hristiyanlığa geçmesini istediklerini vurgulayan K.Ö, şöyle devam etti: "Ben sadece dinledim, yorum yapmama bile fırsat vermediler. 3-4 kişi arasında bir çembere aldılar. Sürekli, "Şöyle yaparız, sana şu imkanları sağlarız" diye konuştular.
2 saat kadar kaldıktan sonra oradan ayrıldım ve yürüyerek eve gittim. Ancak, kafam darmadağan olmuştu. Kalbim başka, beynim başka söylüyordu. Benim hayatta en değer verdiğim şey çocuklarım. Çocuklarımı birbirinden ayırt etmem ancak engelli kızım için kalbim her zaman ayrı atar. Bana söylenen onca şeyden sonra onun sağlığı için vadettiklerini düşünmeye başladım. O gece eşim N.Ö'ye hiçbir şey anlatmadım. Ama, içim içimi yiyordu. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Papazların anlattıkları kulaklarımdaydı. O gece uyku tutmadı. Stresten bir gecede 2.5 paket sigara içtim. Sabaha kadar soğukta balkonda oturup düşündüm.
FATİH ŞENDİL / YENİ ASIR