Türkiye'nin en iyi haber sitesi

METİN SEVER

'Devlet dersi' devam ediyor abiler!

Bu köşenin okurları bilir, severiz kendisini. Ece'yi... Ece Ayhan'ı. Saygımız, sevgimiz bir başkadır kendisine. Bu yüzdendir satırların arasından sık sık yüzünü gösteren Ece'ce dizeler. 13 Temmuz, kendisinin 'tabiata' aktığı gündür. İzmir'de bir huzur evinde. Yani ölüm yıldönümüdür Türkiye'nin en 'çetrefil' şairinin. Çok şey söylenir onun şiiri için. 'Tarihçi', 'etikçi', 'sivil', 'anarşist'... Bu tespitlere katılan da vardır katılmayan da. Uzmanları çok şey söyleyebilir ama bana kalırsa O 'yampiri hayatı' boyunca hep 'sivil' ve 'mülksüzdü.' Mülkün, 'esas duruş' gerektirdiğini; 'devletin-tabiata' karşı olduğunu çok erken kavramıştı. Belki de Mülkiye'den, yani devletin merkezinden geldiği içindir. Mülksüzlüğü 'seçmişti'. Çünkü, O'nun için 'mülkiyet hırsızlık', bu Cumhuriyet 'emlak Cumhuriyeti' idi. Seçiminin bedelini fazlasıyla ödedi. 1991 yılında Çengelköy'de kendisiyle yaptığım yayımlanamayan söyleşide, "Bütün konserleri izlemek istiyorum ama olmuyor, param yok. Tek birine kaçabiliyorum," demişti. Hiçbir zaman parayla pulla işi olmayan 'kara şair', o gün yoksulluk ve mülksüzlük üstüne konuşmuştu. "Cemal Süreya milyarder olabilirdi. Milletvekili olabilirdi. Neden olmadı? Düşünmek lazım. İlla ki bizim gibi yaşamak gerekmiyor ama mekanizmayı da anlamak gerek," demişti. Ve devam etmişti: "Anadolu Ortaçağı!. İşte tam da burada duruyoruz. Bu toplumun insan toplumu olduğu konusunda kuşkularım var, güvenmiyorum, tam anlamıyla kötülük toplumu. Kötülük için toplanıyor ama iyilik için toplanmıyor."

'ÖTEKİLERİN' ŞAİRİ
İktidarın kötülüğünden kaçtı hep. Kendi iktidarına bile karşıydı. "Düşüncemin ve şiirimin iktidar olmasını istemem," deyivermişti o konuşmada. Bu nedenle hep 'sivil' kaldı. Sivilliğin içini muhaliflikle doldurdu. Devlet karşısında hep 'tabiat'tan yana oldu. Fahişelerin, yoksulların, yoksunların, iktidardan yaralanmışların. Yani ez cümle "ötekilerin" yanındaydı . Döküntüler, dışta bırakılmış her şey, düşürülenler, hal ve gidişi sıfır olanlar, yasaklananlar onun ilgi alanı içindeydi. 'Devlet ve Tabiat'taki Açık Atlas şiirinde koparılmış 'Kürt çiçekleri'nden söz eder. Tarih 1970'tir. 'Yort Savul' şiirini idam edilen Deniz'ler için yazdığını belirtir: "Tarihe ağarken üç ağır yıldız/ Sürünerek geçiyor bir hükümet kuşu kanatları yoluk..." Tarihi tersinden okumanın şiiriydi onun ki. Çok iyi biliyordu tarihi yazanların galipler olduğunu. Bizim tarihimizin sahte yalanla örülmüş olduğunu ileri sürdü. Türkiye'nin tarihini 'acı çekme tarihi' diye tanımladı. Bu nedenle olsa gerek hep devleti başka türlü okumayı öğretti, anlatmaya çalıştı. "İçigeçmiş tarih hocalarının söylediklerinin aksine, gerçekte Yeniçeri Ocağı kapatılmamıştır. Esas duruş yalnız kent değiştirdi o kadar. Ece adlı torunum da sivil bir anayasa hazırlandığını göremeyecektir. En azından Yeni-Yeniçeriler sular kesilmesin diye izin ve yol vermez çünkü," derken; bugünü kalbinden yakaladı. Yıl 2009... Biz hâlâ 12 Eylül darbe anayasası ile yönetilen bir ülkedeyiz. Hâlâ sivil anayasa yapılamadı. Bırakın onu, darbeci askerlerin sivil mahkemelerde yargılanma çabasına bile karşı çıkıyor 'Yeni-Yeniçeriler.' Çünkü 'üleşmek hâlâ mülkün temeli...' Ve hâlâ bu ülkede polise taş atan çocuklar, terörist muamelesi görüyor... Bir değil, beş değil, yüzlerce... Büyüklerle aynı cezaevinde, onlarca yıl hapis istemiyle. Peki abiler! Bu durumda, 'sarışın tarihçilere' karşı, 'karaşınların' bir direniş hafızası yaratmasını isteyen her insan evladı, "Hafız/sence çocuklar/çiçeklerin koynunda uyumalıydı değil mi?" diye soran Ece'yi hatırlamaz mı? Ya 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Mardinli Uğur Kaymaz'ı öldüren polisler beraat ettiğinde onu unutmak mümkün mü? "Buraya bakın, burada bu kara mermerin altında/bir teneffüs daha yaşasaydı/Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür/Devlet dersinde öldürülmüş..." Uzun lafın kısası, O bir 'mor külhaniydi.' 'Güzel atlar, güzel şiirler' gibiydi. "Öldükten sonra da tersine yarışan." Ve tersine koşu devam ediyor. Haydin abiler! "Atlasları getirin/tarih atlaslarını! En geniş zamanlı bir şiir yazacağız..." Not: Bundan böyle, yaz boyunca 15 günde bir görüşeceğiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.