Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YEŞİM TABAK

Uzayda idrak

Bir film başka filmleri ne zaman 'fazlasıyla', hangi şartlarda 'kabul edilir' düzeyde çağrıştırmış olur? Üstelik buradan ille de bir mizah ya da 'gönderme' eğlencesi çıkarmadan. Ay örneğine bakarsak, 'fazlası' diye bir mesele, hiç olmayabilir. Filmle ilgili ilk birkaç bilgiyi edinir edinmez, ilk üç saniye içinde 2001'in (1968) adını zikretmek durumundasınız. Tabii size zaten "2001'vari bir film" diye anlatılmadıysa. Elde bir uzay gemisi, tek kişilik mürettebat ve ona yarenlik eden, muhabbet düşkünü bir bilgisayar varsa, hem de işler çığrından çıkacaksa, başka türlüsünü düşünmek zor. (2001'deki HAL, bilimkurgu tarihinin mitolojik kahramanlarındansa, Ay'daki Gerty de onun taklidinden ziyade torunlarından biri diyelim.) Astronot Sam Bell (Sam Rockwell), uzay buhranıyla halüsinatif manzaralar görmeye başladığında Solaris'e (1972), biyolojik yaşam hasretiyle bitkilerini öpüp kokladığı sahnelerde Silent Running'e (1972) de kayabilir akıllar. Ay'ın ferah dekoru ve gergin ortamı, daha birçok bilimkurguyla da örtüşebilir. Hatta hiç yeri değilken, Rockwell'in varlığı sebebiyle, aktörün Galaksi Başkanı'nı oynadığı Otostopçunun Galaksi Rehberi (2005) bile, hatırlanan filmler arasına ekleniyor. Yönetmen Duncan Jones'un, en meşhur uzaylı David Bowie'nin oğlu olmasıyla ilgili bağlantıya da girebiliriz ama, oradan fazla yol almak mümkün olmayabilir. Ay, referanslarının hiçbirinin birebir uygulaması değil. Sam Bell, sinema tarihi boyunca çıkılmış uzay yolculuklarında sıkça görülen dehşet türlerinin epey bir kısmıyla tanışıyor gerçi: İzolasyon. Bilinmezlik. Paranoya. Daha fenası, gerçekler. İçten ve dıştan gelen, ama uzaydan gelmeyen tehditler. Filmin üzerinden ağır yükleri alan en büyük etken, Rockwell'in dünyevi çekiciliği. İzlediğimiz 'olağanüstü' maceranın kahramanı olabileceğine de, olan biten karşısında debelenen herhangi bir adam olduğuna da, kolaylıkla inandırabiliyor. Lunar Endüstri'nin memuru olarak, Ay yüzeyinden Helium3 adlı bir maddenin çıkarılıp Dünya'ya yollanması sürecini kontrol eden Sam, üç yıllık kontrat süresini tamamlamak üzere. Canlı uydu iletişiminde sorun olduğu için, karısı ve küçük kızıyla, sadece gönderdikleri video'lar üzerinden bağlantı kuruyor. Giderek, Dünya'daki hayatla gerçekten bir bağlantısı olduğundan, şüphe etmeye başlıyor. İşin bir varolma mücadelesine vardığı noktada, ya kendisi, 'diğer Sam' ve etrafını saran teknolojiyle savaşacak, ya da başka bir güçle... Filmin en büyük amacı seyirciyi şaşırtmak değilse de, konuyu daha fazla deşmeyeyim. Son derece düşük bir bütçeyle, A sınıfına özenmeyip B sınıfına sarkmadan yapılmış olması, Ay'ı ister istemez, olduğundan da sempatik gösteriyor. Filmin asıl güzel tarafıysa, birçok alıntı buluşu, zorlanmadan kendine mal edebilmesi. Jones'un ilk uzun metrajlısı, 'dedektif filmi' der gibi, 'Geçen gün bir astronot filmi izledim' diye bahsedebileceğiniz bir iş. Ne yenilik veya 'sürprizcilik' iddiası, ne de bayat bir çok görülmüşlük. Film eleştirilerindeki popülaritesi nicedir düşük seyreden 'türünün iyi bir örneği' ünvanı, herhalde böyle filmler için yaratılmıştı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA