Röportaj: Oğuzhan Toracı Fotoğraflar: Yağmur Dinç Yeni sezonda, atv'nin sevilen dizisi 'Kertenkele: Yeniden Doğuş'un yenilenen kadrosuna dahil olan Bülent Polat: Böyle bir dönemde birisi 'Abi, ben oyuncu olmak istiyorum' diyince, 'Kardeşim delisin' cevabını veriyorum. 13 yaşındayken Bakırköy Belediye Tiyatroları bünyesinde çocuk oyunlarıyla sahneye adım atan Bülent Polat, kimi zaman yer göstericilik yaparak, kimi zaman da sahne arkasında görev alarak tiyatrodan hiç kopmadı. 2004 yılında atv ekranlarında yayınlanan 'Avrupa Yakası' isimli dizideki 'Şesu' rolüyle büyük sükse yapan ve bu sezon atv'nin sevilen dizilerinden 'Kertenkele: Yeniden Doğuş'un kadrosuna katılan oyuncuyla, hem hakkında merak edilenleri, hem de yeni dizisiyle ilgili düşüncelerini öğrenmek için keyifli bir sohbet gerçekleştirdik... Tiyatro kökenlisiniz ama siz de çok geçmeden televizyona geçtiniz. Tiyatro ile hayatınızı idame ettirebiliyor muydunuz? Hayatımda ekonomik sıkıntılar vardı ama hep çalıştım. Animasyon yaptım, doğum günlerine gittim; palyaço ve Noel Baba oldum. (Gülüyor) Tiyatrodan para kazandığım zamanlar da oldu. Bülent Şakrak ve Mustafa Üstündağ ile beraber çocuk oyunları hazırlayıp okulları gezer, oynardık. Oyun başına üç-beş kuruş kazanıyorduk ve aynı yerde yaşıyorduk. Tiyatroda falan uyuyorduk. Neyimiz varsa paylaşıyorduk. NÖBETÇİ OYUNCU GİBİYDİM Sonra birden dizi dünyasının kapıları mı açıldı? Öyle birden olmadı, yavaş yavaş ilerledik. 'Aile Bağları', 'Çiçek Taksi', 'Yılan Hikayesi', 'Dadı', 'Lahmacun ve Pizza' gibi dizilerde küçük roller denk geldi. İçerisine bir tişört ve deodorant koyduğum sırt çantam vardı. 'Alo' diyorlardı, herhangi bir yerden otobüsü binip sete gidiyordum; nöbetçi oyuncu gibiydim. Sizin işlerin kesat gittiği dönem; sanırım 1999 yılındaki depreme ve 2000 yılında ekonomik krize denk gelmişti, değil mi? Oyuncunun çalışmaması zor; bir defa telefonum çalmıyordu. Ayda birkaç kez telefonunum çalıyor, o da yanlış numara oluyordu. Halbuki telefon çalınca kalbim hızlı atıyor, bir iş gelecek diye heyecan yapıyordum. Gerçi bu sektörde açlıktan ölsen, 'Tokluktan öldü' derler. 'Avrupa Yakası'ndaki 'Şesu' rolüyle şöhret ve para geldi ama ardından yine buralarda yapamadınız ve Amerika'ya gittiniz. Bu kaçışınızın sebebi neydi? Nedensiz bir hamle değildi. Farkında olmadan yıllarca hayatımın rolünü beklemiştim ve o da gelmişti. 25 yaşında para kazanan, vergi ödeyen, şöhret olan biri haline gelince sanırım şımarmıştım. O sırada özel hayatımı kontrol edemedim ve çok çalkantılı gitmeye başladı. Şimdiki yaşımda o günleri yaşamış olsaydım, hamlelerimi daha temiz yapardım. Yedi yıl kadar Amerika'da kaldınız, orada hayat istediğiniz gibi miydi? Stella Adler Oyunculuk Okulu'nun kapısını çaldım. 'Burada Çağdaş Amerika oyunculuğunu öğrenmek, kendi ülkemde öğrendiklerimi de okula taşımak istiyorum' dedim. Ayrıca vizemin sorunlu olduğunu söylemiştim ama bana oyuncu vizesi aldılar. Hayatımda hiçbir zaman 'Evlerim, arabalarım olsun' demedim. Eğitim için para biriktirmiştim ve hiç çalışmadan dört yıl boyunca bir ev parasını eğitimim için harcadım. KÜRKÇÜ DÜKKANINA GERİ DÖNDÜM Rüyalar ülkesinde artist olmak nasılmış? Hazıra dağ dayanmaz, New York'a geçince benim paralar suyunu çekmeye başladı. Barmenlik yapmaya başladım. Hem para kazabiliyordum, hem de Broadway'deydim. Her şey yolundayken kürkçü dükkanına neden geri döndünüz? Babamın sağlık sorunları oluşmuştu. Geçirdiği son operasyonda da biraz riskler vardı ve ailemin yanında olmak adına geri döndüm. Planım temelli dönüş değildi ama o dönemde eşimle de tanışınca, geri dönmemek için sebeplerim artmış oldu. Alem yapmayı çok iyi bilen, üstelik artist ve Amerika maceraları olan biri olarak evlenmek korkutmadı mı? Hayır, çünkü egomun tepeden yere çakıldığını görünce bunun doğru karar olduğunu gördüm. Türkiye'deki bilinirliğim kendimi çok önemseyen bir adama dönüştürmüştü, sanki beyin cerrahıyım... Ama toplumun ilgisi beni buraya taşımıştı. Bir beyin cerrahı değilsin, bu havan kime? Altı üstü oyuncuyum. Eşinizle tanışma hikayeniz nasıldı? Tesadüf o ki, eşim İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu ve İngilizce öğretmenliği yapıyor. (Gülüyor) Türkiye'ye döndükten sonra ailemin yanına Avcılar'a yerleştim. Annem, evleneyim diye her gün dua ediyordu. Eşimle sahilde yürüyüşlerde karşılaşıyorduk. Maceralarım ona çok ilginç geldi ve sohbet edeceğimiz çok ortak konu olunca da, bu bir ömür sürebilir diye düşündüm. Bende hikaye bitmez; 'Muhabbeti bir yere bağlayalım' dedik ve evlendik. Hayırlısıyla bir ay sonra bebeğimiz dünyaya gelecek. Çocuğunuzun da gelecekte oyuncu olmasını ister misiniz? Benim seçme şansım olmayacak, tabii ki kendisi karar verecek ama kesinlikle istemem. Böyle bir dönemde birisi 'Oyuncu olmak istiyorum' diyorsa tahtası eksik olarak görüyorum. Sette bana gelip 'Abi, ben oyuncu olmak istiyorum' diyenlere, 'Kardeşim delisin' diyorum. Dertleri şöhretse, onlara acımıyorum. Buyursunlar, yapsınlar. Ben çok küçük yaşta başlayınca sahne tozu yuttum ve vazgeçemedim. Bu saatten sonra iç içe geçmiş vaziyetteyim. Ben onu bıraksam, o beni bırakmıyor. Ama çocuğum sevdiği işi yapsın da, ne yaparsa yapsın ama umarım oyunculuk mevzusu dışında bir tercihi olur. Umarım ben de o zamana kadar emekli olurum ve mesleki geçmişimi silmiş olurum. (Gülüyor) TİPTEN DOLAYI BAŞARILI OLANLARA KARŞI DEĞİLİM Yeni sezonda, atv'nin sevilen dizisi 'Kertenkele: Yeniden Doğuş'un yenilenen kadrosuna dahil oldunuz. Nasıl gidiyor? Tutmuş bir işti ama biliyorsun kadrosu değişmişti. Aslında riskli bir durumdur. Açıkçası çok düşünmedim; iş geldi, yönetmenle tanıştık, iki gün sonra da çekimlere girdik. Kolay bir işin içinde değiliz. Bu dönemde bir diziyi tutturup sevdirmek zor ama yavaş yavaş atlatıyoruz. İmam çocuğu ve zengin bir cici annesi olan 'Komiser Yılmaz'ıcanlandırıyorsunuz dizide... Evet, malikanede yaşıyoruz ve garip bir ailemiz var. (Gülüyor) Bu zor set koşullarında, eğlenebildiğiniz bir oyuncu kadrosuyla çalışmak gerçekten keyifli, diziye girdiğimiz gibi bizi bağırlarına bastılar. Tipinden dolayı başarı elde edenlere karşı bir önyargınız var mı? Hiç yok, çünkü görsel bir iş yapıyoruz ve bu işin sahibi de ben değilim. Yakışıklılık ya da güzellik kategorisinden mi girmiş, bu beni bağlamaz! Sete kadar gelebilirsin ama sen de disiplin yoksa zaten başarılı olamazsın. Oyuncusu olduğum işlerde patronluk taslamıyorum. Ahmet Kayakesen ve Asena Tuğal benim bu işteki en yakın partnerlerim; disiplinli arkadaşlar, günde 20 saat çalışıyorlar, set ve kişisel ahlaklarını da çok seviyorum. Müthiş bir muhabbetimiz var ve zor bir işin içerisinde birbirimize destek oluyoruz.