Dünyanın en büyük medeniyetleri arasında yer alan Hititlerin başkenti Hattuşa'da bulunan 2 bin 800 yılık demir savaşçı miğferine paha biçilemiyor. Türkiye'de bir benzeri daha bulunmamış olması miğferi paha biçilemez kılarken bu eşsiz eser, Boğazköy-Hattuşa ve diğer Hitit şehirlerinde, birçok gizemli arkeolojik eserin keşfedilmeyi beklediğinin en güzel ve heyecan verici kanıtı olarak ifade ediliyor. 1999 yılında Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden eski Boğazköy Kazı Başkanı Jurgen Seeher tarafından Büyükkale mevkinde bulunan demir miğfer, Frig dönemine tarihleniyor. Boğazköy Müzesi'nde sergilenen miğfer müzenin de en nadide eserleri arasında yer alıyor. Frig dönemine ait demir miğferin Boğazköy Müzesi'nde sergilenen en önemli eserlerden bir tanesi olduğunu dile getiren Çorum Müze Müdürü Metin Çakar, miğferin 1999 yılında Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden eski Boğazköy Kazı Başkanı Jurgen Seeher tarafından Büyükkale mevkinde bulunduğunu açıkladı. Savaşçı miğferinin Frig dönemine (demir çağ) tarihlendiğini açıklayan Çakar, 'İlk buluntu anında miğfer hasara uğramıştı. Bir koç yıl önce miğferi İstanbul'daki bölge laboratuvarına gönderdik. Oradaki restorasyonun ardından Boğazkale Müzesi'ne getirilen eseri burada sergiliyoruz' dedi. Demir miğferin özelliğinin Anadolu topraklarında M.Ö. 7-8. yüzyıllardan Frig döneminden günümüze geçmiş olan tek miğfer olma özelliğini taşıdığını vurgulayan Çakar, 'Dünyadaki benzerlerine baktığımızda ise Kıbrıs'ta yürütülen bazı arkeolojik kazılarda benzeri çıkmış, yine bu demir miğferin tek benzeri de şu an İngiltere'deki British Museum'da sergileniyor' diye konuştu. Ordu'da yapılan arkeolojik kazılarda Türkiye'de tahtında oturan ilk 'Ana Tanrıça Kibele' heykelinin bulunduğu tarihi Kurul Kalesi'nde, 2 bin 100 yıllık olduğu tahmin edilen 3 önemli heykelcik daha bulundu. Doğu Karadeniz'in ilk bilimsel arkeolojik kazı alanı olan tarihi Ordu Kurul Kalesi'nde, 2 bin 100 yıllık olduğu tahmin edilen üç farklı figürden oluşan heykelcikler bulundu. Bayadı Mahallesi sınırları içerisinde yer alan ve 2 yıl önceki kazılarda 2 bin 100 yıllık olduğu tahmin edilen 'Ana Tanrıça Kibele' heykelinin bulunduğu kalede, Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Süleyman Yücel Şenyurt başkanlığında 15'i arkeolog, 35 kişilik ekip tarafından yürütülen çalışmalarda yine 2 bin 100 yıllık tarihi olduğu tahmin edilen Dionysos, Pan ve Riton adlı heykel bulundu. Dionysos ritüellerinin pişmiş toprak heykelleri olan eserlerden Riton, keçi biçimli ritüel kap üzerinde enstrüman çalan insanı simgelediği düşünülüyor. 'Ana Tanrıça Kibele Heykeli'nin partneri bulundu' Kazı Başkanı Prof. Dr. Süleyman Yücel Şenyurt, 2010 yılından beri başlatılan Kurul Kalesi kazılarının, Ordu'da 9 yıldır bölge arkeolojisine önemli katkılar sağlamaya devam ettiğini söyledi. Bu yıl ki çalışmalarda da hemen kazı çalışmalarının başında yüzeye yakın bir noktada tapınak alanı olarak öngörülen bir alanda, yeni bir heykel grubuyla pişmiş toprak heykel grubuyla karşılaştıklarını söyleyen Başkan Şenyurt, 'Bu grup, tamamen 'In sitü' durumda bir küt alanının, bir ritüel alanının içerisinde açığa çıktı. Kurul Kalesi, özellikle Tanrıça Kibele Heykeli, Türkiye ve dünya gündemine Doğu Karadeniz'i tekrar tanıtmıştı. Bu yeni buluntu grubumuz, yeni bir Tanrı'yı yine Kibele'nin partneri olan Anadolu Kökenli bir Tanrı'yı karşımıza çıkartıyor. Bu da 'Dionysos.' Yeni bulduğumuz bu buluntular, pişmiş topraktan yapılmış bir tane çocuk Dionysos ve onu yetiştiren Tanrı Pan figürü, yine Dionysos kültü ile ilişkili olan Tanrı Pan ile ilişkili olan keçi biçimli hayvan şeklinde kaplar. Bunlar törenlerde kullanılan kaplardır. Böyle bir grup bulduk' dedi. 'Daha fazla buluntu bekliyoruz' Şu anda kazıların devam ettiğini ve daha fazla buluntu ile karşılaşmayı hedeflediklerini aktaran Şenyurt, 'Açık söylemek gerekirse, Dionysos ile ilgili daha farklı buluntular ile karşılaşacağız. Burada bu heykellerin bulunması hepimizi mutlu etti. Bu kült, Doğu Karadeniz'de bu grek dünyasından bildiğimiz bu kültün Anadolu topraklarında ve Doğu Karadeniz'de kendini temsil ediyor olması, bizi gerçekten çok mutlu etti. Kurul Kalesi kazıları, daha çok buluntuya ve daha çok eserlere gebe diyelim. Bundan sonraki kazılarımızda aynı hızda devam edecek' şeklinde konuştu. Prof. Dr. Süleyman Yücel Şenyurt ayrıca bulunan heykelciklerin hikayesinden de bahsetti. 'Ordu, sadece doğası ile değil, arkeolojik değerleri ile de ön plana çıkacak' Ordu İl Kültür ve Turizm Müdürü Uğur Toparlak ise bölgenin, Karadeniz Bölgesi'nde ilk kazı çalışması olan bir alan olduğunu kaydetti. Toparlak, 'Aynı zamanda bugüne kadar pek çok eser tespit edildi. Bir taraftan eski Kültür Bakanımızın ve yeni bakanımızın talimatları ile müze yapım çalışmalarımız merkezde devam ederken, böyle bir eserle, böyle bir kültür varlığı ile karşı karşıya kalmak bizler çok mutlu etti. İnanıyor ve ümit ediyorum ki, bundan sonra da çok önemli eseler buradan alacağız. Ordu artık sadece doğası ile değil, arkeolojik değerleriyle de ön plana çıkacak' ifadelerini kullandı. Kurul Kalesi'nde Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Süleyman Yücel Şenyurt başkanlığında yine Gazi Üniversitesinden 15'i arkeolog olmak üzere yaklaşık 35 kişilik ekip tarafından sürdürülecek kazı çalışmaları, yaklaşık 1 buçuk ay sonra sona erecek. Milattan önce 6 binli yıllardan günümüze kadar kesintisiz yerleşim yeri olan ve bir dönem Asurlular ile Emevilere başkentlik yapan Harran Ören Yeri'ndeki kazılar devam ediyor. Bu yılki kazılarda yaklaşık 900 yıl önce Eyyubiler dönemine ait kubbeli hamam gün yüzüne çıkarıldı. Harran Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal, alanda gazetecilere yaptığı açıklamada, söz konusu ören yerinin önemli bir potansiyele sahip olduğunu ve bunu ortaya çıkarmak için titizlikle çalıştıklarını söyledi. Kazı ekibi olarak, Harran İçkale-Saray'ın ikinci katında yapılan kazı çalışmasında üç kubbeli bir hamam bulunduğunu aktaran Önal, Zengi Atabeyliği ve Eyyubiler Dönemi'ne ait 12-13'üncü yüzyılda yapılan hamamın soğukluk, ılıklık, sıcaklık odaları ve külhan bölümünü tamamen ortaya çıkardıklarını anlattı. Önal, şöyle devam etti: 'İçkale Saray hamamı üç kubbelidir. Kubbeleri kısmen, oda duvarları ise tamamen korunarak günümüze ulaşmıştır. Soğukluk odasında çeşme, dairevi formlu havuz ve nişler, ılıklık odasında çeşme ve taş sekiler, iki adet sıcaklık odasında halvetler, kurnalar, sıcak ve soğuk su künk hatları yer alıyor. 13 yüzyılda Harran'ı gezen İbni Şeddad, Harran'da 14 hamamdan bahseder. Bu hamamlardan iki tanesi Harran'da yaptığımız kazı çalışmalarında gün ışığına çıkarıldı.' Mehmet Önal, o dönemde Zengi Atabeyi Nureddin Mahmut Zengi ve Eyyubi Sultanı Selahattin Eyyubi'nin de Harran'a geldiğini bildiklerini anımsatarak 'Sarayın hamamında Zengi Atabeyi Nureddin Mahmut Zengi ve Eyyubi Sultanı Selahattin Eyyubi de yıkanmış olmalıdır.' dedi. Gelecek yıl kazılara devam edeceklerini vurgulayan Önal, ortaya koyacakları projeyle sarayın hamam, salonlar ve hayvan kabartmalarından oluşan etkileyici kalıntılarını ziyaretçiler tarafından görülebileceğini sözlerine ekledi.