Aylarca stüdyodan çıkmama pahasına bir albüm yapıyorsunuz ve albümdeki şarkılar kısa sürede 7'den 70'e herkesin diline düşüyor. İşte tam da bu durumun keyfini çıkardığı günlerde Ersay Üner'le bir araya geliyoruz. Anadoluhisarı'nın sırtlarında müstakil bir evin en alt katındayız. Burası müzisyenin stüdyosu, oyun alanı. Yeni albümü Nokta'yı yaptığı yer. Stüdyo bahçeye açılıyor. Bahçedeki ikili koltukta kedisi kestiriyor. Hava o kadar sıcak ki patisini kaldıracak hali yok. Üner, ağaçtan toplayıp avuçlarına doldurduğu erikleri getirip bize ikram ediyor. Ve karşımıza oturup anlatmaya başlıyor. Telaşla elimiz ses kayıt cihazının kayıt tuşuna gidiyor. Anlattıklarını kaçırmak istemiyoruz... Demet Akalın, Murat Boz, Hande Yener, Ebru Gündeş, Simge, Aleyna Tilki ve dahası... Üner, yazdığı şarkı sözleri ve yaptığı bestelerle birçok solistin kariyerinde önemli rol oynayan bir müzik adamı. Yeni albümü Nokta ise yılların birikimiyle ortaya çıkan, Üner'in yorumcu kimliğini dinleyicinin gözünde sağlamlaştıran, son dönemin en başarılı çalışmalarından biri.
- Uzun yıllardır şarkı sözü yazıp beste yapıyorsunuz. Bunların dinleyici ile buluşması güzel olduğu kadar ürkütücü de değil mi?
- En korktuğum şey yanlış anlaşılmak. Bu yüzden karşı tarafa "Lütfen söylediğim cümlede kelimeler sana ne ifade ediyorsa direkt onu algıla. Başka bir şey yükleme" derim. Bu işte benim başarımın bir sırrı varsa o da empati. Dinleyici ile ne kadar temastaysan, ne kadar aynı hayatı yaşıyor, aynı havayı soluyorsan ve ne kadar çok kişiyi anlamaya çalışıyorsan o kadar çok kişiye hitap ediyorsun.
- Şarkılarınız hit oluyor ama sizi değil, şarkıyı söyleyen kişiyi biliyoruz çoğunlukla. Arka planda kalıp bunu izlemek aynı zamanda müthiş bir ego eğitimi olmalı...
- Bu hep böyle gelişti. Kendimden önce başkası için bir şey yapmayı çok severim. O heyecanı arkada duyuyorum ama bunu benimle birlikte yaşayan başka bir sürü insan var. Solist, orkestra... Ve bunu izlemek hâlâ bana daha çok keyif veriyor. O yüzden şarkı söylemeye de şimdi başladım. Yoksa çevrem, ortamım hep vardı. Popüleriteyi de sağlardım.
- İnsanların kariyerlerinde dönüm noktası sayılabilecek şarkılarınız var. Son dönemden örnek vermek gerekirse Aleyna Tilki'nin Sen Olsan Bari'si, Simge'nin Yankı'sı gibi... Nedir bu işin sırrı?
- Şarkıya solistin de inanması çok önemli. Sen Olsan Bari'yi bitirdiğimizde Büşra da "Kesin Aleyna söylemeli" dedi. Bu konuda hemfikirdik. Aleyna da dinlediğinde "Aradığım şarkı bu" dedi. Kendine farklı bir kulvar açtı. Simge'nin kariyerinde elbette Ozan Bayraşa'nın payı büyüktür. Ben de şarkılarımla projenin içinde olmaya çalıştım. Orada da Simge'nin sesinin rengini ortaya çıkarmak önemliydi. Piyasanın genelde yaptığı şey şu: Pastadan pay almak. Oysa esas o pastaya bir parça ekleyebiliyorsan bir yerin oluyor. Elbette bu zaman alıyor ama sabredersen de tadından yenmiyor. Benim için asıl yer bu stüdyo, Burada ne zaman performansım düşer, geri kalırım o zaman her şeyi bırakırım. Buranın temiz olması benim temiz olmam demek.
MÜZİK VARSA SORUN YOK
- Şarkıcıların müzikle ilk tanışma hikayeleri çoğunlukla benzerdir. Sizin müzikle tanışmanız nasıl gerçekleşti?
- Üç-dört yaşlarımda müziğe yeteneğim fark edilmiş. Babam devlet memuru, aynı zamanda da düğün salonlarında klavye çalıyor o dönem. Ama benim asıl macera 13-14 yaşlarımda başladı. Müzik yapacağım. Nerede yapacağım? Seydişehir'deyim. Küçük bir yer, müzik yapabileceğim yer belli, düğün salonları. Ama ruhum aç. Evden ufak ufak kaçmalar başladı. En sonunda da İstanbul'a geldim.Babam beni Konya'da okuyorum sanıyor ama ben Sarayburnu'nda pavyonda çalışıyorum.
- Ne kadar devam etti bu süreç?
- İki sene kadar udi Sami Çelik'le birlikte pavyonda çalıştım. Gündüz de komiydim. Sahne dinamiğini, seyirci ile diyaloğu ilk gördüğüm yer. Pavyonda her gece beş sanatçı çıkar, tarzlar farklıdır. Her tarzın hit parçaları çalar, hepsini bilmek zorundasın. Akşam sekizden sabah altıya kadar her soliste eşlikedersin. Böyle bir eğitim okulda yok.
- Pop müzikle tanışmanız ne zaman gerçekleşti?
- O dönem mekan sahibimiz Ataköy Marina'daki Regata'da yer satın aldı. 90'lar dönemi. Pop patlamış. 63 bar var. Her barda pop çalınıyor. Ben de saat 24.00'ten sonra oraya gidiyorum. Orada da günde üç solistle çalışıyorum. Hepsi popstar. Ama benim tek umrumda olan müzik. Karnım doyuyor bir şekilde. Müzik peşinde koşan için inanın yatacak yer bile sorun değil. Müzik varsa sorun yok. "Para? Ne parası ya, manyak mısın?" Tam o kafa!
DEMET AKALIN "YAP DA GÖRELİM" DEDİ
- Demet Akalın'ın ilk albümünde siz varsınız değil mi?
- Bir arkadaşım aradı, "Demet Akalın'a ikinci klavyeci lazım, gel bizi kurtar" diye. Gittim, o gece sahnede çalarken bir ara "Albüm yapacağım" dediğini duydum. Sahne bittikten sonra, nasıl bir cesaretse Demet'in kulisine gittim. Oturduğu yerden, aynadan beni görüyor. "Merhaba, albüm yapacakmışsınız. Sizin albümünüzü ben yapacağım" dedim. O da "Yap da görelim" dedi. 10 gün içinde sekiz şarkı çıkardım. Mecidiyeköy'de bir karanlık oda, bir de klavye...
- En çok kiminle çalışmaktan keyif aldınız?
- Hepsiyle çalışmaktan büyük keyif aldım ama Demet'le çalıştığımız dönemdeki anılarımız daha çok.
- Her soliste istediği şarkıyı veriyor musuz?
- "Bitanem bu şarkı çok güzel ama emin ol sende bu kadar güzel olmaz. Sana şöyle bir şarkı daha iyi olur" diyebiliyorum. Her şarkı hit ama doğru solisti bulunca...